Harp Akademisi’nden notlar...
Güler KÖMÜRCÜ 11 Haziran 2008
Dün, Genelkurmay Başkanlığı, Stratejik Araştırma ve Etüt Merkezi'nin (SAREM) Maslak'ta, Harp Akademileri Komutanlığı'nda düzenlediği 'Orta Doğu: Belirsizlikler İçindeki Geleceği ve Güvenlik Sorunları' konulu uluslararası sempozyumu izledim, verilen hassas mesajlara geçmeden size biraz salondan ara renkler sunmak istiyorum efendim;
Ankara en kritik günlerinden birini yaşıyordu, CHP'nin türban başvurusunun muhtemel sonucuna kilitlenilmiş iken İstanbul'da Harp Akademileri Komutanlığı'nda 54 ülkeden 114 katılımcı ve çok sayıda davetli ise Ortadoğu'nun belirsizlikler içindeki sorunlarını tartışıyordu...
Sempozyumun ev sahibi Genelkurmay Başkanı Sayın Yaşar Büyükanıt ve Genelkurmay 2.Başkanı Sayın Ergin Saygun'un ev sahibi olarak oturdukları koltuğun hemen yanında 2 eski Genelkurmay Başkanımız vardı; Sayın Hüseyin Kıvrıkoğlu ve Sayın İsmail Hakkı Karadayı... Sempozyumun diğer renkli konuklarının arasında ERKE projesinin Koordinatörü E.General Çetin Uğural ve Üniversitelerarası Kurul Başkanı Mustafa Akaydın da bulunuyordu...
Ayrıca, Irak Türkmen Cephesi Lideri Sadettin Ergeç de konuklar arasındaydı. Evet, şimdi de gelelim komutanların önemli mesajlarına dair notlarıma;
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Sayın Büyükanıt'ın 'ılımlı İslam meraklılarına' yaptığı sert gönderme ile başlayalım. Yaşar Paşa'nın şu sözlerini kayda geçiniz efendim; 'Türkiye'nin önüne bazı sıfatlar takmaya çalışanlar var. Türkiye demokratik, laik ve çağdaş bir ülke olarak kimseye biat etmeyecektir. Türkiye'ye kimse bu tür şeyleri dayatamayacaktır.' Sayın Büyükanıt daha ne desin, anlayana sivrisinek saz, anlamayana...
Gazeteciler sempozyumun ilk bölümünün ardından verilen çay arasında ısrarla bu konunun üzerine gittiler. Sayın Büyükanıt'ın, 'Türkiye devletinin başına bazı sıfatlar takılıyor' derken 'ılımlı İslam'ı mı kastettiniz' sorusuna cevabı da açık, net ve de kesindi; 'EVET ki ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'le yaptığım görüşmede kendisini de uyardım ve 'Ilımlı İslam demeyin' dedim. Dünyada hiçbir ülkenin, İran falan hariç, demokratik bir ülkenin önünde sıfat yoktur. O halde ABD'yi nasıl tanımlayacağız? Hristiyan mı diyeceğiz? Böyle bir şey olmaz...'
Orgeneral Büyükanıt, 'Türkiye'ye kimsenin biat ettiremeyeceğini söylediniz. Bununla neyi kast ettiniz, dış mihrakları mı?' sorusuna karşılık; 'Bakın ben dedim ki, bölgesel ihtilaflarda esas etkili olan dış mihraktır. Şimdi böyle bir paradoksla karşı karşıyayız. Bazı gerçekleri görüyoruz, telaffuz etmekten çekiniyoruz. Ben telaffuz ediyorum. Yani 'kral çıplak' diyorum. Şimdi dış etkenler olmasa, dış mihraklar olmasa yine bazı çatışmalar olabilir mi? Evet, olabilir ama böyle olmaz' yanıtını verdi. Yaşar Paşa 'kral çıplak' dedi...
Gelelim, Kara Kuvvetleri Komutanımız ve de 30 Ağustos itibarıyla yeni Genelkurmay Başkanımız olacak Orgeneral Sayın İlker Başbuğ'un önemli mesajlarına... Başbuğ Paşa sempozyumda çay molasında gazetecilerin sorularını yanıtladı ve 'PKK'ya karşı İran'la ortak operasyon düzenliyoruz. İstihbarat paylaşımı yapıyoruz' dedi... Bu önemli açıklamaları eminim gazetelerde 'ayrıntılılarıyla' okumuşsunuzdur. Şimdi burada duralım, bence, önemli bir ikileme dikkatinizi çekmek istiyorum ey arif okur;
Bir yanda askerimiz canla başla PKK ile mücadele veriyor ve bu mücadelede İran'la istihbarat paylaşımı, ortak operasyon yapıyor iken... Diğer yanda ise... Dışişleri Bakanı Ali Babacan (Anayasa Mahkemesi'nin Erdoğan'la beraber çok sayıda AKP'liye yasak getirmesi halinde Başbakan olması için şimdiden yoğun propaganda faaliyetleri yapılan) şu anda Washington'da ne yapıyor dersiniz?
Washington'un İran'a düzenleyeceği askeri operasyona Türkiye'nin olası katkıları hakkında neler söylüyor acaba? (İsrail'in önemli haber sitelerinden Debkafile önceki gün Bush'un İran planını yazdı. Habere göre ABD, İran Devrim Muhafızları'na yönelik pek yakında sınırlı bir gece taaruzuna hazırlanıyor. İran ise planı biliyor ve karşı atağa hazırlanıyor...) Burada, benim anlamadığım, bir yandan askerimiz İran'la teröre karşı ortak operasyon yapıyor iken diğer yanda siyasimiz, Hükümetin Bakanı, Washington ile İran'a saldırı planları konusunda nasıl (iddialar doğru ise) müzakere (hangi zeminde?) yapacak?! Ne dediniz efendim?
Evet, yukarıda okuduğunuz bu detay not ile 'ben de kral çıplak' demek hakkımı mı kullansam acaba?
Son bir soru; malum kralın çıplaklık ironisinin anlatıldığı öyküyü dile getirenler, kralın, terzilerin, halkın aymazlığını anlatıp durur ama kimse öykünün kahramanının, kralın çıplaklığını deşifre eden, 'kral çıplak' diye haykıranın, asıl kahramanın çocuk olduğunu hiç dile getirmezler değil mi? Peki, o şövalye çocuğa sonra ne oldu dersiniz efendim? Tarihe not düşmüş oldu, gün gelip belki de hatırlanmasa da...