'Darbe Girişimi Bahanesiyle Korku İklimi Yaratıldı'
Can Kamiloğlu 01 Ocak 1970
Merkezi New York’ta bulunan Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch), Türkiye’de darbe girişimi sonrasında artan işkence ve kötü muamele iddialarının tarafsız kuruluşlar tarafından en kısa zamanda soruşturulması çağrısında bulundu.
HRW, ‘Türkiye'de darbe girişimi sonrası işkenceye karşı koruma tedbirlerinin askıya alınması’ başlığıyla 43 sayfalık bir rapor yayınladı.
Raporda Türkiye’de darbe girişimi bahanesiyle korku iklimi oluşturulduğu iddia edildi.
HRW, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL sürecinde gözaltına alınan bazı kişilerin kötü muamele ve işkenceye maruz kaldığını iddia etti.
Türkiye’deki işkence iddialarını tarafsız kuruluşlar tarafından soruşturulması çağrısında bulundu.
‘Uluslararası hukuk işkenceyi yasaklıyor’
HRW, raporda yer alan işkence ve kötü muamele iddialarını avukatlar, sağlık çalışanları, adli tıp çalışanları, gözaltında kalan kişiler ve çeşitli insan hakları savunucularıyla yaptıkları mülakatlara dayandırdı.
OHAL kararı sonrası yürürlüğe giren kanun hükmünde kararnamelerin gözaltı alınan kişilerin koşullarını olumsuz olarak etkilediğini savundu.
Raporda uluslararası hukukun işkenceyi mutlak surette yasakladığı ifade edildi. İşkence yasağının savaş veya ulusal acil durum hallerinde bile askıya alınamayacağı belirtildi.
‘Keyfi gözaltı ve işten atılmalarla korku iklimi oluşturuldu’
HRW tarafından hazırlanan raporda “ülkede darbe girişimi soruşturması bahanesiyle korku iklimi oluşturulduğu hükümet yetkililerinin darbe girişimini desteklediklerinden şüphelenilen veya Gülen hareketiyle bağlantılı olduğu iddia edilen kişilere yönelik söylemleri, binlerce keyfi gözaltı, işten el çektirme veya uzaklaştırma ile birleştiğinde, avukatların darbe şüphelilerini savunmaktan korktuğu ve avukatların, sağlık personelinin, insan hakları savunucuların ve başkalarının da hükümeti eleştirdikleri takdirde hedef alınabileceklerinden endişelendikleri bir korku iklimi yaratıyor” denildi.
“Uykusuz bırakma, cinsel taciz ve tecavüz tehdidi”
HRW, avukatlar, sağlık personeli, son dönemde gözaltından bırakılmış kişiler ve gözaltında tutulanların aileleri İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne, gözaltında işkence ve kötü muameleyle ilgili, farklı düzeylerde şiddetin uygulandığı 13 vakayı kendilerine anlattığını belirtti.
‘İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün’ belgelediği iddia edilen kötü muamele vakaları arasında rahatsız edici pozisyonlarda tutmak ve uykusuz bırakmaktan ağır dayak, cinsel taciz ve tecavüz tehdidine varan farklı yöntemler yer aldığı ifade edildi.
Raporda yer alan vakalarla ilgili şöyle denildi: ”Kötü muameleden söz edilen vakalardan sekizi darbe girişiminden hemen sonra, henüz kanun hükmünde kararnameler çıkarılmadan önce gerçekleşti. Kötü muamele uygulandığı iddiasında bulunulan vakalardan beşi ise KHK’ların çıkarılmasından sonra gerçekleşti. Vakalar raporda detaylı olarak anlatılmaktadır. ’İnsan Hakları İzleme Örgütü’, vakaların birçoğunda güvenlik endişesiyle görüşülen kişilerin isimlerini ve kimliklerini ortaya çıkarabilecek diğer detayları gizli tuttu. KHK hükümleri ve darbe sonrası gözaltı uygulamaları, kötü muamele ve işkence iddialarını belgelemeyi zorlaştırdı.”
‘Konuşamayacak kadar korkuyorlar’
Raporun hazırlık aşamasında görüştükleri bazı kişilerin korktukları için konuşamadıkları vurgulandı. Raporda, “Darbe girişiminden sonra gözaltına alınanlar, bu rapor için araştırma yapıldığı sırada hala hapisteydi ve birçoğu, avukatları ve aileleriyle rahatça konuşamıyordu. Bazı avukatlar İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne, serbest bırakılan müvekkillerinin gözaltı koşullarıyla ilgili konuşamayacak kadar çok korktuklarını söylediler. Bazı hüküm ve uygulamaların işkence iddialarını destekleyecek kanıtlara ulaşmayı özellikle zorlaştırmak üzere tasarlandığı anlaşılıyor. Örneğin, şüphelilerin gözaltı sırasında ve sonrasındaki sağlık muayenesi raporlarının şüphelilerin ve avukatların görmesine izin verilmemesinin herhangi bir haklı gerekçesi olmasa da, kötü muamele iddialarını desteklemeyi zorlaştırdığı kesin. Bir başka engel de mevcut hapishane izleme kurullarını lağveden 1 Eylül tarihli KHK. Her ne kadar söz konusu izleme kurulları etkin bir denetim mekanizması değildiyse de, Eylül ayında, tüm kapatılma yerlerini denetleme yetkisi olan bir başka ulusal önleyici mekanizmanın faal olmadığı bir durumda bu kurulları dağıtarak hükümet, gözaltı yerlerinin denetlenmesini önlemeye çalıştığı yolunda bir şüpheye yol açıyor. Sonuç olarak, bu raporda yer alan kötü muamele iddiaları vakalarının bazıları gözaltındaki kişilerin avukatlarına, avukatların da ‘İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne’ aktardığı bilgilere dayanmaktadır. Bununla birlikte, İnsan Hakları İzleme Örgütü bu vakalarla ilgili verilen detaylı bilgilere ve anlatımlardaki iç tutarlılığa dayanarak bu öykülerin güvenilir olduğuna hükmetmiştir” denildi.
‘Avukatlar görevini yapamıyor’
Gözaltındaki kişilerin avukatlarıyla görüşmelerinin de kısıtlanıp engellendiği şöyle ifade edildi: “Olağanüstü hal altında çıkartılan KHK’lar gözaltındakilere kötü muamele ve işkenceye karşı koruyacak önemli tedbirleri ortadan kaldırıyor. Yargı denetiminin olmadığı emniyette gözaltı süresini dört günden 30 güne çıkartan KHK’lar, gözaltındaki kişileri kötü muameleye karşı daha korumasız bıraktı. Avukatlar ve gözaltından çıkmış bir kişi bazı vakalarda polisin bu uzatılmış süreyi gözaltındakileri tehdit etmek için özellikle kullandığını söyledi. KHK’lar uyarınca gözaltında tutulanların avukatlarıyla görüşmeleri beş güne kadar engellenebiliyor ve bu da, aileleriyle görüşmelerine de izin verilmeyen bu kişilerin de fiilen tecrit gözaltında kalmasına yol açıyor. Kolluk görevlileri tutulan kişinin avukatıyla görüşmesine izin verse bile, görüşmesine izin verilen avukat sıklıkla yalnızca adlı yardım avukatı olabiliyor. Gözaltında tutulmuş kişiler bu avukatların genellikle genç ve tecrübesiz olduklarını, dolayısıyla baskı ve manipülasyon karşısında daha dayanıksız olduklarını söyledi. KHK’lar ayrıca şüphelilerin avukatlarıyla gizli görüşme yapma haklarını da kısıtlıyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün görüştüğü avukatlar, müvekkilleriyle yaptıkları görüşmelerde genellikle polis memurlarının da odada olduğunu ve hatta bazen görüşmeleri kaydettiklerini veya alınan notlara baktıklarını söylediler“ denildi.
‘Birleşmiş Milletlere izin verin’
HRW, raporun sonuç bölümünde Türk hükümetinden Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Özel Raportörü, baro temsilcileri, hükümet dışı kuruluşların temsilcileri, avukatlar ve sağlık personeli dahil, bağımsız gözlemcilerin tüm polis ve jandarma gözaltı merkezlerine ve hapishanelere erişimine izin vermesini istedi.
Rütbesi ne olursa olsun, işkence ve kötü muamele iddialarına karıştığı iddia edilen tüm güvenlik ve emniyet personelini hızla ve tarafsız olarak soruşturulması çağrısında bulundu. İşkence ve kötü muamele yapılmasını emreden, böylesi bir emri uygulayan veya uygulanmasına izin veren tüm görevlileri uluslararası standartlarla uyumlu şekilde yargılayın çağrısında bulundu. Kolluk görevlilerinin ciddi ihlallere karıştığı yolunda iddialar söz konusu olduğunda komuta sorumluluğu taşıyanların savcılar tarafından soruşturulmasını sağlanmasını istedi.
‘Avukatlara kısıtlamaları kaldırın’
Raporda ayrıca, işkence ve kötü muameleye zemin yaratan kanun hükmünde kararname maddelerini derhal iptal edin ve devletin uluslararası hukuktan gelen temel yükümlükleriyle uyumlu hale getirilmesi istendi. Yargısal denetim olmaksızın gözaltında tutma süresinin 30 güne çıkarılması hükmünü ve gözaltına alınan kişinin avukatıyla görüşmesinin beş güne kadar kısıtlanmasına dair maddeyi iptal edilmesi istendi.
Birleşmiş Milletlere çağrı
Raporda Birleşmiş Milletlere de çağrı yapan HRW, BM’nin raporda ele alınan konulara dair usullerini gözeten mekanizmalar, Türkiye’deki durumu yakından gözlemeli ve endişelerini açıkça dile getirmesini istedi. BM’den Ekim ayı için planlanan ziyareti Türkiye hükümetince ertelenen İşkence Özel Raportörü, ilk fırsatta, 2016 yılı sona ermeden Türkiye’ye kapsamlı bir ziyaret gerçekleştirmek için bu ülkeyi zorlaması gerektiğini ve tüm gözaltı merkezlerine tam erişim için ısrarcı olması gerektiğini savundu.
HRW raporda BM’ye “Ülkeyi sırasıyla Kasım 2016 ve Ocak 2017’de ziyaret etmeyi planlayan düşünce ve ifade özgürlüğü ile barışçıl toplanma özgürlüğüne dair özel raportörler, ziyaretlerini tamamlar tamamlamaz ilk sonuçları yayınlamalıdırlar. Hakim ve savcıların bağımsızlığına ilişkin Özel Raportör ile Keyfi Gözaltılara dair Çalışma Grubu dahil olmak üzere diğer BM mekanizmaları da acilen ülkeyi ziyaret için talepte bulunmalıdır. BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri bir BM gözlemci ekibiyle birlikte acilen Türkiye’yi ziyaret etme konusunu değerlendirmeli ve tüm gözaltı yerlerine erişim talep etmelidir” çağrısında bulundu.
‘Türkiye uluslararası bağımsız gözlemcilere izin versin’
Türkiye'nin uluslararası ortaklarına ve uluslararası kuruluşlara da şu çağrılar yapıldı: “Türkiye hükümetini, işkenceye karşı koruyucu tedbirleri idame ettirmesi ve gözaltında işkence ve kötü muamele iddialarını tam manasıyla soruşturması yolunda uyarın. İnsan hakları konusunda uzmanlaşmış Türkiyeli ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin gözaltı merkezlerine erişimine izin vermesi için Türkiye’ye baskı yapın. Bu raporda yer alan kaygılara ve tavsiyelere Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ve BM İnsan Hakları Konseyi gibi çok taraflı forumlardaki sunumlarda yer verin.”