Ulusal ve küresel dengesizlikler ve dış politika
Erol Manisalı 01 Ocak 1970
Türkiye bugün dış politikada (ve ilişkilerde) dengesizlikler üzerine oturtulmuştur;
- Avrupa (ve AB) ile ilişkilerimiz belirsizlikler içinde sürükleniyor; AKP “uzaklaşma” politikası içinde
-ABD ile ilişkilerde, Suriye (ve Kürdistan) konusunda “karşı karşıya” gelinmiştir.Gülen ise “özel” sorun!
-Rusya ve İran’la ilişkilerde, zikzaklar içinde gidip gelen bir Ankara var.
Siyasi, iktisadi ve askeri bütün boyutlarda belirsizlikler ve iniş çıkışlar şiddetlenerek sürmektedir. Bunun dış ve iç faktörler olarak iki temel nedeni bulunuyor.
1) Dış neden: Türkiye’nin tam göbeğinde bulunduğu bölgede 1990 sonrası Batı, “net değişiklik politikalarını” uygulamaya başladı. Kuveyt’in işgali, 2003 Irak’ın işgali ve parçalanması; ardından Arap Baharı (!) ile birlikte Suriye ve Libya’da iç savaşların çıkarılması; Türkiye’de 2002’de bitirilmiş olan PKK (ve Kürdistan) projesinin AKP iktidarı ile tersyüz ettirilerek ülkede çatışmaların yaygınlaştırılması; Güneydoğu’ya ek olarak Suriye ayağının, ABD tarafından “fiilen” desteklenerek yaygınlaştırılması; bugün (Eylül 2016) YPG’nin ABD tarafından Suriye’de askeri ve siyasi olarak desteklenmesi.
Bütün bunlar yaşanırken Rusya’nın da “yeni düzenlemede yer almak için” İran’la birlikte var gücü ile oyuna katılması.
2) İç neden: İktidara gelen (ve getirilen) AKP’nin Cumhuriyetin kuruluş ve var oluşu karşısındaki bilinen tutumunun, “bir kaldıraç gibi” kullanılarak ülkenin yapısının değiştirilmesi; bunun Irak ve Suriye’deki değişimlerin bir parçası ve uzantısı gibi kullanılmaya başlanması. Cumhuriyet ve Lozan karşıtı İslami yapılanmanın BOP ile örtüşmesi. Üstelik, bir dış ve küresel proje olan FETÖ’nün, Türkiye’ye sızmış potansiyelinin yeni iktidarla birlikte 12 yıl işbirliği yaptırılarak işlerin 15 Temmuz 2016 noktasına kadar getirilmesi!
14 yıl boyunca bu köşede hep yazdım; emperyalizmin 200 yıllık taleplerinin, “iç ve dış dinamikleri örtüştürüp Türkiye’yi felakete götürmekte olduğunu” kanıtları ile ortaya koydum.
Denge politikası gerekir
Türkiye (ve iktidarlar) denge politikasına dönmek zorunda;
1) Ankara, ABD ile “Hacivat Karagöz oyununu terk ederek” açık açık konuşmak zorunda. Lozan, Cumhuriyetin değerleri ve Kürdistan konusunda kırmızı çizgisini belirlemeli ve “karşılıklı çıkarları koruyan” bir düzene geçilmeli.
2) AB’nin (ve Avrupa’nın) değerleri ile AB üyeliği maskaralığı birbirinden ayrılmalı; AB’nin Türkiye’yi hiçbir zaman tam üye olarak içine almayacağını aklı olan herkes biliyor. Türkiye, AB’ye alınmayacak olsa da ülkemiz, “her anlamda Avrupa (ve AB) değerlerini ve yaşam biçimini” esas almalıdır. Fasıl aç-kapa oyunları bir kepazeliktir. Bu yüzden, KKTC de gitti gidiyor.
3) Rusya, İran ve Din ile “ulusal çıkarlarımız” doğrultusunda karşılıklı denge sağlayan siyasi, iktisadi ve askeri ilişkiler geliştirilmelidir.
4) Ankara eğer komşularla ilişkisini ulusal çıkarlarımız doğrultusunda geliştirmek istiyorsa en başta, Suriye’nin meşru temsilcisi Şam (ve Esad) ile din ticareti ve “ben sana küstüm” oyununu bırakıp barışmalıdır.
Ve bunları yapabilmek için…
Ulusal çıkarlarımız doğrultusunda bütün bunları yapabilmek için en başta, Türkiye’nin “Türkiye” olması gerekir;
-TBMM demokratik bir biçimde çalışmalı, çağdışı ve faşizan uygulamalar ortadan kaldırılmalıdır.
-Çağdaş ve demokratik değerlerle yaşayacak bir Türkiye için, siyasal partiler “asgari müştereklerde” anlaşabilmelidirler. Hatta TBMM, bu kaos ortamında, ulusal bir hükümet modelini, yeni seçimlere kadar kabul etmelidir.
-Dinin siyasete ve orduya sokulmaması için anlaşma yapılmalıdır.
Ha, biz bunları yapmayız, yapamayız derseniz ülkenin felaketini hazırlayan en büyük tetikçi haline dönüşürsünüz; hepiniz (ya da hepimiz) farkında olmadan “FETÖ”leşmiş hale geliriz. Bunu mu istiyorsunuz?
Sonuç, Türkiye’nin “Suriyeleşmesi” olur, hiç kuşkunuz olmasın.