330 eksi 316 eşittir 14
Aydın Engin 01 Ocak 1970
Başlık aritmetik denklemi gibi oldu.Ama anlaşılıyordur.
Besbelli önümüzdeki günlerdebir anayasa teklifi Meclis’e gelecek. Teklif, AKP damgalı olacak. Görevlendirilmişhukukçular AKP mutfağında pişirecek;“Saray’ın sahibi” tadına bakacak, Meclis’eo “Münasiptir” derse getirilecek.
Yeni bir anayasa ya da anayasa değişikliği için en az 330 milletvekilinin “Hı” demesi gerek.
AKP’nin 317 milletvekili var. Oylama kapalı oyla yapılıyor. Olsun. Kapalı ya da açık AKP kanadından fire verilmeyeceğini varsayabiliriz.
O oylamada içtüzük gereği oturuma başkanlık eden oy kullanamıyor. Yani o gün AKP tayfasının abisi, “büyük Türk düşünürü” Ismail Kahraman oy kullanamayacak.
Sonuç: Bir anayasa taslağını ya da değişikliğini Meclis’ten geçirmek için AKP kanadından 316 oy var. Oysa en az 330 oy zorunlu.
Şimdi başlığı bir daha yazalım: 330 eksi
316 eşittir 14.
Tayyip Erdoğan’ın düşlerini gerçekleştirebilmesi, AKP’nin serbest piyasa ekonomisi (“vahşi kapitalizm” diye de okunabilir) ile siyasal Islamın nikâhına dayanan iktidarını daha kolay, daha az engelli sürdürebilmesi için 14 milletvekilinin daha evet demesi gerekiyor.
CHP ve HDP’den değil 14, tek bir oy beklemekle ölü gözünden yaş beklemek arasında pek fark yok. (Deniz Baykal’ın o oylamada bulunmayacağını varsayıyorum).
Kala kala MHP kaldı. AKP ile aynı, aynı değilse bile yakın akraba bir seçmen tabanına yaslanan MHP.
***
Peki, 14 MHP milletvekilinin “evet” oyu sağlanabilir mi?
Dün grup toplantıları günüydü.
Devlet Bahçeli de konuştu. En önemli cümlesi şöyleydi: “TBMM’de tercihimiz ne olursa milletin karşısında da aynısı olacak. Eğer Meclis’te ‘evet’ dersek milletin huzurunda da ‘evet’ deriz”.
Peki Bahçeli, Meclis’te kendisi ve kendisine bağlı milletvekilleri AKP’nin anayasa teklifine “hayır” der mi, diyebilir mi?
Birkaç ay geriye, 15 Temmuz öncesine gidelim. MHP içinde Bahçeli yönetimine, yöntemlerine karşı patlayan muhalefet hareketi olası bir kurultayda Bahçeli dönemine son verecek sayıda delege oyunu toplamış, epey de aşmıştı. Bahçeli buna kurultayı önlemek için siyasal manevralar yapmaktan öte bir çare ve çözüm bulamadı. Yani koltuk gitti gidiyordu.
Önce bağımsız (bağımsız?) yargı imdada yetişti. Kurultaya gidilmesinin önünü kesti.
Ardından 15 Temmuz darbe girişimi geldi. Darbe sadece Erdoğan için değil Bahçeli için de “Allah’ın lütfu” oldu. Bağımsız (bağımsız?) yargının kararını aşabilecek yollar darbe sonrasındaki OHAL koşullarında tıkandı.
Bunu hangi gücün sağladığını soranlara “Sen siyasetle ilgilenmeyi bırak, git futbolla filan oyalan” diyorlar.
E partinin en tepesindeki iskemlesini kaybetmekten onu kurtaranlara karşı Bahçeli’nin bir diyet borcu olmayabilir ve bu borcu ödemezlik yapabilir mi?
Soruya vereceğiniz cevap aynı zamanda Bahçeli ve takımının anayasa oylamasında ne diyeceğinin de cevabıdır.
Eh, dün, Meclis’te ne derse, referandum sandığında da onu yineleyeceğini söyleyen de Bahçeli’nin ta kendisi değil mi?
Yazının başlığındaki aritmetik denklem çözülmüştür. Dağılabilirsiniz...