« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

18 Haz

2008

Başbakan’la Genelkurmay’ın arasını bozmak isteyenler

İsmail KÜÇÜKKAYA 18 Haziran 2008

Biz bu filmi daha önce çok gördük. "Aynı senaryo" yeniden sahnede. Yine bir Yüksek Askeri Şura öncesi, yine "teamüllerin işaret ettiği yeni komuta kademesine yönelik" operasyon başlatıldı. Adeta "medya üzerinden askeri alanda bir psikolojik savaş" yürütülüyor.

Büyükanıt'a, ondan önce Kıvrıkoğlu'na oynanan oyun bu kez Başbuğ için devrede. Sonuç alması imkansız, "teamülleri değiştirmesi mümkün olmayan" bir çaba, yine de kendi içinde hedefleri var. "En azından yıpratırız" düşüncesi seziliyor.

Operasyonun mimarları her zaman "bir olağan şüpheliler listesi" olduğunu bilirler.

Benim gördüğüm, hükümetle askerin arasını açmak, Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Karargâhı'nın ilişkisindeki güven duvarını tamir edilemez şekilde aşındırmak isteyenler var. "Müstakbel Genelkurmay Başkanları'nın görevi devralmasına çok az bir zaman kala", yani askeri kesimde herkesin hassasiyetlerinin en üst noktada olduğu dönemde bu operasyonlar yapılıyor. Hayat boyu itinayla sürdürülen askeri kariyerlere yönelik bir saldırı söz konusu.

Hep aynı slogan: "Bir taşla iki kuş."

Öyle bir hamle yapacaksınız ki, hem Başbakan yıpransın hem Genelkurmay Başkanı. Üstelik ikili ilişkilerin üzerine dağılması güç "kuşku bulutları" toplansın. Dolmabahçe görüşmesine ilişkin ortaya atılan iddiayı hatırlayalım. Orada iki hain kurşun sıkılmıştı, birisi Yaşar Paşa'nın, diğeri Başbakan'ın ayağına...

Şimdi İlker Paşa için aynı kurgu düzenleniyor. Olağan şüpheli kim? Peki ya gerçek suçlu...

Bakınız, İlker Paşa'nın Kudüs ziyaretindeki fotoğraflar böyle kritik bir tarihte yayımlanıyor. Resmi bir ziyaretin, turistik ayağından fotoğraf kareleri gazetede. Hangisinde? Vakit'te, stratejik bir hamle. Peki aynı ziyarette, o fotoğrafın 15 dakika sonrasında İlker Paşa hangi camiye gitmiş, Müslümanların hangi kutsallarını ziyaret etmiş onlar niye yazılmamış. Oralarda dua edilirken çekilen fotoğraflar niye servis edilmemiş?

Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili'nin takip edildiği iddiaları henüz sıcaklığını korurken, dün İlker Başbuğ ile Osman Paksüt arasındaki görüşme yer-saat-plaka gibi tüm bilgiler verilerek duyuruluyor. Başbuğ ile Paksüt'ün yıllara dayanan tanışıklıklarını bir detay olarak kenara bırakalım. Bu haber, Paksüt'ün dinlenildiği, takip edildiği iddialarıyla ilgili nasıl bir sonuç çıkarır? Bence gerçek öyle değil ama ortaya çıkan algı nedir? Bir soru daha: Bu haber nerede yayımlanıyor? Taraf'ta. Bu gazetenin kurmay kadrosu uluslararası bağlantıları da olan tanıdık isimlerden oluşuyor. Yine stratejik bir başka hamle.

Üçüncü bir taraf var

Galiba bize "mücadele platformu" olarak gösterilen sahada, "iki taraf olarak sunulan" oyunda görünmeyen bir üçüncü aktör daha var. Onlar, çatışma atmosferinin devamından yanalar. Hatta gerginliğin tırmanmasını amaçlıyorlar. Gerginliğin iktidarların işine yaramadığını biliyorlar. Birilerinin siyaset arenasından tasfiyesini garantilemek istiyorlar. Daha ileri aşamada devletin kurumları arasındaki ilişkileri zedelemek ve Türkiye'nin gücünü azaltmak peşindeler.

Bu işin perde arkasını bulmak, yönlendiricilerini ortaya çıkarmak lazım. Sorumluluk öncelikle hükümetin olmak üzere her iki tarafındır. Üçüncü aktörü ortaya çıkarın. Hükümetin ve bizzat Sayın Başbakan'ın bu konuyu kendisine mesele yapması gerekir. Böyle bir mücadelenin bir değil iki mağlubu olur. Galibi ise gördüğümüz iki kesimden birisi değildir.

Türkiye gibi bir ülkeden bahsediyorsak, bu mücadelenin uluslararası etkisinin olmaması mümkün mü?

Evet, devlet kurumları arasında anlaşmazlık olur, rekabet yaşanır. Ama bunun çatışmaya dönüşmesi sakıncalıdır. Dikkatinizi çekerim, yaşadığımız tüm bu süreçler "devletle milletin arasını açmaya yönelik" gibi gözüküyor. Bu, devletin gücünü aşındırır.

Yaşar Büyükanıt, henüz daha 30 Ağustos 2008 söylentileri çıkmadan, çok akıllıca "emekliye ayrılıyorum, yoruldum, dinleneceğim" dedi; spekülasyonların önünü kesti. Hükümet de galiba Yaşar Paşa'ya yaptığı gibi bir "atama zamanlaması jestine" başvuracak. Evet, bu bir çözümdür ve yararlı olur ama artık meseleye daha büyük açıdan bakmanın zamanı gelmiştir. Çok güçlü bir inisiyatif alma dönemidir, onu Başbakan Erdoğan yapabilir.

Ziyaret -> Toplam : 125,12 M - Bugn : 146408

ulkucudunya@ulkucudunya.com