Farklı sesler ihtiyacı
Arslan Tekin 01 Ocak 1970
Abdullah Gül, Ak Parti içinde asıl asıl yol açıcı idi. Refah Partisi'nin kapatılması üzerine, Necmettin Erbakan'ın genel başkanlık için aday olamadığı dönemde kurulan Fazilet Partisi'nde, Erbakan'a rağmen, Recai Kutan'ın karşısına çıkmış ve az bir oyla kaybetmiştir.
İlk gençlik yıllarından beri "Millî Görüş" çizgisinden gelen, Doç. Dr. Abdullah Gül, "kabile" içi ayrışmada, yol haritası belirlenirken, bir "kaliteli figür" olarak güven vermiştir. Herkesin kendisine göre bir kalibresi vardır; A. Gül için kullandığım "kaliteli figür" sıfatı izafîdir. İçinden geldiği "kabile"deki mevkisi ve mevzisi itibarıyla söylüyorum.
Yoksa "Siyasî İslâmcı" zihniyetin açmazlarını A. Gül'de de görmek mümkün. Sanılıyor ki, etnisite, kendi yolunu çizerse problem kalmaz. Nitekim, 8 Mart 2009'da, İran yolunda, PKK'nın faaliyetlerini kastederek "2009 yılında çok güzel şeyler olacak" sözünü sarf etmişti. Aynı yıl 11 Ağustos'ta Bitlis'in Güroymak ilçesini, "Norşin" diye adlandırarak, "Siz farklısınız." demek istemişti. Ama farklılaştırarak "güzel şeyler" olmuyor. İşler daha kötüye gitmiştir. Bunlar tartışılır.
A. Gül, Ak Parti için gerekliydi. Keşke kenara itilmesine fırsat verilmeseydi. Partililer, eski başbakanlarına, eski Cumhurbaşkanlarına sahip çıksaydılar; kenarda bırakmak, silmek isteyenlere bir ders verseydiler, kendi içlerinde bir siyasî denge kurup "birilerinin" ihtirasını frenleyebilseydiler. Tecrübeye her zaman ihtiyaç vardır. "Parti=Ben!" diyenler, partiyi bitirir. İşte MHP'nin hâli... Halkın ekseriyetinin kanunî usullerle yaptığı kongreyi muallakta bıraktılar, şu anki MHP yönetimi, fiilen orada oturuyor. Taban ise, iç muhalefetin yanında... Böyle bir karmaşayı yaşamamak için, nasıl ki, ülkede bir iktidar partisi, onu dengeleyen muhalefet partileri varsa, partiler içinde de, parti başkanını hizalayacak hareketler, kişiler olabilmelidir.
Eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün uzun zamandır sesi çıkmıyordu. Nihayet, Türkiye Kalite Derneği'nin ile Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı'nın birlikte düzenlediği kongrenin açılış konuşmasını yapmış. Şu andaki gidişten memnun olmadığı anlaşılıyor. Meselâ; AB üyelik müzakereleri vetiresinde son dönemde yaşananları sağlıklı bulmuyor:
"Kendi çıkarımız açısından bakıyorum. AB dediğimizde mesele 28 üye ülkeden biri olmak değil, mesele o standartlarda bir ülke olmak. Bunu Avrupa'ya taviz vermek olarak görürseniz yanılırsınız. Bu süreç bizim işimize yarıyor mu yaramıyor mu buna bakmak gerekir ki çok yararlı oldu. Ekonomik olarak da siyasi olarak da. Kurallar ve öngörülebilirlik vardı. Geleceği öngörülebilir olan yerde güven vardır, yatırımcı vardır ve tabii ki büyüme vardır. Nitekim en büyük ekonomik büyümeleri o dönemde gerçekleştirdik. AB'yi bir çıpa olarak görmeliyiz ve o standartları yakalamalıyız."
Bu defa "güzel şeyler" söyledi. Yukarısı itibar eder mi, etmez mi, bilemeyiz.
Bir kişi, günde 2 defa, 3 defa konuşuyor ve gereksiz tartışmalar açıyor. Bütün kanallarda o, saat başı bütün haberlerde o! Tecrübeli farklı kişiler de konuşmalı ve onların sesi de halka ulaştırılmalı, halkın farklılıkları kıyas etmesi sağlanmalıdır. Bu, bir bakıma, "istişare"dir.
Kendilerini "İslâmcı" tesmiye edenlerin en büyük eksikliği "İslâm"ın temel prensibi istişare!
"Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen biri vardır." (Yusuf, 12/76).