Hz. Ali bin Ebu Talib
01 Ocak 1970
Ali bin Ebu Talib (Arapça: ??? ?? ??? ????, Farsça: ??? ??? ???????) (d. 599 - ö. 661), Sünni inancına göre Dört Büyük Halife'den (Hulefa-i Raşidin) dördüncüsü ve Cennetle Müjdelenen On Sahabe'den (Aşere-i Mübeşşere) biridir. Şii ve Alevi inanışına göre ise ilk halife ve Oniki İmam'ın ilkidir. Müslümanlar adını andıktan sonra "radiyallâhu anhu" (Arapça: ??? ???? ????? ???) cümlesini söylerler.
661 yılında (Hicri: 21 Ramazan 40), Hariciler tarafından düzenlenen bir suikastte ağır yaralanmış, birkaç gün içinde de vefat etmiştir.
Kureyş Kabilesi'nin Haşimoğulları (Haşimiler) sülalesine mensuptur. Hz. Muhammed'in hem damadı hem de amcasının oğludur.
Doğumu ve çocukluğu
Mekke'de, Fil Yılı'nın (Amm'ul- Fil) 30. ayının 13. ya da Recep ayının 13. günü, bazı rivayetlere göre de Zilhicce ayının yedinci günü Kabe'de dünyaya geldi (M.S. 599). Babası, Ebu Talib, annesi ise Esed kızı Fatıma'dır. Bebeğe "Ali" ismi Hz. Muhammed tarafından verildi.
Rivayete göre Fatıma doğum yapmak üzere iken Kabe duvarına dayanmış, duvar yarılarak bir ses içeri gelmesini söylemiştir. Şiiler tarafından, Kabe duvarındaki yarığın bu olaydan kalma olduğuna inanılır. Bihar'ul- Envar, c.35, s.8. Keşf'ul Ğumme, s.19
Müslüman oluşu
Şii ve Alevi inançlarına göre Hz. Ali, Müslümanlar arasında ilk iman getiren, 'Kâbe'de dünyaya gelen tek insan' ve hayatı boyunca Allah'tan başkasına tapmayan ilk şahsiyettir. Sünni inancına göre ise, Hz. Muhammed'in eşi Hatice'den sonra iman etmiş olup, ikinci müslümandır.
Hicret
Mekke'lilerin İslâm peygamberini katletme kararı aldıkları hicret gecesinde Hz.Ali, canı pahasına, peygamberin yatağında yatmıştır. Birçok Şia ve Ehli Sünnet müfessirlerinin görüşüne göre 'Allah-u Teala bu fedakarlığı takdir ederek şu ayeti nazil etmiştir:
"İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'ın rızasını arayıp kazanmak amacıyla canını satar." (Bakara/207)
Hz. Muhammed bu sayede gizlice evden ayrılarak emniyet içerisinde Medine'ye doğru yola koyulabilmiştir. İslâm peygamberinin emniyete kavuşmasından sonra da emri üzerine, Hz. Muhammed'e emanet olan çeşitli malları sahiplerine iade ederek annesini, Hz. Muhammed'in kızı Fatma'yı ve başka iki kadını da yanına alarak Medine'ye doğru hareket etmiştir.
Medine dönemi
Hz. Ali Medine'de devamlı Hz. Muhammed ile birlikteydi. Müslümanlar arasında kardeşlik akdi okuttuğunda Hz. Muhammed, Hz. Ali'yi kendisine kardeşliğe layık gördü. Kızı Fatıma'yı zevce olarak ona münasip gördü. Bir yıl sonra da ilk çocuğu olan Hasan dünyaya geldi.
Eşleri ve çocukları
Hz. Ali eşlerinden ve cariyelerinden olma 14 erkek çocuk, 18 kız çocuk sahibiydi. Fakat nesli, Hasan, Hüseyin, Muhammed (İbn-i Hanefiyye), Abbas ve Ömer adındaki oğullarından türemiştir. Oğullarından çoğu Hicretin 60. Yılında Kerbela Savaşı'nda hayatını kaybetmiştir. [1]
Hz. Ali'nin ilk eşi İslam peygamberi Hz. Muhammed'in kızı Fatıma'dır. Hz. Ali Fatıma vefat edene kadar başkasıyla evlenmemiştir. Fatıma'dan 5 çocuğu olmuştur; isimleri şunlardır: Hasan, Hüseyin, Zeynep, Ümmü Gülsüm ve Muhsin. Muhsin küçük yaşta vefat etmiştir.
Âmir b. Kilâb Kabilesinden Ümmü'l-Benin bint-i Hizam ile evlenmiştir. Bu hanımından Abbas, Cafer, Abuddullah ve Osman adlarında dört çocuğu olmuştur.
Temim Kabilesinden Leyla bint-i Mes'ud ile evlenmiştir. Bu hanımından iki çocuğu olmuştur: Abdullah ve Ebû Bekir.
Has'amî Kabilesinden Esma bint-i Umeys. Bu hanımından, Yahya ve Muhammedul-Asgar (Küçük Muhammed) dünyaya gelmiştir.
İslam peygamberinin damadı Ebû'1-As b. Rebi'nin kızı Ümâme de, Ali'nin hanımlarından birisidir. Muhammedu'l-Evsat da (Ortanca Muhammed) bu hanımdan olmuştur.
Havle bint-i Cafer el-Hanefiyye isimli eşinden "İbn-i Hanefiyye" diye bilinen Muhammed isimli oğlu dünyaya gelmiştir.
Urve b. Mes'ud es-Sekafi'nin kızı Ümmü Said. Ali'nin bu hanımından Ümmüt-Hüseyin ve Büyük Remle adlı kızları olmuştur.
Sahba bint-i Rabia adlı cariyeden Ömer ve Rukiyye adlı iki çocuğu olmuştur.
Cesareti ve savaşçılığı
Hz. Ali, Hz. Muhammed'in katıldığı tüm savaşlarda sancaktar olarak bulundu. Sadece Tebük seferi'ne Hz. Muhammed'in emri ile Medine'de kaldığı için katılmamıştır.
Bedir Savaşı
Hz. Ali, Bedir savaşında düşman ordusundan yirmi bir kişiyi öldürdü. Öldürdüğü kişiler arasında Muaviye'nin dedesi Utbe, dayısı Velid ve kardeşi Hanzele de vardı. Uhud savaşında ise Kureyş'in meşhur savaşçılarından dokuz kişiyle çarpıştı ve muvaffak oldu. Bu savaşta bedeninden yetmiş yara almasına rağmen son ana kadar peygamberin yanında savaştığı ve Cebrail'in, Hz. Ali'nin bu fedakarlığını görünce birkaç defa: Zülfikar'dan başka kılıç, Ali'den başka da yiğit yoktur. ('la feta illa ali, la seyfe illa zülfikar'), dediği rivayet edilir.
Hendek Savaşı
Hendek Savaşı'nda, Araplar'ın ünlü savaş kahramanı Amr bin Abduved'in hendeği atıyla aşması üzerine çarpıştılar. Amr'a göre daha zayıf görünümlü olmasına ve Amr'ın küçümsemesine ragmen Hz. Ali galip geldi. Amr'ın, Hz. Ali tarafından yenilmesi Medine'yi kuşatan ve bu kuşatmayı destekleyenler arasında üzüntü ve ümitsizlik meydana getirdi. Hendek Savaşı'nın sonucunda Hz. Ali'nin bu başarısının önemli bir yeri olduğuna inanılır.
Hayber Savaşı
Hayber Savaşı'nda, ilk iki taaruzu yönetenler bir başarı sağlayamayınca peygamberin sancağı Hz. Ali'ye verdiği, Ali bin Ebu Talib'in de o gün düşman savunmasını kırarak düşman savunmasına karşı galip gelinmesinde büyük rol oynadığı rivayet edilir.
Hz. Muhammed'in vefatı
Hz. Ali, İslâm peygamberi vefat ettiğinde 33 yaşındaydı. Peygamberin damadı ve amcaoğlu olması hasebiyle en yakın akrabası konumunda olduğundan defin hazırlıklarıyla ilgilendi. İslam kurallarına göre naaşın defin öncesi yıkanması ve kefenlenmesi işlemlerini bizzat kendisi yaptı.
Devletin Başına Seçilmesi
Hz. Muhammed'in 632 yılında ölmesinden sonra Müslüman toplumunun başına kimin geçeceği kaygısı baş gösterdi. Müslümanların bir kısmı ilk olarak Hz. Ebu Bekir'in halifeliğini kabul ettiler. Hz. Ebu Bekir'den sonra sırasıyla Ömer bin El-Hattab, Osman bin Affan ve Ali bin Ebu Talib'in halifeliğini kabul ettiler. Bununla beraber bir kısım müslümanlar peygamberin kuzeni ve damadı olan, çocukluğundan itibaren peygamberin evinde büyümüş ve onu korumak için kendi hayatını tehlikeye atmış olan Hz. Ali'nin ilk halifelik için daha doğru bir seçim olduğunu düşünüyorlardı. İslâm peygamberi Hz. Ali'ye hitaben şöyle demiştir:
"Sen bana oranla Harun'un Musa'ya oranla sahip olduğu mevkiye sahipsin; ancak benden sonra peygamber gelmeyecektir."
Harun, Musa peygamberin kardeşidir ve kendisine vahiy gelmeyen peygamberlerdendir. Musa ibadet için 40 günlüğüne Sina Dağı'na çekildiğinde, kardeşi Harun'u İsrailoğulları'nın başında bırakmıştır (Araf Suresi, 142. ayet). Bu nedenle İslam peygamberinin bu sözü de Şiilerce Hz. Ali'nin hilafet için en uygun ve hak sahibi kişi olduğuna yorulur.
Miras sorunu
Hz. Muhammed'in dul eşlerinin yanısıra Hz. Ali ve Fatıma'nın da, Hz. Ebu Bekir'in hilafetinden hoşnutsuz olmalarının bir başka nedeni daha vardı [2]. Hz. Muhammed vefat ettiğinde geride önemli miktarda arazi ve mal varlığı bıraktı. Bunların en meşhuru tartışmaların da odağında olan Fedek Arazisi'dir. Hz. Ebu Bekir'e göre bu mal ve araziler peygamber tarafından halkın yararına idare ediliyordu ve dolayısıyla devlete aitti. Hz. Ali ise "Hz. Muhammed'e gelen veraset ile ilgili vahiylerin peygamber'in mirasını da kapsadığını" iddia ederek bu duruma karşı çıkıyordu. Zira Kur'an'da vefat eden bir kişinin mirasının nasıl pay edileceği izah edilmektedir. Şii kaynaklarına göre Hz. Ebu Bekir, Hz. Muhammed'in dul eşlerine devletten maaş bağlamış ancak Hz. Muhammed'in kanından olan Hz. Ali, Hz. Fatıma ve İbn Abbas'a o kadarını bile vermemişti.
Eşi Fatıma'nın ölümünden sonra Hz. Ali Fatıma'nın peygamber'in mirasından payını almak için tekrar başvurdu, ancak başvurusu aynı nedenlerle bir kez daha reddedildi. Bununla birlikte Hz. Ebu Bekir'den halifeliği devralan .Hz. Ömer, Medine'deki arazileri Hz. Muhammed'in kabilesi Haşimoğulları adına Hz. Ali ve Hz. Abbas'a verdi; Hayber ve Fedek Arazisi'ni ise devlet malı saydı.[3] Şii kaynaklarına göre bu durum, Hz. Muhammed'in soyundan olanlara (Ehl-i Beyt), baskıcı halifeler tarafından yapılan haksızlıkların bir başka örneğidir.[4]
Hilafeti
Müslümanların bir kısmı Hz. Ali'nin, kendinden önceki halifeleri kabul ettiğine inanırlar. Bununla beraber kendi halifeliğine kadar hiçbir savaşa katılmayışı diğerlerini halife olarak kabul etmediğine yorulur. Üçüncü Halife Hz. Osman asiler tarafından öldürülünce halk Hz. Ali'ye biat ederek onu hilafete seçti. Osman taraftarlarının bir kısmı onun katilini bulana kadar Hz. Ali'yi halife olarak kabul etmeyeceklerini söylediler ve Müslüman toplumu ilk kez iç savaşa sürüklendi. İslam Devleti, Hz. Ali ve Hz. Muaviye önderliğinde ikiye bölündü. Müslüman toplumunu ilk kez iç savaşa sürükleyen bu duruma İslam literatüründe "İlk Fitne" denir.
Hz. Ali, 4 yıl 9 ay süren hilafet'i müddetinde Peygamber'in siretine uyup, hilafet'e inkılap ve kıyam ruhu verdi. Toplumda çeşitli ıslahlara baş vurdu.
Cemel Vakası
Ali bin Ebu Talib, İslam Devleti'nde çıkan karışıklıkları yatıştırmak için Basra yakınlarında ittifak kuran peygamberin dul eşi Hz. Ayşe, Hz. Talha ve Hz. Zübeyr gibi İslamiyetin tanınmış simaları ile savaştı. Hz. Ali'nin zaferi ile sonuçlanan savaşta Hz. Talha ve Hz. Zübeyr öldürüldü.
Bu olay Hz. Ayşe'nin devesinin etrafında gerçekleştiği için Arapça cemel (deve) kelimesine atfen Cemel Vakası adıyla bilinmektedir.
Sıffın Savaşı
Irak ve Şam sınırlarında Hz. Muaviye ile savaştı. Sıffin Savaşı olarak bilinen bu savaş bir buçuk yıl devam etti.
Nehrevan adıyla bilinen muharebede Haricilerle savaştı.
Vefatı
Nehrevan Savaşı'nda rakiplerini ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu aştan sonra, Hariciler'den üç kişi Mekke'de Müslümanların siyasi durumları hakkında bazı müzakereler yaptıktan sonra Hz.Ali, Hz. Muaviye ve Amr bin As'ı öldürmeyi kararlaştırdılar. Bu üç kişiden Abdurrahman bin Mulcem, Hz. Ali'yi öldürmeyi üstlendi ve Kufe'ye hareket etti. Ramazan ayının 19. gününün şafak vakti Hz. Ali'yi kapısının önünde zehirli kılıc darbesi ile yaralamıstır.
Halife Ali bin Ebu Talib, Abdurrahman bin Mulcem'in kılıç darbesinden sonra şöyle dedi: "Fuztu ve Rabb'il Ka'be!" (Kabe'nin Rabbine andolsun ki, kurtuluşa erdim!). İki gün evinde yattıktan sonra, hicretin 40. yılı Ramazan ayının 21. günü öldü (M.S. 661). Hz. Ali'nin mezarı konusunda net bir bilgi yoktur.
Hz. Ali ölünce İslam Devleti ve hilafet, 20 yıllığına, düşmanı I. Muaviye'nin eline geçti.
İlmi
Gerek Sünni gerekse Şii kaynaklarında Ali bin Ebu Talib'in ilmi üstünlüğünden sıkça bahsedilir. Hz. Muhammed onu ilim şehrinin kapısı; insanların en bilgini; ahkam ilminin en alimi ve ümmete sünneti açıklayan kimse olarak nitelemiştir. İslam peygamberi bir sözünde de şöyle demiştir:
"Ben ilmin şehriyim, Ali kapısı. İlim almak isteyenler Ali'nin kapısına başvursunlar."
Lakapları
Şiir-i Yezdan
Kur'an-ı Natık (konuşan Kuran)
Haydar
Murtaza
Şah-ı Velayet
Esedullah (Allah'ın Arslanı)
Şah-ı Merdan
Seyfullah
Künyesi
ebu Hasan (Hasan'ın Babası)
ebu Turab (Toprağın babası)
Kaynakça
Muhammed ve İslam (1969), Abdülbaki Gölpınarlı
İslam Tarihi Metodolojisi (2004), R. Stephen Humphreys
Müminlerin Emiri Ali (1978), Abdülbaki Gölpınarlı
Söyleşiler (İnsan Yayınları, Nisan 1996), Henry Corbin, Allame Mustafa Hüseyin Tabatabai
Nech'ül Belağa , Ali, Abdülbaki Gölpınarlı
Tarih boyunca islam mezhepleri ve şiilik (1979), Abdülbaki Gölpınarlı
Hüseyin Bir Uyarı / Bir Sembol (1984-Beyan yay.) Mevlana Ebulkelam, Zakir Han, İkbal, Seyyid Ebu'l-A'la el-Mevdudi
(Ali, , İmam, Halife)
İslamturk
Sahabe
Dipnotlar
^ Hz. Ali, Dört Halife Dönemi, Doç. Dr. Murat Sarıcık
^ Sahih Buhari 4.53.325
^ Madelung, 1997 s. 62.
^ Bu duruma dair her iki tarafın düşüncelerini savunmakta kullandığı hadislere şu siteden ulaşılabilir: Sahih Buhari Book 80 (İngilizce)