Dış şikâyet bakanı
HASAN ÜNAL 11 Haziran 2008
AÇIKÇA görüldü ki, Ali Babacan Dışişleri Bakanlığı'nı Türkiye’yi dışarıya şikayet etmek için kullanıyor. Özellikle AKP’ye kapatma davası açılmasından beri yaşananlar bu gidişatın göstergeleri.
Önce kapatma davası konusunda Avrupalı yetkilileri Türkiye karşıtı demeçler vermeye teşvik etmişti. Normalde bir dışişleri bakanının görevi kendi ülkesinin eleştirilmesine karşı çıkmaktır. Oysa Babacan kendi milletini ve devletini savunma görevini ihmal etmenin ötesinde işler yapıyor.
En son şikayeti tam bir skandal
Avrupa Parlamentosu'nda konuşurken Türkiye’deki Müslüman çoğunluğun dini özgürlüklerini tam olarak yaşayamadıklarını söylemesi sıradan ve geçiştirilecek bir hadise değil. Kelimenin tam anlamıyla bir skandal. Salı günü bu köşede belirttiğimiz gibi, bu şikayet her manada tutarsız, insafsız, izansız ve hatta düşmanca.
Tutarsız; çünkü, Türkiye’de insanların dini özgürlüklerini yeterince yaşayamadıklarını söylemek ortalama düzeyde aklı, insafı ve daha da önemlisi bu memlekete sadakati bulunan hiç ama hiç kimsenin söyleyemeyeceği bir sözdür. Türkiye’nin İslam dünyası içerisinde dini özgürlüklerin en rahatça yaşandığı bir ülke olduğunu herkes biliyor.
İddia insafsız; çünkü, köy ve gecekondu ortamlarında büyüyen, bütün akrabaları başörtülü ve bir kısmı da türbanlı olan birisi olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu memlekette İslam’ın doğrudan gereği daha doğrusu şartı olan hiç bir ibadetin şu veya bu şekilde engellendiği ileri sürülemez. Ama Babacan ileri sürmüştür. Dolayısıyla yaptığı şikayet insafsızdır.
Eğer Babacan bu şikayete gerekçe olarak üniversitelerde uygulanan türban yasağını düşünüyorsa, bunu açıkça söylemelidir. Kaldı ki, eğer türbandan dolayı böyle bir şikayeti varsa, o zaman da izansız bir davranış olmuştur. Çünkü o yasağın oluşmasında Türk hukuk sistemi kadar hatta belki de daha fazla etkili olan AB kurumlarıdır. Babacan gibi birisi AİHM’nin bu konuda verdiği içtihat kararını bilmiyor olabilir mi?
Babacan’ın bu şikayeti Türkiye’nin milli çıkarları açısından hasmane yani düşmanca bir tavırdır. Çünkü öncelikle bir dışişleri bakanının dışarıya karşı şikayet bakanı gibi hareket etmeye hakkı yoktur. O, Türkiye’yi dışarıya şikayet ederken Rumlar Kıbrıs’ın güneyinde yani kendi bölgelerinde Ermeni soykırımı iftiralarını dünyaya ilan etmek üzere bir anıt diktiler.
Normalde bir dışişleri bakanının o anıt üzerine Ankara’da harekete geçip, başbakanı, cumhurbaşkanını, TSK’yı ve diğer ilgili kurumları bir araya getirerek Rumlara hadlerini bildiren girişimler yapması gerekirdi. Ama Babacan dışişleri bakanı gibi değil; Türkiye’yi dışarıya şikayet etme makamı gibi hareket ettiğinden dolayı o hadiseleri görmezden geldi. Gitti ve Türkiye’yi AB’ye alenen şikayet etti. Siyasi tarihe en kötü dışişleri bakanı nasıl olur konusuna en güzel örnek olarak geçeceğine şüphe yok.
Eşinin türbanıyla kendisini milletvekili ve bakan yapan Türk milletine büyük bir haksızlık yapmıştır. Hatta bu şikayet ile görevini kötüye kullandığı açıktır. Ya Türkiye’yi dışarıya şikayet ediyor ya da dışarının Türkiye hakkındaki şikayetlerini bizim millete normal bir şeymiş gibi göstermeye çalışıyor. Allah aşkına dışişleri bakanları hangi ülkede bugüne kadar bir kez olsun böyle davranmıştır? Bunun Patagonya dahil bir başka örneği var mıdır?
Babacan istifa etmelidir
Bu şikayet hadisesi geçiştirilemez. Babacan milletten özür dilemeli ve istifa etmelidir. Kaldı ki, Türkiye’yi açıktan açığa bu kadar haksız, insafsız, izansız ve hatta düşmanca şikayet edebilen birisi, Allah bilir, kapalı kapılar ardında neler söylemektedir? Şimdi Amerika’ya gidiyor. Acaba orada kapalı kapılar ardında neler söyleyecek? Türkiye’yi nasıl şikayet edecek? Bunların garantisi var mıdır? El cevap: yoktur. Ama gerçek açıktır ki, Babacan bu şikayet ile meşruiyetini yitirmiştir.
Acaba Babacan’ı Türkiye’yi bu şekilde şikayet etmeye itan sebep nedir? Camiler dolup taşarken, Ramazan’da oruç tutanlar göğsünü kabarta kabarta ibadetini yerine getirirken Ali Babacan bu şikayeti neden yapma ihtiyacı duymuştur. Eğer mesele türban ise bu konuda AB de en az Türk hukuk kurumları kadar mevcut içtihadın oluşturulmasına katkıda bulunmuştur.
AB’nin ilerleme raporlarının ilgili bölümleri sadece Hıristiyan azınlıkların sorunlarından ve misyonerlerden bahsettiğine ve AB aslında yüce dinimiz İslam’ı tanımadığına göre Babacan’ı kendinden geçirterek Türkiye’yi AB’ye şikayet etmeye iten sebep nedir? Türban mıdır yoksa Babacan şer’i düzen mi istemektedir? Eğer bunları istiyorsa sabahtan akşama kadar edilen demokrasi lafları ne içindir? Ve bütün bunlar Babacan hakkında da Başsavcılık tarafından ek iddianame hazırlamayı geretirmez mi? Son bir söz de Dışişleri mensuplarına... Şikayet Bakanı’nı protesto edip, ‘hadi ordan’ diyerek istifa edecek hiç mi personel kalmadı? O kadar mı?