Yönlendirmek
Mahir KAYNAK 26 Haziran 2008
Genelkurmay Başkanlığının kamuoyunu yönlendirmek amacıyla bir plan yaptığı ileri sürüldü ve bu haber ciddi tartışmalara yol açtı. Yönlendirme, kim tarafından yapılırsa yapılsın, toplumun doğal eğilimlerini değiştirmek amacını taşır.
Bu konuda izlenecek iki yol vardır: Ya tüm yönlendirme eylemlerinin önü kesilir ve kamuoyunun hiçbir planlı müdahalenin olmadığı şartlar altında oluşması sağlanır ya da devlet halkını kendi projesi yönünde şartlandırır. Kamuoyunu yönlendirmek isteyen dış odaklar, demokrasi adına, devletin müdahalesine karşı çıkarlar. Gerçek demokrasi sadece devlet kaynaklı yönlendirmelerin değil dış odaklı faaliyetlerin de önlenmesiyle mümkündür. Eğer devlet yönlendirmesin diyorsak diğer güç odaklarının benzer faaliyetlerine de izin verilmemelidir.
Türkiye’deki sorun devletin yönlendirmesi değil devletin kim olduğuna karar verilmemiş olmasıdır. Sürekli olarak devlet-millet ayırımı yapanlar gerçekte devlet dışı güç odaklarının önünü açtıklarının farkındalar mıdır bilmiyorum. Eğer bu ayırım varsa önce bunun ortadan kaldırılması gerekir.
Her ülkede devlet halkını yönlendirir ve kimse bundan şikayet etmez. Ancak devlet içindeki bazı kurumlar ayrı bir politika izliyorsa bu devletin içinde bir faklılaşma hatta çatışma olduğu anlamına gelir. Bu durumda mücadele dışa değil içe yöneliktir.
Genelkurmaya ait olduğu söylenen son projenin TSK’ne yönelik bir operasyon olduğunu düşünüyorum. Ancak gerçek olsaydı bile bazı itirazlarımın olduğunu söylemek isterim. Yönlendirme bir düşüncenin ya da politikanın kamuoyu tarafından benimsemesi amacıyla yapılır. Bunun için kamuoyunu etkileyen kişi ve kuruluşların kontrol altına alınması yerine onların ikna edilmesi en doğru yoldur. Eğer bunları kontrol altına alırsanız karşı güçler en üst kuruma sızmaya çalışır ve başarılı olurlarsa önlerinde hiçbir engel olmadan toplumu istedikleri biçimde yönlendirirler. Bu açıdan düşünen, düşünce üreten, yanlışı doğrudan ayıran medya ve aydınlar ülkenin sigortası niteliğindedir ve bunların varlığına kastedilmemelidir.
Geçmişte bu gibi yönlendirmeler yapıldığı için bir odak benzer eylemlerin yapıldığını öne sürebiliyor ve bu inandırıcı olabiliyor. Eğer 28 Şubat öncesinde bu yola başvurulmasa yani kişi ve kuruluşları yıpratmak yerine düşünceler topluma ulaştırılsaydı bugün bu operasyonlara maruz kalmazdık. O dönemde operasyon hedeflerinden biriydim ve yapılanların şahsıma yönelik yanlarından daha çok bir devlet organın kullandığı metodun ilkelliğinden rahatsız oldum. İnsanlara bilinçli bir biçimde iftira atılabiliyor, gizli kalması gereken bilgiler medyaya veriliyordu. Bir noktada uzlaşmaya varmalıyız. Ben sadece düşündüklerimi ifade ediyorsam ve bir odağın aracı değilsem tartışalım. Belki de benim söylediğim doğrudur. Bir odağın aracı olanı kanıtlayın ve gerekeni yapın. Kullanılan metodun ilkesizliği amacın kutsallığına gölge düşürür. Üstelik yıpratılan kişinin düşünceleri bugün devletin eylem planı haline gelmişse yanlışlığın derecesi daha büyük olur.
Düşüncesinin doğruluğundan şüphe eden karşı tarafı yok etmeye çalışır.