MHP tarlasını kim sürdü?
Arslan Bulut 01 Ocak 1970
Gün geçtikçe, Tayyip Erdoğan tarafından "Allah'ın lütfu" olarak değerlendirilen 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili bilgiler netleşiyor. Meselâ, bize gelen bilgiler, TSK'da tasfiye edilenlerin sadece yüzde 30'unun FETÖ'cü olduğu yönünde…
Geri kalan yüzde 70 kimlerden oluşuyor peki? Onların da milliyetçiler ve sol görüşlüler olduğuna dair iddialar var. Darbe girişimi sırasında, üst rütbelilerin verdiği emirleri yerine getirdikleri için onlar da aynı torbaya doldurulmuş durumda!
Geriye ne kalıyor peki?
Bugüne kadar hangi meslekten olursa olsun, siyasi eğilimi bulunmayan hiç kimse tanımadım. Siz tanıdınız mı?
Subay da olsa herkesin bir siyasi görüşü vardır. Fakat bir ordu içinde siyasi görüşünüze göre hareket edemezsiniz. Bu itibarla, tasfiyeye uğramayan çoğunluk, darbe girişiminin emir-komuta zinciri içinde yapılmadığını erken fark edenler veya siyasi tavır takınmayanlardır.
***
15 Temmuz'dan sonra harp akademileri ile askeri liseler kapatıldığına ve Genelkurmay Başkanı Cumhurbaşkanı'na kuvvet komutanları Milli Savunma Bakanı'na bağlanıp emir-komuta zinciri yok edildiğine, yine uzunca süre askeri birliklerin önünde barikat kurulup, subaylar aşağılandığına göre, darbe girişiminden en çok zarar gören Türk Silâhlı Kuvvetleri'dir!
Diğer taraftan 15 Temmuz, "Yeni Türkiye'nin kuruluş günü" haline getirilmek istendiğine ve gündemden kaldırılmış olan Başkanlık sistemi için anayasa değişikliği, Devlet Bahçeli'nin desteğiyle hayata geçirilmek istendiğine göre darbe girişiminden en çok yararlanan da, bu sayede başkan olma ihtimali beliren Tayyip Erdoğan'dır.
***
Kimsenin anlamadığı ise Bahçeli'nin nasıl böyle bir değişikliğe ön ayak olarak, sonuçta Abdullah Öcalan'ın da daha önce "destekleriz" dediği başkanlık sistemine geçiş için yol gösterici olmasıdır!
Aslında anlaşılmayacak bir durum yok. Hani Muhsin Yazıcıoğlu, "Bizim tarlamızı çoktan sürmüşler" diyordu ya; MHP tarlası sanki daha iyi durumda mıydı?
Bizim gördüğümüz, siyasi parti liderlerinin çoğu, gerçekte Bahçeli'nin çok kullandığı deyimde olduğu gibi "siyasi aktör"lerdir. Başkalarının yazdığı senaryoyu oynarlar! Şayet, bu durum kendilerini rahatsız eder de bağımsız hareket etmeye kalkışırlarsa, ya hemen düşürülürler, ya şantajla yola getirilirler ya da suikaste maruz kalırlar! Boyunduruk takılmış durumdadırlar. Boyunduruğu çıkarıp atmalarına bile izin vermezler. Verilen görevleri harfiyen uygulamak durumundadırlar!
***
Öyle değilse 2002'den beri meydana gelen olayları nasıl izah edeceksiniz? Bakınız, Bahçeli daha önce de AKP iktidarına "hukuki destek" vereceğini söyledi ama kimse anlamak istemedi. Başkanlık sisteminin önünü açacağını da söyledi ama bunu gerçekten kimse anlayamadı!
Bir okurumuz hatırlattı, "Bahçeli'nin 9 Mart 2016 tarihindeki yazılı açıklamasını İnternet'ten bulup okuyun" dedi.
Bahçeli, o açıklamasında şöyle demişti:
"CHP'nin ikna edilememesi ya da kaygılarının giderilememesi halinde yeni anayasa yolu kapanmış sayılamayacaktır. AKP'nin yeni anayasanın referandum eşiğini aşması amacıyla 330 milletvekilinin oy desteğine ihtiyacı olduğu yürürlükteki anayasa kuralıdır. Yeni anayasanın kabul edilerek milletimizin takdir ve tensibine sunulabilmesi için 14 milletvekilinin ilave katkısı gerekecektir.
AKP, anayasanın ilk dört maddesine sorunlu bakışı ve başkanlık sistemi konusundaki kuru inadı acilen gündemden çıkarılmalıdır.
Bu gerçekleşirse Türk milleti hak ettiği bir anayasaya kısa sürede kavuşabilecektir."
Daha ne diyecekti? 15 Temmuz'dan sonra da baktı ki AKP cesaret edemiyor, MHP'deki muhaliflere yargı engeli çıkarak, kendisini sıkıntıdan kurtaran AKP'nin elini rahatlatmak için önerisini herkesin anlayacağı şekle getirdi!
Sorun Tayyip Erdoğan veya Devlet Bahçeli'de değil, onları öne süren sistemde...