« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

17 Haz

2008

Atatürk ve başı örtülüler

N. Kemal ZEYBEK 17 Haziran 2008

“Ey Atatürk’ü sevmeyen başı örtülüler ve ey Atatürk adına zorla baş açtırmağa kalkışanlar, Atatürk’ün sözlerini anlayarak ve düşünerek bir okur musunuz:

Burada şunu belirtmek isterim ki, Atatürk kadınların açılıp medeni kıyafete girmeleri için kanunî bir mecburiyet konulmasına taraftar olmamıştır; filhakika çıkarılan kanunun umumî hükmüne göre memur olan hanımlara, dolayısıyla, böyle bir mecburiyet yüklenmekte ise de, istemeyenler için, istifa ederek bu yükten kurtulmak yolu da vardı ve açık bulunuyordu.

Atatürk “Erkeklerin, kadına karşı duydukları sıkı ve şiddetli alâka; tamamen muhakeme ve şuur dışı bir histen doğmaktadır. Kadın yüzünden en yakın arkadaşların, hatta kardeşlerin ve baba ile oğulların birbirine can hasmı oldukları, öteden beri ve her gün, ibretle görülen olaylardandır. Bu itibarla, kadın ve kadın kıyafeti konusunda- velev bir azınlığa karşı olsun- zor kullanmak doğru değildir; iyi netice vermez” diyordu ve umumî kültürü yükseltmek, her fırsatta ikna edici ve mantıkî telkinlerde bulunmak, açılanları korumak yoluyla ve bilhassa göreneğin kadınlar üzerindeki derin tesiriyle, az zamanda, bu konuda da hedefe erişmenin mümkün bulunduğuna inanıyordu.

Hiç unutmam; eski Afgan Kralı Amanullah Han, memleketimize yaptığı bir ziyaretten avdetinde, buradan aldığı ilhamla, yeniliklere doğru bazı teşebbüslere girişmiş, bu arada kadın kıyafeti hakkında da bir kanun çıkartmıştı; bu hadiseyi Atatürk’e arz ettiğim zaman çok müteessir olmuş, “ Eyvah adam gitti demektir; ben kendisine ısrarla bu mevzua girmemesini tavsiye etmiştim, çok yazık oldu” demişti ve biraz sonra Kral’ın taç ve tahtını terk ederek memleketinden kaçmağa mecbur olduğu görülmüştü.

Buraya kadar yazılanlar Atatürk’ün Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’ın “Atatürk’ten Hatıralar” adlı eserinden. (Sahife 278)

Bundan sonraki sözler ise Söylev Demeçler’den:

“Şehirlerdeki kadınlarımızın giyim tarzı ve örtünmesinde iki şekil tecelli ediyor; ya ifrat ya tefrit görülüyor. Yani ya ne olduğu bilinmeyen, çok kapalı, çok karanlık bir dış görünüm gösteren bir kıyafet, veyahut Avrupa’nın en serbest balolarında bile dış kıyafet olarak arz edilmeyecek kadar açık bir giyim. Bunun her ikisi de şeriatın tavsiyesi, dinin emri haricindedir. Bizim dinimiz kadını o tefritten de, bu ifrattan da tenzih eder. O şekiller dinimizin muktezası değil, muhalifidir. Dinimizin tavsiye ettiği tesettür hem hayata, hem fazilete uygundur. Kadınlarımız şeriatın tavsiyesi, dinin emri mucibince örtünselerdi, ne o kadar kapanacaklar, ne o kadar açılacaklardı.”

“Giyim tarzımızı ifrata vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklit edenler düşünmelidir ki, her milletin kendi ananesi, kendine mahsus âdetleri, kendine göre milli hususiyetleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin mukallidi olmamalıdır.

Çünkü böyle bir millet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne kendi milleti dahilinde kalabilir. Bunun neticesi şüphesiz ki hüsrandır.”

“Örtünmedeki ifrat ve tefritten kurtulmakla bu iki ihtiyacı da temin etmiş olacağız. Giyim tarzımızda milletin ruhi ihtiyacını tatmin için, İslam ve Türk hayatını başlangıçtan bugüne kadar layıkıyla tetkik ve etrafıyla açıklamamız lazımdır.”

“Eğer kadınlarımız dinin tavsiye ettiği ve emrettiği bir kıyafetle, faziletin icap ettirdiği hareket tarzıyla içimizde bulunur, milletin ilim, sanat, içtimaiyat hareketlerine iştirak ederse bu hali, emin olunuz; milletin en mutaassıbı dahi takdir etmekten geri duramaz.”

Ziyaret -> Toplam : 125,12 M - Bugn : 146905

ulkucudunya@ulkucudunya.com