Hz. Said Bin As (r.a)
Mustafa Eriş 01 Ocak 1970
İslâm güzellikler dinidir. Hangi mekana ulaşmışsa orayı yeşertmiş, hangi gönle girmişse orada çiçekler açmıştır. Yeniden doğar gibi bir canlılık getirmiş insan hayatına.
İslâm insanı o güzellikleri yudum yudum içtiği için her an canlı kalmış, sadakat, sehavet, semahat gibi ahlakî meyveler vererek, hayatını bu güzellikler içinde geçirmiştir. Zaman onu değiştirmemiştir. Çünkü o bir ömür Allah'ın huzurunda olduğunun şuurunda olarak yaşamıştır.
İslâm insanı Allah'a ve Rasûlüne tam teslim olmuştur. O sevgili peygamberimizin: "insanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır" hadisini hayat düsturu bilmiş, hizmet edenin efendi olduğunu O'ndan duymuştur. Bu aşkla kendine, ailesine ve milletine hizmet eden hayırlı insan olmağa çalışmıştır.
Saadet çağının her yıldızı bu güzelliklerle doludur. Said b. As radıyallahu anh da bunlardan biri...
Sevgili Peygamberimizin hicret ettiği senede doğan Said b. As (r.a) Hz. Osman (r.a) zamanında Kur'an-ı Kerim'i yazanlar arasında bulunmuş, Küfe valiliği yapmıştır. Hz. Osman (r.a) vak'asından sonra kendi köşesine, uzlete çekilmiş, Cemel ve Sıffin vak'alarında bulunmamıştır.
Çok cömertliği ile meşhur olan Said b. As (r.a) hayatında pek az kimselerin gösterebileceği bir ahlaka sahibti. Bir kimse ondan bir şey istesin de mahrum kalsın olacak şey değildi. Çünkü o:"Cömertlik, elde mevcut olandan yapılır" kaidesine bakmadan borç bulur ve o kimsenin ihtiyacını görürdü.
Elde olanı vermek belki kolay, ama imkanı olmadığı halde ilerde ödemek üzere borç alıp da isteyeni mahrum bırakmamak ne büyük fedakarlık!, ne sadakat ve sehavetti.
O cömertlik örneği idi. Her cuma günü ihvanını toplar yemek yedirirdi. Onlara ikramlarda bulunur, hediyeler verirdi. Küfe'de vali iken her cuma akşamları cemaate namaz kılanların önlerine altın çıkınları koydururdu. Cuma akşamları Küfe mescidi cemaatle dolup taşardı.
İslâm'ı cemaat olarak bu neşe içinde yaşamak ne güzel. İnsanı İslâmla buluşturmak ne seadet!..
Hicri 59 yılında vefat eden Said b. As radıyallahu anh vefatında oğullarına:
"Benim vasiyetimi hanginiz kabul edecek" der. Büyük oğlu:
- Ben kabul ederim, der.
- Borcum da bunun içinde deyince oğlu:
- Ne kadar borcun var? diye sorar. Said b. As (r.a) da:
- Seksen bin der. Oğlu:
- Bu kadar borcu neden ettin, deyince:
- Oğlum! Bir insanın gediğini, açığını kapattım. Bir de bir adam gelip, hayasından dolayı zaruretini bana söyleyemedi. Ben de anladım ki bu adamın bir ihtiyacı var, ona söyletmeden onun da hacetini yerine getirdim" diye cevap vermiştir.
Firaset sahibi olmak da İslâm'ın güzelliklerinden biridir. Karşındaki insana söyletmeden hizmetini görmek, sıkıntısını gidermek ancak mü'minin işi ve mü'min firasetidir. İslâm insanı işte bu güzelliklerle dolmalı...
Said b. As (r.a)'ın babası As Bedir harbinde küfür içinde katl olunmuştur. Dedesi Said de cahiliyyede Mekke'de o kadar hatırlı bir kimse idi ki, onun sardığı sarık şeklinde kimse sarık saramazdı. O da Taifte cahiliyyet üzre ölmüştür. Oğullarından üçü Said b. As (r.a)'ın amcaları Amr, Halid ve Eban İslâm ile şereflenmişlerdir.