Anlamazsın çocuk!..
Adnan İslamoğulları 01 Ocak 1970
Anlamazsın çocuk.. Anlayamazsın sen neler olup bittiğini.. Elinle yüzünü sildiğinde eline bulaşan kana bakarsın ve anlayamazsın neden aktığını o kanın.. Kimin akıttığını.. Üzerine yağan bombaları anlayamazsın sen çocuk.. Senin Kerkük'te, Musul'da, Halep'te, Telafer'de, Üsküp'te, Selânik'te, Kırcaali'de, Bakü'de, Türkistan'da, Kırım'da, Yemen'de, Galiçya'da, doğmanın nasıl ve nice bir kader olduğunu anlayamazsın.. Doğduğun toprakların altındaki o kara sıvının gökyüzünden üzerine yağan bombalarla kan olarak aktığını anlayamazsın sen çocuk.. Doğduğun evlâd-ı Fâtihan topraklarında, aykırı topraklarda, yaşlı kıtanın tam ortasında gülden terâzilerde gül tartan, kurt ile kuzuyu birlikte yayan dervişlerin, akıncıların, Martali Matyasların, Ersagunların torunları olarak annenin karnında neden öldürüldüğünü anlayamazsın sen çocuk.. Bahçesaray'da bıyığın terleyip de o kalpağı delikanlı başına geçiremeden Sibirya sürgünü yollarda neden öldürüldüğünü anlayamazsın.. Anlayamazsın sen çocuk.. Lefkoşe'de bir banyo küvetinde annenizle birlikte üç kardeş birden kurşuna dizilmeyi anlayamazsın...
Anlayamazsın sen çocuk...
Sen çocuk; göklerin melekûtunda yaşarken yetişkinlerin nasıl kirlendiğini anlayamazsın.. Şaşırmış gözlerle bakmak düşer senin hissene yalnızca.. Haklısın.. Şaşkın bakışların senin masûmiyetin çocuk.. Çünkü kirlenmiş yetişkinler şaşırmıyorlar.. Şaşırma duygusunu yitirmek çok kötü çocuk, çok kötü.. Kötülüğe alışmak demek şaşırma duygusunu yitirmek.. Senin fotoğrafın da, tıpkı sâhile cansız bedeni vuran Suriyeli akranın gibi, tıpkı bir akbabanın başında beklediği açlıktan ölmek üzere olan Afrikalı akranın gibi birkaç gün gündemde kalacak belki de ödül alacak fotoğrafın.. Ama hepsi o kadar be çocuk.. Hepsi o kadar..
Sana sarılmak isterdim çocuk.. Seni sarmalamak.. Akşam soframızda birlikte yemek yemek isterdim be çocuk.. Gece üzerini örtmek isterdim.. Güzel bir güne uyanmanı o kadar çok isterdim ki çocuk..
Senin Kerküklü, senin Musullu, senin Telaferli, senin Üsküplü, Selânikli, Kırımlı, Türkistanlı bedeninde tüm Türk çocuklarına sarılmak isterdim çocuk.. Senin gözlerinden görmek isterdim dünyayı, senin ihâneti anlamayan tertemiz bakışlarından görmek isterdim...
İnan bana yetişkin olmayı istemezdim çocuk, inan bana seninle birlikte ölmeyi tercih ederdim, senin mâsumiyetinle birlikte ölmeyi ne kadar da isterdim...
Sen Kerküklü, sen Musullu, sen Telaferli Türk çocuğu...
Sen bizi bağışla çocuk.. Sen bağışlamazsan eğer biz helâk olacağız çocuk.. Biz helâk olacağız.. Senin gözyaşların bizi helâk edecek çocuk..
Ya da en iyisi sen bizi bağışlama çocuk.. sakın bağışlama.. en doğrusu belki de bu çocuk.. bağışlamaman...
Hepinizin gözlerinin çevrildiği, hepinizin umutlarının yöneldiği, hepinizin dualarının sardığı burada bile Türk çocukları ölüyor çocuk... Burada da Türk çocukları ölüyor, onlar yalnızca sizden biraz daha büyükler... Mayınlara basıyorlar ölüyorlar, karakolları basılıyor ölüyorlar, ölüyorlar.. ölüyorlar...
Çünkü çocuk.. Çünkü yetişkinler sizi değil, kendilerini, güçlerini, iktidarlarını, makamlarını, mansıplarını, ihtiraslarını, yönetme hazlarını daha çok seviyorlar çocuk... Sizden vazgeçiyorlar ama kendilerinden, güçlerinden, iktidarlarından, makamlarından, mansıplarından, ihtiraslarından, yönetme hazlarından vazgeçemiyorlar çocuk...
Çünkü çocuk, sizden değil, kendilerinden, güçlerinden, iktidarlarından, makamlarından, mansıplarından, ihtiraslarından, yönetme hazlarından vazgeçecek olanların büyümesini istemiyorlar, yönetmesini istemiyorlar...
Anlamazsın çocuk...
Neden öldüğünü, neden sâhipsiz kaldığını anlamazsın çocuk, sen Türk çocuğusun öleceksin...