Amerikan pandomimi ya da Suriye dizaynı
Mehmet Ocaktan 01 Ocak 1970
Son günlerde Amerika’nın Suriye konusunda kafası hayli karışık. Belki de şöyle söylemek lazım; ABD bölgeye ilişkin politika oluşturma aşamasında biraz tasarımsal bir görüntü izlenimi veren ‘iyi polis’–‘kötü polis’i oynayarak zaman kazanmaya çalışıyor. Dolayısıyla dışarıdan bakıldığında Pentagon’un, CIA’nın, Beyaz Saray’ın sanki ayrı telden çalıyormuş gibi görünen resminin aslında bir Amerikan pandomimi olduğunu söylemek de mümkün.
Bu pandomimin arkasından nelerin çıkacağını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. Bunun için Amerika’nın Suriye’deki ayak izlerini takip ederek yolun nereye çıkacağını görmek mümkün.
***
Mesela ABD Savunma Bakanlığı’dan (Pentagon) yapılan açıklamada, bir taraftan“YPG’nin büyük oranda Fırat’ın doğusuna çekildiği görülüyor” ifadeleri kullanılırken, hemen arkasından Cerablus’un güneyindeki çatışmaların “kabul edilemez” olduğu belirtiliyor ve “Acilen çatışmaların sonlanması için gerekli önlemler alınmalı ve taraflar savaş pozisyonundan çıkmalı” deniyor.
Bilindiği gibi daha önce ABD Dışişleri Bakanlığı Türkiye’nin Cerablus operasyonuna destek vermiş ve PYD’nin Fırat’ın doğusuna çekilmesi gerektiğini net olarak açıklamıştı. Ayrıca ABD Başkan Yardımcısı Biden Ankara ziyaretinde Cerablus operasyonuna bizzat destek vermişti. Ancak Fırat Kalkanı operasyonu ile PYD’nin operasyonel hesapları en azından yakın bir gelecek için bozulunca, bazı merkezlerde alarm zilleri çalmaya başladı. Dolayısıyla Amerika’dan şu günlerde yükselen farklı sesler PYD üzerinden okunduğunda, gelecekteki Suriye şekillenmesinin hangi aktörler üzerinden yürüyeceği de daha iyi anlaşılacaktır.
***
KARAR yazarı Galip Dalay’ın Suriye konusunda Aljazeera’de yayınlanan çok kuşatıcı bir analizi var. Dalay, ABD’nin Suriye’nin geleceğinde Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve SDG içinde ciddi bir ağırlık oluşturan YPG’ye önemli bir rol biçtiğinin altını çiziyor. Dolayısıyla şu anda Amerika’da farklı seslerin yükselmesini, aslında Suriye’ye ilişkin nihai politikalarını değiştirmek niyetinde olmadığı şeklinde okumakta yarar var.
Bu yüzden de bir taraftan “Türkiye’nin endişeleri”ne hak verdiğini belirterek ve de küstürmeden, SDG üzerine bina ettiği dizayn politikasını yürütmeye çalışıyor.
Oysa bugüne kadar Amerika Türkiye’nin YPG uyarıları karşısında, YPG ve PYD’yi sadece IŞİD’e karşı savaşan bir kara gücü olarak gördüğünü ve sınırımızda birterör koridoru oluşmasına asla izin vermeyeceğini açıklayageldi.
Ama şimdi görüyoruz ki ABD YPG’yi sadece IŞİD parantezinde değil, esas itibarıyla Suriye’nin geleceğinde önemli bir aktör olarak görüyor.
***
Ancak şimdi hesaplar karıştı, Fırat Kalkanı operasyonuyla birlikte en azından yakın bir gelecekte PYD’nin kantonları birleştirme hayali pek mümkün gözükmüyor.
Bu konuda Türkiye’nin tavrı son derece net. Zira Türkiye PYD’nin denetimindeki kantonları birleştirerek sınırımızda bir terör koridoru oluşturmasına asla izin vermeyecek. Ayrıca Türkiye PKK’nın doğal uzantısı olan PYD’nin uluslararası bir meşruiyet kazanmasına da şiddetle karşı.
Kuşkusuz Türkiye Cerablus harekatıyla hem sınırlarının güvenliği, hem de Suriye denklemindeki fiili varlığı açısından önemli bir hamle yaptı. Ama bu konuda esas akılda tutulması gereken, Suriye’nin geleceğinin büyük ölçüde ABD-Rusya anlaşmasına ya da pazarlığına endeksli olduğudur.