FETÖ’nün hukuksal temelleri
Emre Kongar 01 Ocak 1970
27 Mayıs 1960 müdahalesi, getirdiği çağdaş ve Özgürlükçü 1961 Anayasası yoluyla, sol ile birlikte sağın da siyasal örgütlenişine yardımcı olmuştur.
Gerek milliyetçilik tabanında gelişen akımlar, gerekse dinci- mezhepçi tabanda varlıklarını sürdüren tarikatlar ve hareketler, 1961 Anayasası’nın kabulünden sonra özgür bir ortamda gelişme olanağına kavuşmuştur.
Elbette sol akımlar da aynı özgürlükçü ortamdan yararlanmış ve çeşitli örgütlenmeler bağlamında siyaset sahnesinde aktif olmaya başlamışlardır ama bunların arasında gerçek sol olan örgütlerin önü çok kısa bir süre sonra yine askeri darbelerle (1971-1980) kesilmiştir.
Ancak sağ iktidarlara destek olan, “düş kırıklığına uğramış sol aydınların” liderlik ettiği, bugünkü “Yetmez Ama Evet’çilerin” kökenlerini oluşturan solumtrak örgütlere izin verilmiştir.
***
Bugünkü gençler bilmezler, yaşayanlar da galiba unuttular...
O dönemde gerek gerçek gerekse sahte solcular, sağ kökenli milliyetçi ve dinci- mezhepçi hareketlerin de bu özgürlükçü ortamdan aynı ölçüde yararlanmasından yanaydılar:
Nurculuk başta olmak üzere bütün tarikatlar 1961 Anayasası’nın sağladığı özgürlükçü ortam içinde siyasal güç kazanmışlardı.
***
Gülen Cemaati’ni, “Tarikat değil, Cemaattir” diyerek aklayan raporun altında Cahit Tanyol’un imzası olduğunu bilir misiniz:
Gülen Cemaati, o dönemde yargılanmış ve Danıştay’a verilen, altında ünlü Sosyoloji Profesörü Cahit Tanyol’un da imzası olan bir bilirkişi raporu ile “Tarikat değil, Cemaat” diye nitelenip aklanarak önündeki hukuksal engelleri aşıp siyasal arenadaki yerini almıştı
***
Dönem Marx’ın beşli şemasının Sencer Divitçioğlu tarafından Asya Üretim Tarzı (AÜT) modeli ile revize edilmeye çalışıldığı dönemdir. (Ki bu tez kuramsal olarak da pratik olarak da doğrudur.)
Aynı dönemde, İdris Küçükömer de, bütün sağ ve sol kavramları altüst etmiş, “şeriat isteriz” diye ayaklanan gerici yeniçerileri SOL, anayasa reformları yapmak isteyen yöneticileri SAĞ diye nitelemiş ve bugünkü YAE’ci solcuların ihanetine ortam hazırlamıştır. (Ki bu tez hem kuramsal hem pratik olarak tamamen yanlıştır.)
O dönemin bugüne yansımalarını, mutlaka okunması gereken ama mevcudu kalmadığı için yeniden basılması beklenen, Zülâl Kalkandelen’in, “İdris Küçükömer’in Tezleri-İkinci Cumhuriyetçiliğin Temelleri” adlı kitabında görebilirsiniz.
***
Bugün sağ yelpazedeki bütün kesimlerin istisnasız olarak lanetlediği 27 Mayıs 1960, yarattığı özgürlükçü ortamda, O DÖNEMDEKİ GERÇEK VE SAHTE SOLCULARIN DA DESTEĞİYLE, dinci-mezhepçi-sağcı siyasal akımlara büyük bir özgürlük alanı tanımış ve bugünkü AKP dahil, bütün sağ iktidarların önünü açmıştır.
Gülen Cemaati de işte bu süreç bağlamında, mülkiyeye, harbiyeye, adliyeye, eğitime ve elbette siyasete de sızmış, dün Tayfun Atay’ın da yazdığı gibi, AKP’nin YAPI TAŞLARINDAN BİRİ haline gelmiştir.