Kökten laikçilik dininin istismar ve takiyyesi
Ömer Lütfi METE 18 Haziran 2008
Eğitimli insanlarınızın erdem ortalaması yüksek değilse, anayasal düzen, kuvvetler ayırımı ve bu kuvvetlerin arasındaki uyum hakkında tartışmak sadece havanda su dövmektir. Zihni gerilik budur. Böyle bir toplumda fiil her şeydir, felsefe ise hiçbir şey... Fiiller somuttur, fikirler cıva gibi kaygan...
Ayrıca fikir diye ortaya atılan görüşler çoğu zaman, her kökenden takiyyecinin sözlü maskeleri gibidirler. Şu son kutuplaşmamız, yine görünürde ana muhalefet ile iktidar partisi arasındadır ama gerilimin dış boyutu artık her şüpheci beyinde bir yer bulmuş durumdadır. Bu gerilimin gerisinde Türkiye'ye dönük oyunları eksik olmayan güçlerin çekişmesini görmemek için körlük yetmez!
Ne var ki, dış boyuta rağmen fitnenin tabanı bizim insanımız... Böylesine arızalı kutuplar varken Türkiye üzerinde fitne tezgâhları işletmek için İngiltere kadar fesat, Amerika kadar çirkin olmak şart değildir. İsmi cisminden büyük Yunanistan bile üzerinizde oyun oynar da ruhunuz duymaz. Nitekim oynamakta ve bayağı da mesafe elde edebilmektedir. 'Fitnenin tabanı bizim insanımız' derken en çok da 'toplam takiyye katsayımız' hakkında ciddi bir sorgulamayı öngörüyorum:
Ülkemizde takiyyecilik kimin uzmanlığıdır? İlk bakışta buna verilecek cevap bellidir: 'Elbette İslâmi iddia sahiplerinin, bilhassa da köktendinci unsurların uzmanlığıdır!' Doğrudur, bir kısım İslâmcı veya köktendinci unsur için Türkiye şartlarında takiyye meşru, hatta zorunludur ve yapılmaktadır. Fakat ülkemizin yüzölçümünden büyük genel takiyye bataklığını kurutmanın önündeki asıl engel köktendinciler değil, laiklik istismarını sürekli sinsi bir tasarı olarak işletebilen cemaattir.
Sözün özü şu ki; Türkiye'nin en büyük takiyye sistemi, kökten laikçilik düzeneğidir. Bize resmi din olarak kökten laikçiliği dayatır görünenler, gerçekte kendi cemaatleri adına iktidar savaşı verirken küresel oyuncuların nüfuz kavgasına maşalık ederler. Biz bu 'cambaza bak' oyunuyla meşgulken altımızdan ülkenin imkân, zaman ve varlıkları çekilip götürülür...
Samimi veya sahte, haklı veya haksız birtakım gerekçelerle köktendincilikten kaygıya sürüklenen yüzde 15-20 oranında halk kesimi de bu takiyyeci güruhun kitle dayanağını oluşturur. Laiklik takiyyecileri, medyamızın asli efendilerine alet olarak, yüzde 15-20'lik kitlenin tehdit altında bulunduğu yaygarasıyla kendi dar cemaat çıkarını gözetirken ülke altından oyulur ve soyulur.
1950'den beri sadece elbise değiştirip aynı iktidar oyununu sahneye koyan, kökten laikçi takiyye cemaatidir. Bu cemaat için karşı çıkılacak iktidarın İslâmi veya İslâmcı olması şart değildir! İslâm'a azca saygılı davranan her sağ iktidara karşı aynı takiyye silahı kullanılır, dinden daha keskin bir kutsallık atfedilen laiklik istismar edilir.
Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük inanç istismarcısı, kökten laikçiliği resmi devlet dini olarak kullanan CHP'dir! Bu ülkede ister sağdan, ister soldan, ister İslâm'dan, ister laiklikten yola çıkmış her köktenci akım, küresel güçlerin aleti olmaya mahkûmdur. Atatürk sonrasının gizli tarihi budur.