Askeri darbeler, aydın düşmanlığı ve Demirel
Emre Kongar 01 Ocak 1970
“Çoban Sülü” imajıyla iktidara gelen Demirel de, aydınların önemini çok zor anlamıştı!
Sağcı politikacıların klasik sorunu olan “Aydın düşmanlığı” hastalığını Demirel’in nasıl atlattığının öyküsü uzun, maddeler halinde özetlemek daha doğru olur diye düşündüm:
1) Türkiye’yi “Tek Adam” olarak yöneten İsmet İnönü, sırf ülkenin gelişmesi için (şimdiki yöneticilerin bırakmamak için bin bir türlü oyun çevirdikleri) iktidar koltuğunu, gönüllü olarak muhalefetteki Demokrat Parti’ye terk etmişti...
2) Ne yazık ki Demokrat Parti, “Tek Adam” yönetiminden Çok Partili Sistem’e geçen Türkiye’nin demokrasi yolunda ilerlemesine destek vermedi...
3) Demokrasiyi hazmedemeyen DP, sanki Çok Partili Rejim’e geçilmemiş gibi, “TekAdam” yöntemlerini uygulayarak, (sayesinde iktidara geldiği) demokrasiyi “çoğunlukdiktatörlüğü” haline getirdi, yozlaştırdı ve geriletti...
4) DP, “Demokrasiden saptığı”, “Anayasayı ihlal ettiği” gerekçeleriyle bir askeri darbe ile iktidardan düşürüldü (Ve ne yazık ki üç idam ile Türkiye’de siyaset kana bulandı.)...
5) 1961 Anayasası, bir daha herhangi bir iktidarın böyle bir yozlaştırma yapamaması için, “temel hak ve özgürlükleri güvenceye alan”, “çoğulcu” bir yapıda hazırlandı...
6) Kısa bir geçiş döneminden sonra yapılan serbest seçimlerde Demokrat Parti’nin devamı olan Süleyman Demirel iktidara geldi...
7) Demirel iktidara gelir gelmez, “Bu Anayasa ile ülke yönetilemez” demeye başladı. 1971 askeri müdahalesine kadar bu propagandayı sürdürdü...
8) Türkiye’nin 1961 Anayasası ile özgürlükçü bir yapıda, Soğuk Savaş kalesi olan NATO üyeliğini bile tartışması, dinbaz ve milliyetçi bir yapıdan uzaklaşma olasılıklarının ortaya çıkması, ABD’nin ve sözde Atatürkçü (aslında sağcı ve baskıcı olan) ordunun hoşuna gitmedi.
“Siyasal uyanış sosyal ve ekonomik gelişmeyi aştı” gerekçesiyle 12 Mart 1971 darbesi yapıldı; Anayasa kuşa çevrildi...
İktidardan düşürülen Demirel kendi propagandasının kurbanı olmuştu...
9) Rejim normale döndükten sonra, muhalefette kalan Demirel, 1975 yılında, birbirinin izine kurşun sıkan Milliyetçi Sağ, Dinci Sağ ve Orta Sağ’ı birleştirdi, yeniden iktidara geldi; ülkede sağ-sol terörü tırmandı, dinbazlığın önü açıldı...
10) 1980’de ABD’nin desteğiyle askerler bir kez daha darbe yaptı; Demirel yeniden kendi oyununa gelmişti...
İktidardan düşürüldü, siyasetten yasaklandı; 1961 Anayasası yok edildi...
Demokratik hak ve özgürlükleri sınırlayan ve kısıtlayan 1982 Anayasası, baskı altında yapılan gayri meşru bir referandumla yüzde 92 oyla kabul edildi...
11) 1983’te askerlerin denetiminde yapılan sınırlı, kısıtlı ve gayri meşru seçimlerle,Özal, yasaklı Demirel’in terimleriyle “Demirel’in arsasında kaçak gecekondukurdu ve iktidara geldi”...
12) 1987’deki yeni seçimlerden önce, TÜRK-İŞ, Harb-İş ve Denizciler Sendikası, benim de aralarında bulunduğum bir avuç bilim insanı ile Türkiye’yi dolaşıp“Yasaklar kalksın” propagandasına başladı...
13) Demirel’in yeniden kurduğu DYP, askerlere karşı sivil politikacıları savunan, aralarında benim de olduğum, bilim insanı, gazeteci ve yazarlarla açık oturumlar, paneller düzenlemeye başladı...
14) Medyanın bazı önemli kalemleri, birtakım ünlü bilim insanları, sivil politikacıların yasaklarının kalkması için yapılan bu kampanyada ve çeşitli etkinliklerde görev aldı...
15) Bu panellerden birinde, Demirel bana bizzat, herkesin içinde ve herkesinduyacağı bir biçimde:
“Hocam biz sadece çarıklılarla politika yapmak yeterlidir sanıyorduk, yanılmışız, aydınların önemini yeni anladık” dedi.
16) DEMİREL’İN AYDINLARIN ÖNEMİ- Nİ ANLAMASI İÇİN İKİ ASKERİ DARBEGEÇİRMESİ GEREKMİŞTİ!
17) Aydınların bir bölümünün desteğiyle yasaklar kıl payı kalktı. (Aydınların bir bölümü de, Özal’ın “Yasaklar kalkmasın” önerisini destekliyordu; bilin bakalım içlerinde şimdi demokrasi şampiyonu geçinen hangi ünlü gazeteci de vardı?)
18) İlerleyen yıllarda, Demirel yeniden başbakan oldu, Özal’dan sonra da Cumhurbaşkanı bile seçildi; Allah rahmet eylesin.
***
Pek umudum yok ama, dilerim bu “kıssadan”, “hisse” çıkaran politikacılar olur!