Acı feryat! (3)
Arslan Tekin 01 Ocak 1970
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu kadar şikâyet gelmeseydi, mağdurlar meselesini ısrarla dillendirmezdi. Kahramanmaraş'ta, "Çocuğunu cemaat okuluna göndermiş diye devlet memurlarını işten atıyorlar. Sen izin vermişsin, o da göndermiş. Çocuğunu gönderdi diye öğretmenin, kaymakamın, valinin işine son veriyorsun ama o okuldan mezun olanı bakan yapıyorsun. Neden, gücün garibana yetiyor." dedi.
Hükûmet "FETÖ" ile mücadelede bir kriter belirleyemedi; CHP'nin eline koz verdi; Kılıçdaroğlu'nun bu söylediklerinin hangisine "Hayır!" diyebilecek?
Üç gündür Efendi Barutçu'nun, Anadolu'da dolaşarak derlediği şikâyetleri veriyoruz. İlk anda acı hissedilmiyor. Acılar sonra öyle bir hissedilecek ki...
Gazeteci olarak biz halkın aracısıyız. Darbecilere karşı tedbiri hep birlikte alalım ama insanlarımızı öteye itmeyelim. Efendi Barutçu'nun yazdıkları:
"Yokluklar yüzünden üniversite tahsili yapamamış ve bir ömür harcayarak Anadolu'nun herhangi bir şehrinde bir ticarî işletme veya orta ölçekli bir sanayi kuruluşu meydana getirmiş insanların, sırf 'Memlekete, millete hizmet edecek gençler yetiştiriyorlar, Cumhurbaşkanımızdan Başbakanımıza kadar herkes bunları takdir ediyor.' düşüncesiyle bu ve benzeri yapılara malî yardımda bulunmalarında çok art niyet aramak, adalet duygusunu biraz zorlamak anlamına gelmez mi?
Şimdi, bu insanların iş yerlerine, ticarethanelerine, fabrikalarına el konulurken, kapılarına kilit vurulurken; 15 Temmuz ihanet teşebbüsüne kadar bunlara seyirci kalan, hatta teşvik eden siyasî mesullerden hiç hesap sorulmaması, en azından istifa denen müessesenin hatırlanmaması millet vicdanında adalet duygusunun rencide olmasına ve şüphelerin kökleşmesine yol açmaz mı?
'Paralel Örgüt'ün sözüm ona baş imamının Afrika'daki rafineri ihalelerini takip ettiği ve şakirtlerine 'Ananas gönderin.' talimatı verdiği, 'Boğaz'daki Aşiret'e [Mahmut Çetin'in sosyolojiye kattığı kavram; kaymak tabaka. A.T.] bir soruşturma bile açılmaması manidar değil midir?
TÜSİAD, MÜSİAD, HÜRSİAD, TOBB, Esnaf ve Sanatkârlar Odaları, Türkiye Ziraat Odaları vb. sivil toplum kuruluşlarının üzerlerine ölü toprağı mı serildi? Korkuyorlar mı?
Sahi! Muhalefet partileri vardı. 'Majestelerinin muhalefeti' sade suya tirit işlerden ne zaman vakit bulup milletin sesi olacaklar? Merakla beklemekteyiz.
Böyle giderse kapanan iş yerleri yüzünden iflaslar, kitle hâlinde işten çıkarmalar, intiharlar, boşanmalar ve benzeri aile facialarının sonunda -Allah göstermesin- meydana gelecek sosyal patlamaların yanı sıra ihracat ve vergi gelirlerinde de ciddî düşüşlerin görüleceği, bunu iktisadî krizlerin takip edeceği aşikârdır.
'Çevrenin merkeze karşı sesiyiz.' diyen devlet adamlarının kendilerini iktidara taşıyan yerli ve millî sermaye sahiplerini, mütedeyyin insanların, bu tür operasyonlarla, bilmeyerek de olsa, mahvına sebep olmaları, bizce, bir siyasî hatadır.
İktidardakiler kendi ayaklarına kurşun sıktıklarını anlamalı ve vakit çok geçmeden bu vahim hâlin önüne geçilmelidirler."
Efendi Barutçu'nun Anadolu'da dinlediği "acı feryatlar"ı "yukarılar"a duyurmak istemesini "Dost acı söyler." diye anlamalıyız.
(Bu arada: Dün, mağduriyetleri dile getiren "yandaşlar"ın sesinin kesildiğini yazmıştım. Star'da yazan Ahmet Taşgetiren Bey'i ayrı tutuyorum. Yine cesaretle ortaya çıktı ve mağduriyetler üzerinde durdu.)