Ne iyi: Sahada da masada da yokuz
Aydın Engin 01 Ocak 1970
Bizimki nerede bir toplantı bulduysa kürsüye çıkıyor ve gürlüyor:
Masada da sahada da olacağız.
Sonra uzun uzun orada olma hakkımız üstüne kanıtlar, tanıtlar sıralıyor. Irak’la 378 kilometrelik, Suriye ile 911 kilometrelik sınırlarımızdan, her iki ülkede Osmanlı egemenliğinden kaynaklanan kopmaz bağlarımız olduğundan, Türkiye’nin sınır güvenliği için gerekirse Irak ve Suriye’de askeri harekât yapma zorunluğumuzdan filan söz ediyor.
O uzun ve günlerdir yinelenen konuşmanın sonu hep aynı cümleyle bağlanıyor:Masa da sahada da olacağız.
Iyi de Irak tartışmasının kilidi olan Musul’un IŞİD’den arındırılması için çoktan operasyon başladı. Bugün üçüncü gün. Görünüşe göre kuzeydoğudan Barzani’ye bağlı peşmerge birliklerinin, güneyden Şii ağırlıklı Irak ordusu ve ona destek veren Sünni güçlerin, havadan ABD uçaklarının nicel ve nitel gücü karşısında IŞİD’in direnme olanağı pek az. Yani Musul düştü düşecek gibi.
Ama bizimki ısrarla yineliyor: Masada da sahada da olacağız.
Oysa sahada iş bitiyor gibi. Masada ise işi bitirenler olur; tribünde oturup izleyenler değil...
***
Ne iyi değil mi?
Kanlı bir bataklıktan farksız Ortadoğu’nun en çözümsüz ve ister istemez en kanlı kesiminde, Suriye ve Irak’ta etnik ve mezhepsel çatışmalar olanca acımasızlığı ile sürüyor. ABD, Rusya, İran, Fransa, İngiltere, Almanya bu yangına benzin taşıyor, döküyor ve Türkiye orada olmak istiyor ama orada değil.
AKP medyasının zembereği boşalmış. İlle de Musul operasyonunda yer almamız gerektiği üstüne siyasetten, diplomasiden, tarihten, coğrafyadan, fizikten, kimyadan, beden eğitiminden kanıtlar ve tanıtlar üretmeye çabalıyorlar.
Buna karşılık siyasal çizgisini “Erdoğan’a mutlak muhalefet” üstüne ve sadece bunun üstüne kuranlar “Oh olsun, nasıl burnu sürtülüyor. Giremedi ya. Oh ya Musul operasyonuna katılamıyor ya” havası çalıyor.
Gel de öfkelenme...
Ne yani Musul operasyonu, Tel Afer müdahalesi, Başika inadı, Halep kuşatması, El Bab’ın fethi, Cerablus seferi, yeni Osmanlıcılık düşleri (“hezeyanı” desem daha mı doğru olacaktı acep) derken Türkiye dibi sonu olmayan bir kanlı serüvene mi katılsın?
Ne yani savaş ile barış arasında bir seçme yapmak saçmalığına mı saplanalım.
İster ABD ya da Irak ya da Rusya ya da İran engellesin, ister bilinçle barışı seçelim, sebebi ne olursa olsun Türkiye’nin bu kanlı oyunun dışında kalması iyidir.
Türkiye’nin savaş sahasında olmaması ya da olamaması iyidir...
Türkiye’nin ganimet bölüşümünden öte anlamı olmayan savaş sonrası masada olmaması ya da olamaması iyidir.
Çok iyidir...