Tek kişinin otoriter yönetimi
Ahmet Gürsoy 01 Ocak 1970
Biz asıl amacın bu olduğunu öteden beri biliyor ve söylüyorduk. Yanılmadık. Tek yanıldığımız MHP'nin ideolojisine uygun bir yönetim kadrosuna sahip olduğunu sanmıştık kandırılmışız…
Delegeler, seçmenler ve kapatılan tüm il ilçe teşkilatlarının yöneticileri.
İhraç edilen bütün kaliteli insanlar ve bunların arkasında duran koca kitleler. Hepimiz kandırılmışız.. Belki de kandırılmadık da "yapamazlar" deyip onlara yakıştıramadık. Kim bilir.. Halihazırda MHP, olması gereken ana çizgisinden sapmış, Türkiye'de tek kişinin otoriter yönetimini inşa etme sürecine girmiş durumda..
İşte bakın..
Daha dün… Önerdikleri yeni anayasada Cumhurbaşkanı'nın yemininden laiklik çıkarılacak. Atatürk ilke ve inkılaplarından söz edilmeyecek ve en önemlisi de tarafsızlık yok… Zaten önerilen yeni anayasada "tarafsızlık var" deseler de kimseye inandıramazlar. Çünkü o taslaktan tarafsızlık çıkmaz.
Düşünün, bir ülkede, ülkeyi yöneten tek kişi, kendi istekleri doğrultusunda kanun (KHK) yapma yetkisine sahip olacak...
Ne demek bu?
Padişahlık demek.
Aynı zamanda derebeylik demek.
Yine düşünün..
Tarafsız olması gereken bütün üst yargı kurumlarının Anayasa Mahkemesi HSYK, Yargıtay ve Danıştay'ın yarısını tek kişi kendisi seçiyor. Kalan yarısını da yine dolaylı yoldan bu defa bu kurumlar kendi aralarından seçim yapacaklar ama oraya gelmelerinin arkasında meclis var. Meclisteki milletvekilleri partili başkana bağlı olduğun için kendileri de iradeleri de ipotekli. Hâl böyle olunca yargı kurumlarının kalan öteki üyeleri yine başkanın seçtiği torpilliler arasından seçilecektir. Durum böyle olunca ne olmuş oluyor. Cumhurbaşkanı kulağın tersten gösterip, kendi pişirip kendi yemiş oluyor. Halka da "ben yarısını seçtim, kalan yarısını onlar kendileri seçtiler" denilerek, aldatmaca sunulmuş oluyor..
Bitmedi..
Bütün özel ve devlet üniversitelerinin rektörlerini de kendisi atıyor… Bu durum da hangi üniversite rektörü iyi niyetle bile olsa "ülkede yanlış yapılıyor" deme cesaretinde bulunabilir?
Hiç biri..
Al sana demokrasi…
Gelelim idareye...
Yeni sistemde Cumhurbaşkanı partili değil mi?
Evet..
İktidara geldiğinde meclisin genel çoğunluğu kendi milletvekili yaptığı isimlerden oluşacak.
Doğru mu?
Evet.
Varsayalım ki yürütme (hükümet ve cumhurbaşkanı) ülkenin milli menfaatlerini zarara uğratacak siyasi kararlar aldı.
Ne olacak şimdi?
Siyasi hesabı nasıl soracağız?
Sormayacaksınız.
Seçimi bekleyeceksiniz.
Ya da.. Ya da meclisin dörtte üçünün oy verip cumhurbaşkanının düşürmesini meclisi fesih etmesini bekleyeceksiniz. Affedersiniz ama benim seçtirdiğim milletvekilleri beni (velinimetlerini) neden düşürsün? Bu aynı zamanda onların da sonu değil mi?
Aynen öyle.
Öyle ise hani demokrasi?
Hani başkanlık en iyisi idi? Demokrasi getirecekti? Eskisinden daha iyi oyacaktı?
Söyleyin: "Başkanlık, başkanlık" deyip durduğumuz sistemin bize getirdiği hangi özgürlük var? Hangi barışı getiriyor? Bu mu yani, yıllardır parlamenter sistemin yerine koymaya çalıştığınız ve öve öve bitiremediğiniz başkanlık sistemi?
Bu krallık kardeşim.
Ey, tapınmacı topluluk!
Siz, galiba Tayyip Erdoğan'ın bin sene yaşayacağını ve hep birlikte iktidar olup ülkenin nimetlerini yiyip içeceğinizi sanıyorsunuz. Varsayın ki, 20 sene sonra Hitler gibi bir zorba seçimi kazandı. Geçti başa… Tıpkı sizin gibi bir fiili durum da o yarattı.. Asıp kesiyor. Vurup kırıyor.. Haydi durdurun bakalım.. Neyle durduracaksınız? Nasıl denetleyeceksiniz? Nasıl bu adamın elinden devleti, toplumu ve masumları kurtaracaksınız? Getirmek istediğiniz bu sistemle asla kurtaramazsınız.
Yarını düşünün…
Çocuklarınız için özgürlük isteyin… Onurlu bir yönetim, denetlenebilir bir sistem önerin.. Demokrasi size batmasın…