Cumhuriyet vaaaar, Cumhuriyet var!..
Aydın Engin 01 Ocak 1970
Çin bir cumhuriyet. Hem de halk(!) cumhuriyeti. Komünist Partisi’nin mutlak iktidarında ve ülkede kapitalizmin en acımasız, en vahşi, en denetimsiz, en arkaik biçimi egemen.
Kuzey Kore de bir cumhuriyet. Adı çok firaklı Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, iktidarın baba Kim Jonk-il’den oğul Kim Jongun’a geçtiği bir hanedan cumhuriyeti.
Iran bir cumhuriyet; Iran Islam Cumhuriyeti. Seçime katılacakları mollalardan oluşan din kurulunun seçtiği, sonra kabul edilen adaylardan birinin seçildiği bir “cumhuriyet”.
Mısır bir cumhuriyettir; Mısır Arap Cumhuriyeti. Nüfusun yüzde 9’u Kopt’tur (Kıpti) ama olsun, “Arap Cumhuriyeti”.
Libya bir cumhuriyet idi. Kralı devirip iktidara geçen Kaddafi’nin değişmez, “değişmesi teklif bile edilemez” liderliğinde bir cumhuriyet.
Yani cumhuriyet vaaaaar, cumhuriyet var!..
***
Cumhuriyet 1789 Büyük Fransız Devrimi ile yaşıt. Soylular (aristokrasi) sınıfının siyasal egemenliğine son veren burjuvazinin kurduğu rejim. 1848 Devrimleri ile bütün Avrupa’ya yayıldı. Ardından dalga dalga dünyaya yayıldı. Kral, padişah, emir, imam, çar, hakan gibilerin siyasal terminolojide “mutlakiyet” diye adlandırılan iktidarlarına büyük ölçüde son verdi. Cumhuriyet yerine “meşrutiyet”i benimseyen ülkelerde krallar filan var. Ama onlar artık birer “operet kralı”ndan ibaret.
***
200 yaşını çoktan doldurmuş Cumhuriyet kavramı günümüze kadar yeni bileşenlerle zenginleşti, derinleşti. Demokrasi ve özgürlük artık çağdaş cumhuriyetlerin olmazsa olmazı yani bileşeni. Demokrasiden ve özgürlüklerden uzak “cumhuriyet”ler artık sahici cumhuriyetten sayılmıyor; “cumhuriyet”likleri bu bileşenlerden yoksun oldukları için küçümseme hatta alay konusu...
***
Bugün 93 yaşına basan Türkiye Cumhuriyeti için “genç bir cumhuriyet” demek hiç de yanlış değil. Gençliğin getirdiği kusurları, eksikleri var. Ancak 93 yıllık serüvenine bakıldığında alınan yol küçümsenemez.
Hatırlayalım: Tek parti iktidarından “gizli oy açık sayım” esasına dayanan seçim sistemine geçildi. Darbelerle kesintiye uğradı ama varlığını yine de ve pekişerek koruyor. 1930’da başlayıp 1934’te anayasal güvenceye kavuşan kadınlara oy hakkı ve kadının eşit haklı yurttaşlığı Cumhuriyetin övünülesi kazanımlarından biri. Iktidarların seçimle değişebileceği halkın bilincinde kök saldı. Darbelere rağmen bu böyle.
Kaldı ki Türkiye Cumhuriyeti’nin eksiklerinin cesaretle dillendirildiği bir demokrasi bilinci de kitlesellik kazandı. Mesela “yurttaş”ın etnik bir kimlik üstünden tanımlanmasına itirazlar gitgide yaygınlaşıyor. “Canım devletin adı TürkiyeCumhuriyeti. Türk Cumhuriyeti denmemiş ki. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan herkes ister Türk, ister Kürt, ister Arap, Rum, Ermeni, Süryani olsun Türk’tür. Ne varbunda” yollu çocuksu, temelsiz savunular gitgide sadece alay konusu olmaya başladı.
***
Türkiye Cumhuriyeti’nin 93. yılında bugün gelinen aşamadaki eksiklerden önce bugüne kadar alınan yola bakmak çok daha anlamlı ve önemli.
Çünkü...
Çünkü bugün Cumhuriyet ciddi bir tehlike altında. Şeriat özlemleri, yayılmacı dış politika çizgisi, “yeni Osmanlıcılık” denen zırva ama tehlikeli yönelimler, Cumhur’un egemenliğinden “tek adam” egemenliğe geçme hesabının hastalıklı bir tutkuya dönüşmüşlüğü kusur ve eksiklik saymaktan çok daha büyük bir öncelik kazandı. Sadece adı Cumhuriyet olan, demokrasi ve özgürlük bileşenleri yok edilmiş bir cumhuriyete razı olmamız isteniyor.
O yüzden bugün “Çağdaş bir Cumhuriyeti savunmak” bir yurttaşlık ödevine dönüştü. Ertelenemez, savsaklanamaz bir yurttaşlık ödevine...