Kim daha az kim daha çok kaybedecek?
Ruşen ÇAKIR 11 Haziran 2008
Ne zamandır şu soru soruluyor: AKP'ye karşı kapatma davasının sonucunda kim kazanacak, kim kaybedecek?
Eğer AKP'nin kapatılmama ihtimali olsaydı bu soru anlamlı olabilirdi. Zira kapatılmaması durumunda AKP çok ama çok şey kazanmış olacaktı. Öyle ki Başbakan Erdoğan'a yakın bir ismin tabiriyle "AKP'yi en az 10 yıl hiç kimse tutamayacak"tı. Çünkü AKP'ye karşı muhalefet esas olarak laiklik ekseninden yürütülüyor. Yüce Mahkeme'nin AKP'nin "laikliğe aykırı eylemlerin odağı" olma suçlamasını düşürmesi durumunda bütün bu muhalefetin açığa düşeceği ve iktidar partisinin (tabii bu arada lideri Erdoğan'ın) önünde çok geniş bir meşruiyet alanı açılacağı kesindir.
Ne var ki, eldeki veriler ışığında baktığımda AKP'nin kapatılması dışında bir seçeneğin mümkün olmadığını görüyorum. Bununla birlikte AKP'nin kapatılmasını dört gözle bekleyen kişi ve çevrelerin de böylesi bir gelişmeden hiçbir şekilde nasiplenemeyeceklerini ve hatta onların da belli ölçüde kayıplarının olacağını tahmin ediyorum. Kısacası kapatma sonucunda kimse kazanamayacak, herkes kaybedecek.
Kapatma sonrası senaryolar
Neden hiç kazançları olmayacak? Öncelikle AKP'nin kapatılmasını arzulayan kişi ve çevrelerin görülen ve sanılanın ötesinde daha kalabalık olduğunu kabullenmeliyiz. Özellikle "Tabii demokrasilerde parti kapatma olmamalı ama kimse de mevcut hukuki sürece müdahale etmemeli" diyenlerin büyük bir çoğunluğunun AKP'nin kapatılmasını şevkle beklediğini akılda tutmalıyız. Öte yandan dava konusunda sessiz kalan ve hatta "AKP kapatılmamalı" diye resmi demeçler veren bazı dış güçlerin de kapatılmanın kendi çıkarlarına daha uygun olduğuna inandıklarını biliyorum.
Peki AKP kapatılsa bile neden hiçbir kazançları olmayacak? Çünkü bu çevrelerin kapatılma sonrasına yönelik herhangi bir plan veya hazırlıkları görülmüyor. İlk akla gelen ve en muhtemel senaryoya bakalım: Yasak gelmeyen AKP'li milletvekilleri, Erdoğan'ın işaret edeceği bir genel başkanın öncülüğünde yeni bir parti kuracak ve yine tek başına iktidara gelecek. İlk fırsatta Erdoğan ve diğer yasaklılardan bazıları bağımsız milletvekili seçilerek TBMM'ye dönecek; bazıları kabineye de girecek, hatta Erdoğan yeniden başbakan bile olabilecek. Bu arada yeni parti ara ve yerel seçimlerde (belki de erken genel seçimde) yine mağduriyeti ön plana çıkartıp daha fazla oy alacak...
Bu senaryonun detayları hakkında tartışabiliriz ancak kapatma sonrası AKP'nin bölünüp parçalanacağı; AKP'ye ve Erdoğan'a alternatif olabilecek bir parti ve liderin çıkacağı yolunda herhangi bir işaret görmüyoruz. Bu da AKP'lilerin önümüzdeki dönemde de hükümeti ve belediyelerin çoğunu kontrol etmeye devam edecekleri anlamına geliyor. Görüldüğü gibi AKP'nin kapatılmasını arzu edenlerin kısa ve orta vadede bir şeyler kazanabilmeleri pek mümkün görünmüyor. Uzun vadedeyse durumlarının daha da vahim olduğu söylenebilir.
AKP'liler kapatma davası açıldığından beri bunun ekonomiyi nasıl olumsuz etkilediğini ve kapatma olursa işlerin nasıl daha da kötüye gideceğini anlatıp duruyorlar. Onların abarttığı kadar bir durum olmadığını düşünmekle birlikte davanın, zaten son dönemde iyi gitmeyen ekonomiyi daha da kötüleştirdiği ve kötüleştireceği bir gerçek.
Kim ne kadar kaybeder?
Rakiplerinin kazanmayacak, hatta kaybedecek olması AKP'nin de kazanacağı anlamına gelmiyor. Bir kere bunca yılda oluşturdukları AKP kurumsal kimliği (partinin adı, amblemi vs.) buhar olacak. Partinin mal varlığına Hazine el koyacak. Bütün örgütlenmelerin yerine yenilerinin ve üstelik belli oranda yeni isimlerle konulması gerekecek. En önemlisi Erdoğan en azından bir süre için hareketin yasal lideri olamayacak. Bugün bile hükümeti, TBMM Grubu'nu ve parti teşkilatını yönetip kontrol etmekte epey zorlanan Erdoğan'ın perde arkasından bu derece zor işlerin altından kalkmasını beklemek hiç gerçekçi olmaz.
Erdoğan yerine ya Ali Babacan gibi "teknik", ya da Mehmet Ali Şahin gibi "politik" birini yeni partinin başına atayacaktır ki bu profillerin her biri bir dizi dezavantajı da beraberinde getirecektir. Erdoğan'ın aktif şekilde varolmaması nedeniyle yeni parti içinde iktidar kavgalarının daha yoğun ve daha sert geçeceğini öngörebiliriz. Bu arada partinin kapatılması arifesi veya hemen sonrasında bazı fireler olabilir ve bunların her biri psikolojik olarak taban ve tavanda olumsuz etki yaratacaktır.
Kimsenin kazanmayacağının anlaşıldığı bir durumda taraflar kendi kayıplarını en azda, rakiplerinkini de en çokta tutabilmek için yoğun gayret sarfediyorlar. Örneğin bir AKP kurmayı bana "Bizi kapatırlarsa biz 10 kaybedeceğiz, ama onlar da 90 kaybedecek" demiş ve şöyle devam etmişti: "İşte günlerdir kendilerine bunu anlatıyoruz. Sonunda ikna olacaklar ve parti kapatılmayacak."
Kendisine iki nedenle katılmıyorum:
1) Herkesin kaybedeceği kesin ama bu "10'a 90" gibi dengesiz bir dağılımla olmaz. Olsa olsa "50'ye 50" olur.
2) Rakamlar ne olursa olsun böyle bir iknanın mümkün olduğunu sanmıyorum. Ok yaydan çıktı bir kere.
Son söz olarak: Bu dava sonucunda hepimiz, hep birlikte kaybedeceğiz.