« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

15 Ağu

2016

Şark cephesinde de değişen bir şeyler olmalı

Servet Avcı 01 Ocak 1970

Teröre ve antidemokratik eylemlere karşı toplumsal mutabakatın bu denli yoğunlaştığı bir dönemde, artık PKK'yla ilişkili olduğu düşünülen veya para aktardığı şüphesi bulunan şirketlere de el konulması gerekiyor... PKK'nın sivil uzantısı olduğu çok net olan partinin belediyelerinde ihale ve satın alma düzeniyle ilişkili devletin denetim gücünü mutlaka artırmak gerektiği gibi... Başta Dicle Tıp Fakültesi olmak üzere ve bölgedeki sağlık ve eğitim kurumlarında PKK sempatizanı veya militanı bilinen kim varsa bir an önce açığa alınıp adlî takibat başlatma ihtiyacı gibi...
Bunlar önemli çünkü siyasî otorite kendisine darbe hazırlayan ve teşebbüs eden bir yapıyla mücadelede başvurduğu haklı yöntemleri toprak ve millet bütünlüğümüze kasteden PKK'ya karşı da göstermek mecburiyetinde...
O kadar çoğaldı ve neredeyse sıradanlaştı ki, artık şehitlerimizi ismiyle değil, sayıyla ifade eder hâle geldik... Lice'de ana yol üzerinde petrol istasyonunun 100 metre yanına bir ton patlayıcı gömülüyor, ertesi gün 5 şehidimiz var... Patlayıcı için yol kenarını açma ve patlayıcıları gömme çalışması saatlerce sürüyor ve istasyon çalışanlarının ve güvenlik kameralarının görmemesi imkânsız... O benzin istasyonu hâlâ açık mı?
Bölgede abartılı sağlık hizmeti faturalarıyla sosyal güvenlik sisteminden haksız şekilde trilyonlarca fazla para çeken ve PKK'ya para aktarma ihtimali fazlaca olan birçok özel hastanenin kapatılması yerindeydi... Bunun mutlaka devamı gelmeli...
***
Aylardır bu konuda hassasiyet taşıyan insanlar yazıyor 'Barış bildirisi' diye devleti katliamcı gösteren ve dış odaklara örtülü 'müdahale' çağrısı yapan o akademisyenlerle ilgili... Nihayet önceki gün Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü 21 akademisyeni açığa aldı...
Tabii ki bu yetmez... Personeli bu rezalete imza atan diğer üniversiteler de aynısını yapmalı... Bu açık ihanetin başını çeken İstanbul'daki 'mütareke üniversiteleri'ne mutlaka müdahale edilmeli... İmzacı akademisyenlerin sözleşmelerini iptal etmemekte ısrar eden özel üniversitelere mutlaka el konulmalı, yönetimlerine kayyum atanmalı... Adaletin tecellisi bunlarla da sınırlı kalamaz... O akademisyenlerle ilgili savcılıklar hiç vakit kaybetmeden adlî süreç başlatmalı...
Darbecilerle ilgili savunma ve korunma refleksleri devletin toprak bütünlüğü konusunda gösterilmezse, bu durum ciddi bir sorgulamaya yol açacaktır... Şehit ateşinin sadece şehit ailelerini yakıp rutinleşmesi ama siyasî iktidara kasteden darbe karşısında bir milletin topyekûn 'nöbet'e çağrılması bir süre sonra anlam yitirebilecektir... Ülkeyi yönetenlerin şimdi bu tehlikeye daha fazla ve iliklerine kadar hissetmeleri gerekiyor...
Darbe teşebbüsü dolayısıyla Türk devletinin ve ordusunun örselenmiş görüntüsü belli ki PKK'yı daha da cesaretlendirmiş durumda... OHAL'in darbeciye söküp, PKK ile ona yardım ve yataklık edenler karşısında vites değiştirmemiş olması izaha muhtaç... 15 Temmuz'dan sonra ortaya çıkan 'millî birlik' havası terörle mücadeleye sağlayabileceği en büyük krediyi sağlamışken bu fırsat heba edilmemeli...
***
Önemli bulduğum bir başka konuya daha temas etmek istiyorum: Ancak 'etkin pişmanlık'tan yararlanması gereken iki 'etkin mağlup', yani 'örgüt için mücadelenin iki kaybedeni' ülkeye gündem ve yön tayin edemez... Dünyanın neresinde olursa olsun yargılanması gereken, anlattıklarıyla suçun büyümesindeki katkılarını itiraf eden o iki itirafçı VIP muamele görüyorlar... Bugün avantaja dönmüş eski günahları sayesinde yayıncılıktan para bile kazanıyorlar...
Anlattıklarının özeti şu: Oradaydım... "Yanı başındaydım... Gördüm... Yaptım... Üzgünüm..."
Peki 'etkin pişmanlık'tan çok 'etkin mağlupluk' sergileyen bu iki sefilin eski günahlarının bedelini kim ödeyecek? 15 Temmuz'da bu devlet yıkılmadıysa, ayakta kaldıysa ve hukuk varsa bu iki isim şimdiye kadar yaptıklarından yargılanır... Bu işte zaman aşımı da sökmez, çünkü bir zamanlar ortak oldukları ve beraber kurguladıkları yapı, işi darbeye teşebbüse kadar götürmüş, darbe teşebbüsü sırasında 'insan bedeninin bütünlüğü'ne yönelik öldürme ve yaralama suçları işlenmiştir...
Pinochet örneğinde ortaya çıkan uluslararası içtihada göre 'insanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı yoktur' ilkesi burada uygulanmalı ve bu iki kişi mutlaka yargılanmalıdır... 'Etkin pişmanlık'tan yararlanmak istiyorlarsa orada yararlanmayı denesinler bakalım...

Ziyaret -> Toplam : 125,19 M - Bugn : 77056

ulkucudunya@ulkucudunya.com