Başkanlık mı? Parlamenter sistem mi?
Kürşad Zorlu 01 Ocak 1970
Tam manasıyla ve bütün koşullarıyla birlikte değerlendirildiğinde dünyada gerçek bir demokrasiden söz edilemez. Çünkü en iyi yönetim şekli olarak ulaşılması gereken bir hedef niteliğinde değerlendirilen demokrasi, birey ve toplum yaşamı için sunduğu avantajlar kadar dezavantajları da beraberinde getirir. Bunlar ise konuya ister halk egemenliği, isterse milli egemenlik teorisiyle bakılsın egemenliğin nihai sahibi olan bireylerin kişilikleriyle oluşan üst toplumsal kişiliğin özünden, değerlerinden ve örf/ahlak sadeliğinden uzaklaşması tehlikesini gün yüzüne çıkarır. Zira içselleştirilmemiş ve kendisini kontrol edebilen sistemlerle taçlandırılmamış bir demokrasi suistimal, yozlaşma içerir ve birlikte yaşamdan uzaklaşmayı pekiştirir. Rousseau'nun demokrasiye dair söylediği "İlahlardan teşekkül etmiş bir kavim olsaydı, kendisini demokrasiyle idare ederdi. Zira bu kadar mükemmel bir hükümet, insanlar için kolaylıkla inşa ve idare edilemez." cümlesi bu yaklaşımı özetler niteliktedir.
***
Elbette ki tehdit ve tehlikelerle dolu bir özgürlük alanı, rahat ve konforlu bir esarete tercih edilecektir. Bu sebepledir ki ölçüsü ve zemini sağlam mühendislerce tasarlanmış her türlü demokrasi, farklı şekillerde beliren her türlü aristokrasi ve monarşiden daha üstündür. Demokrasi dışındaki diğer iki idare biçiminde güç mesafesi o kadar açılmaktadır ki güçsüzler güçlülerin gücünü olabildiğince kabullenmektedir. Bununla birlikte bugün demokrasiyle idare edilen ya da böyle olduğunu kabul eden sistemlerin kendi içerisinde meydana getirdiği aristokrat, monarşik ve oligarşik yapılanmalar sürdürülebilir bir demokratik yönetimi imkansız kılar. Yani bir grup, bir avuç insan ve daha ötede bireylerin şahsında vücut bulan demokrasi tanımlaması yönetenle/yönetileni, zenginle/fakiri, haklıyla/haksız arasındaki uçurumu geri döndürülmesi mümkün olmayan bir yolun sonuna yerleştirir.
Mesela Türkiye'de benzer bir güç mesafesi ve demokrasi kurgusu olmadığını kimse iddia edemez. Üstelik bu gerçek sadece yakın dönemin değil uzun yılların bir neticesidir. Gelen hükümetler az ya da çok bu sürece su taşımıştır. Oysa ki demokrasinin başat yönlendiricisi sağlam bir hukuk sistemidir. Bu sebeple "demokratik-hukuk devleti" anlayışı ayrılmaz bir bütün olarak meydana gelir, olgunlaşır ve birlikte kaybolmaya yüz tutar. O halde böyle bir demokratik idare biçiminde güçlülerin gücünü meşruiyet zeminine taşıyacak şey güçsüzler değil bizzat o ülkedeki hukuk kaidelerin kuşatıcı etkisidir. Hal böyle olduğu için ülkemizde gerçek bir demokrasi anlayışını hayata geçirmek kolay olmamıştır ve olmayacaktır da...
***
Yine de demokrasiye ulaşmak ülküsüyle çalışmaktan başka çaremiz yoktur. Terör örgütlerinden, paralel devlet yapılanmalarından ve bunu acımasızca kullanan mihraklardan kurtulabilmek için hep birlikte yukarıda izah ettiğim gerçek demokrasiye varabilmek mecburiyetindeyiz.
Peki bu nasıl olacak?
Örneğin parlamenter sistem mi yoksa başkanlık sistemi mi bu yolun habercisidir?
Hangisi gerçek bir demokrasi vaat eder?
Doğrusu her iki sorunun da cevabı aynı düzlemdedir.
Her ülkenin kendisine özgü ölçü ve koşullarıyla Anayasası başta olmak üzere yazılı hukuk kurallarına, tüm kurumlarına ve toplumsal dinamiklerine sirayet etmeyen bir demokrasi yaklaşımı başlı başına sistemlerin iyi ya da kötü yanlarıyla izah edilemez.
Bu açıdan bakıldığında sistemli bir demokraside başkanlık modeli refah ve mutluluk getirebileceği gibi sistemsiz bir demokraside saf haliyle parlamenter model alabildiğince mutsuzlukla neticelenebilir.
Bakın şimdi ekranlara... Konunun tartışılma biçimine bakın.
Ön yargı, siyasi kamplaşma ve hatta düşmanlık içeren bir sosyo-psikolojik iklim önce orada şekillenmekte sonra oradan topluma nüfuz etmektedir.
Bunun böyle gitmeyeceği çok açıktır. Madem ki milletin karar vermesinin yolu açılacak.
O zaman bu milleti doğru bilgilendirmek için siyasi sembollerle algı dünyasını körleştirmeyecek, kamplaşmalardan uzak bir iklimi ve fırsat adaletini sağlamak zorundayız.
Unutmayalım ki doğru bilginin üzerine kurulmamış kararlar büyük felaketlerin habercisidir.