« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

17 Haz

2008

Haksever olalım

Oktay EKŞİ 17 Haziran 2008

ANAYASA Mahkemesi'nin, son Anayasa değişikliğini iptal etmesi üzerine hedef olduğu saldırılara ve eleştirilere yanıt vermek için yayınladığı açıklama da belli ki bazılarını kesmedi.

Örneğin, hálá Yüksek Mahkeme'nin "yetki gaspı"nda bulunduğunu ileri sürenler var.

Aslında bunları, ifadesi ölçüsüz kişiler söylese bir şey demezsiniz. Ama sözünü tartmadan okuyucu önüne koymadığı bilinen Taha Akyol bile bu tür deyimleri kullanınca dikkat çekiyor.

Bu son karar üzerine Sayın Akyol nedense "eleştiri" yapma işlevini "saldırı yapma"ya dönüştürdü. O kadar ki, onu okuyanlar Anayasa Mahkemesi'nin, ipe sapa gelmez bir sürü kararlar üreten, hukuk yerine ideolojik saplantılarla karar veren bir kurum olduğunu sanır.

Neymiş?

"Yüce Mahkeme, Yassıada'daki ihtilal mahkemesinin kararlarını eleştirmeyi suç saymış, 'Düşünmek serbest ama düşünceyi açıklamak suç' diye karar vermiş"miş.

"Askeri suçlarla ilgili bir davada 'İdam cezası bile az!' diye gerekçe yazmış"mış.

"1960'larda Adalet Partisi'ni halkın yine tek başına iktidara getirmesini engellemek için CHP 'barajsız seçim sistemi'ni savunurken, Yüce Mahkeme de nispi temsil sistemindeki mütevazı çevre barajını iptal etmiş"miş.

Arayınca daha başkaları da bulunabilir.

Ama bir mahkemenin saygınlığını sıfırlama amacınız yoksa bunlar, "Şu olayda mahkemenin verdiği şu karar, hukuken şu nedenle yanlıştır" diyerek gösterilir. "Bu mahkeme işe yaramaz" mesajını vermek için değil. Çünkü her insan ve kurum gibi mahkeme de "hatadan" arınmış değildir.

Kanaatiniz "Bu mahkeme beş para etmez" şeklindeyse o zaman bunu açık açık söylersiniz. Kamuoyu da bir o mahkemeye ve verdiği kararlara, bir de sizin dediklerinize bakar, gerekli değerlendirmeyi yapar. Bu bir.

İkincisi... Anayasa Mahkemesi'nin son kararı eğer, 10 ve 42'nci maddelerde yapılan değişikliğin (değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen) ilk 3 madde gibi görülmesi yüzünden verildiyse, bu "Anayasa'nın sadece ilk 3 maddesi değil 10 ve 42'nci maddelerini de değiştirilemezler arasına sokmak" anlamına gelirmiş. O da yasa koyucuya ait olan yetkiyi gasp etmek demekmiş.

Burada açık bir saptırma var:

Kimse "10 ve 42'nci maddeler değiştirilemez" demiyor. Elbet değiştirirsin ama yaptığın değişiklik, "İlk 3 maddenin kurduğu yapının bozulmasını hedef alırsa ben ona izin vermem" deniyor.

Efendim "Seçimler 20 yılda bir yapılır" diye bir teklif gelse Yüksek Mahkeme buna izin mi verecek denmişmiş de, bu kadar saçma öneri zaten olmazmış ki öyle bir soru tartışılsınmış.

Peki diyelim ki o gerçekten pek uçta bir örnek. Onun yerine hani şu "Din ve vicdan hürriyeti" başlıklı 24'üncü maddenin, "Kimse devletin (...) siyasi ve hukuki temel düzenini (...) kısmen de olsa din kurallarına dayandırma (...) amacıyla (...) din duygularını istismar edemez" diyen son fıkrası değiştirilse, örneğin bu ibareler oradan çıkartılsa Anayasa Mahkemesi buna, "Madem ki konu ilk üç madde dışındadır, bizi ilgilendirmez" mi diyecek?

Ziyaret -> Toplam : 125,12 M - Bugn : 1380

ulkucudunya@ulkucudunya.com