Milli irade nedir? Ne değildir?
HASAN ÜNAL 18 Haziran 2008
AKP hükümetleri döneminde en fazla sözü edilen; ancak anlam ve muhteva itibariyle de en fazla istismar edilen kavramlardan birisi milli irade olsa gerektir. 3 Kasım 2002 seçimlerinden bu yana her gün sıklıkla AKP ileri gelenleri tarafından ifade edilen ‘milli irade’ kavramı kabaca sandıktan çıkan seçmen kararı olarak algılanıyor.
AKP yönetimi bunu öyle bir tarzda ifade ediyor ki, sanki sandığa giderek oy veren halk iktidara getirdiği partiye devleti yıkıp yeniden kurma hakkı bile vermiş! Oysa böyle bir milli irade kavramı olamaz. Eğer iktidara büyük bir oy çoğunluğuyla gelmiş olan her siyasi parti veya kafa kafaya verecek birkaç parti devleti ve cumhuriyeti yıkıp yeniden yapma hakkına sahip olsaydı, o zaman Türkiye Cumhuriyeti devletini defalarca yıkıp defalarca yeniden inşa etmek lazım gelirdi.
Milli irade nedir?
Kabaca ifade etmek gerekirse milli irade cumhuriyeti kuran iradedir. O irade halkın bütününü kapsadığı gibi, aynı zamanda millet olma iradesini de temsil eder. Başka bir ifadeyle söylemek gerekirse, Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmak üzere 23 Nisan 1920 günü iradesini ortaya koyan Türkiye halkı aynı zamanda Türk milleti olma iradesini de o gün göstermiştir.
Bu demek değildir ki, Türk milleti daha önce yoktu ve tarihte ilk defa 1920 yılının 23 Nisan günü ortaya çıktı. Hayır, Türk milleti dünya tarihinin en eski milletlerinden biridir ve Türkler kadar uzun bir geçmişe sahip milletler dünyada bir elin parmakları kadardır. 23 Nisan 1920 günü ortaya çıkan Türk milleti iradesi Türk milli devletini kurmuştur. Ve Osmanlı’nın son yüzyılında başlayan ve 20. yüzyılda hız kazanan imparatorluğun tasfiye sürecinin sonunda ortaya çıkan bir iradedir.
Türk milli devletini kuran milli irade halkın bütünlüğünü temsil eder. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin esaslarını da ortaya koymuştur. Çok partili sisteme geçildikten sonra iktidara gelen Demokrat Parti de o milli iradeyi oluşturan halkın içinden çıkmıştır. Demokrat Parti’nin de milli iradeyi Cumhuriyet’in kuruluşunda temsil eden CHP’nin içerisinden çıktığını unutmamak gerekir.
Sandıkta halkın
verdiği karar nedir?
SandIkta halkın verdiği karar kurucu irade daha doğrusu milli irade tarafından kurulan devleti o kurucu esaslara göre hangi partinin yöneteceğine dair halkın verdiği karardır. Sandıkta oy veren halk devletin yıkılıp yeniden kurulması için oy vermez. Ayrıca unutmamak lazımdır ki, Türkiye Cumhuriyeti devleti sandıkta oylama yapılarak kurulmuş değildir. Sandıktan çıkan her hangi bir çoğunluk Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunda ortaya çıkan milli birlikle mukayese edilemez.
Öte yandan halkın verdiği oy demokrasi açısından kutsaldır. Ülkeyi belirli bir dönem için kimin ya da kimlerin yöneteceğini ortaya koyar. Ancak hiçbir zaman milli iradeden üstün olamaz. Olmamalıdır. Örneğin milli devlet yapısı bir anayasa değişikliği veya bir referandum konusu yapılamaz. Cumhuriyet’in temel ilkeleri keza değiştirilemez.
Çünkü Türkiye’nin milli devlet yapısını değiştirip çok uluslu bir ortaklık devletine dönüştürmek devleti yıkmakla eş anlamlıdır. Sandıktan çıkan halk tercihini bu kadar zorlama yorumlara tabi tutmak şu anda yaşadığımız türden rejim krizlerine sebep olur. Bunu biraz daha zorlamak köklü bir meşruiyet buhranı yaratır. Hatta şu anda böyle bir meşruiyet krizine doğru doludizgin ilerlemekte olduğumuz açıktır.
Somut olarak
AB’ye giremeyeceğimiz Dış Şikayet Bakanı tarafından bile muhataplarına söylenebilecek kadar açık iken, hükümetin AB sürecini kullanmak suretiyle Türkiye’yi yeniden yapılandırması doğru değildir ve bundan vazgeçilmelidir. AB’den gelen ‘anayasayı sıfırdan yapın’ talepleri Türkiye’nin milli devlet yapısını ortadan kaldırmak için ileri sürülmektedir. Bu yolda atılacak her hangi bir adım ülkeyi tehlikeli bir istikamete zorlayacaktır. Çünkü her halükarda milli devlet yapısından taviz verilemez.
Üstelik çok uluslu ortaklık devletleri eski Yugoslavya’dan Kıbrıs’a ve Çekoslovakya’dan hali hazırda Belçika’ya kadar örneklerde de görüldüğü üzere kurulması da yönetilmesi de yaşatılması da çok zor yapılardır ve çok uluslu ortaklık devletleri ister eski Yugoslavya gibi göreceli olarak daha fakir coğrafyalarda olsun isterse Belçika gibi oldukça zengin toplumlarda olsun yıkılmaya mahkum yapılardır.
Allah korusun, Türkiye’nin çok uluslu bir ortaklık devletine dönüştürülmesinin nelere yol açacağını tahmin etmek bile istemeyiz. Anayasanın işlevsel her tarafı değiştirilebilecek iken, toptan anayasa yapmaya kalkışmak sadece milli devlet yapısını sulandırmak veya ortadan kaldırmak amacından başka bir şeye hizmet edemez.