İnsanı eze eze diktatörleşme...
Şükran Soner 01 Ocak 1970
İki büyük dünya savaşı sonrası, iki kutuplu dünyada demokratik olamasa da paylaşımda eşitlikçi Marksist düzenin caydırıcılığı, baskısıyla kapitalizm, evrensel boyutları ile emperyalizm; siyasal yönetim aracı olarak liberal demokrasi çatısı altına girmeyi seçme zorunluluğunu getirmişti. Evrensel değerleriyle insan hakları, hukuk devleti düzenleri, demokrasinin gelişmesinde, ekonomik gelişmeyi insan odaklı sürdürülebilir kılma çabasında ekonomik büyüme ile paylaşım dengelerinin kurulabilmesi arayışları.. Sandıktan çıkan iktidarlar için sermaye gücüne dayanma, öncelik olsa da, seçmen çoğunluk için katlanabilir insanca yaşam olanakları sağlama zorunluluğu, kapitalist düzenin insandan yana, insan odaklı evrimini kaçınılmaz kılmıştı..
İnsanlar için yaşanabilir bir dünya zorunluluğu, insana, çevreye sahip çıkma zorunluluklarını da birlikte dayattığından, insan hakları, hukuk devleti, demokratik düzenlerin olmazsa olmaz gelişiminde, demokratik rejim, yaşam koşullarının gelişimi ile doğrudan ilişkilendirilmiş olarak, ulusal ve evrensel ölçeklerde sendikal, sivil örgütlenme, demokratik hakların gelişimi, değerleri insanca yaşamın olmazsa olmaz koşulları, kültürü ile de bağlantılı yükseliyordu..
***
Ne oldu, nasıl oldu? İnsan gibi sorgulayamadan insanca yaşam savaşımında demokrasi çarklarının işleyişi, insanlığın, dünyanın gidişatında çok uzun yıllarda, çok zorlu, uzun soluklu savaşımlarla, bedel ödemelerle kazanılmış hakların, ayağımızın altından halı çekilir gibi hızla elimizden alındığı bir düzene çekilmenin, hak-hukuk arayanlara öncelikle örgütlenmeleri olmak üzere çok ağır bedeller ödetilen bir sürecin içine sürükleniverdik..
En son sömürgecilik düzenlerinden kurtulabilen yoksul güney dünyası ülkeleri, halklarının başlarına gelenler için gerekçelerimiz hazırdı.. İnsan hakları, hukuk devleti düzenleri, demokratik düzende yaşayabilmeye yönelik yeterince deneyim, kültürel birikim kazanamadan, dünyanın tek kutuplu düzene geçişinin bedellerini ödemek zorunda bırakılmışlardı. Marksist düzen tehdidi ortadan kalkınca, serbest rekabet koşulları içinde vahşi kapitalizm, emperyalizim dişlerini çıkarmış, insan odaklı paylaşım, eşitlikçi düzeni hızla terk edip piyasa merkezli yeni sömürü ağında kolay, yüksek kazancın kuralsızlığının cazibesine teslim olunmuştu. Milyarlarla dünyalı, giderek kuralsızlaşan uluslararası düzende, evrensel tüm değerler, hakların yok sayılması ya da örgütlü savunulamaması gerçeği karşısında ezildikçe daha kolay eziliyordu.
Bilimsel, teknolojik gelişim daha acımasız, daha insanlık dışı güç odaklarının elinde yoksul güney dünyasını sınırsız diplere çektikçe çekebiliyordu.. Silahlı güçten çok daha etkili silaha dönüşmüş medya gücünün kullanılması ile, en örgütsüz, en eğitimsiz, en çaresiz insanların çok birbirlerine kırdırılarak, zengin kuzey dünyasının ayakta tutulması stratejilerinin daha acımasız, vahşi sömürü araçlarını asıl atlamamak gerek. Çağın vebası etkisinde kör inaçla beslenen, her türden alt kimlikler, ırklar, aşiretler odaklı ülkeler, bölgeler çemberinde sıkıştırılmış iç savaşlar bataklığını, afyonlanma tuzaklarını asıl görmemek gaflet.
Kendi gerçeğimizde, yaşamımızda gündeme gelen en acımasız tuzaklarla savaşmak, insanca yaşayabilmenin tek yolu olduğuna göre.. Saldırıların odağına, önceliklerine bakarak akılcı, bilinçli, bireysel, örgütlü direniş cephelerimizi oluşturmak zorunluluğumuz ortaya çıkmıyor mu? Ülkemize yönelik saldırıların odağında hangi tehditler öncelikli? Neden hedef tahtasında laik Cumhuriyet’in önce kurtuluş, sonra kuruluş destanının yazılması, Mustafa Kemal Atatürk ve devrimleri vardı? Neden sözde askeri darbelerden arınma, liberal sağ iktidar cephesi oluşturma paravanalarında, siyasal İslamcı terör örgütlerine kadar uzanan, her tür ırkçı cepheleşmeler de beslenerek, “dindar-kindar” kuşaklar üretme seferberliği ile, birlikte yaşamanın çimentosu olan akla-bilime açılma çabasındaki eğitim birliği hedef tahtasına yerleştirildi. Eksikli, gedikli de olsa güçler ayrılığı, parlamenter düzene dayalı demokrasi çarklarının, öncelikli yargı bağımsızlığı, kurum özerkliklerinin ele geçirilmesi seferberliği yaşandı? Eze eze diktatörleşmenin seferberliği gündemde?..