Safları düzgün ve sık tutalım…
Adnan İslamoğulları 01 Ocak 1970
Saf`ları sıklaştırmak. Düzgün ve sık tutmak. Hesap yapmamak, bir tek hayatımız olduğunu bilerek, bu hayatı iyi insan'lar olarak tüketmek, iyi insan olmak, iyi insanların sayısını arttırmağa çalışmak, iyi insanlarla saf tutmak, hizâlanmak. Hizâlanan ve saf tutanların birbirini imtihan edeceği altın ölçü: sır verildiğinde sır tutmak, emânet verildiğinde emânete sahip çıkmak, yola çıkıldığında yolda bırakmamak. Söz verildiğinde verdiği sözden ne pahasına olursa olsun dönmemek, verdiği söze kendisini esir etmek.
Karşılıksız, hesapsız sevmek. Uğrunda dünyanın ancak kurtulabileceği sevgiler kuşanmak. Dostu üzmektense bin kere yanılmayı tercih etmek, önüne gelen hesâbın fazla olduğunu bile bile tebessüm ile o hesâbı imzalamak, o şahâne tegâfülü tebessüm ile kabul etmek. Alan değil veren el olmağa çabalamak. Olanın olmayana borcu olduğunu hep hatırlamak.
Okumak. Düşünmek. Biliyor olmanın tüm çilelerine, bilmenin 'aydınlığı değil bazen karanlığı arttırdığını' bilerek bilmeğe tâlip olmak. Samimî ve hasbî bir tecessüse sahip olmak. Yüksek bir san'ât telâkkîsi, yüksek bir medeniyet tasavvuru, yüksek bir tarih şuuru, yüksek bir lisan uslûbu, yüksek bir musîki zevki, yüksek empati hassaları, yüksek bir nazâket, efendilik sâhibi olmak.
'Murdar bir hâlden muhteşem bir mâziye' kavuşmayı özleyecek ve uzanabilecek kadar geleneklere sahip olabilmek. İstikbâle dâir endişeleri olmak, projeleri olmak. Söyleyecek sözleri olmak. Vatanı, Türk dünyasını gezmek, karış karış gezmek. Bu topraklarda Türk milletinin 'Bismillah' adımı olan Ahlat'ı da bilmek ve Çanakkale'yi bilmek. Her yeri karış karış bilmek, karış karış sevmek, görmek ve koza gibi örmek.
Çok okumak. Çok düşünmek.
Umudu canlı tutmak, hiç hesaba müteallik olmaksızın umudu taze tutmak. Ve politik hesaplardan arınmak. Ama zinde olmak. Hazır olmak. Söyleyecek sözler biriktirmek. Sunacak reçeteler biriktirmek. Yeni nesillere hizmet etmek. Yeni nesillerin önündeki engelleri kaldırmak. Eski nesillerin sahip olduğu bütün marazlardan/açmazlardan onları korumak. Eski nesillerin artık neredeyse vücutlarının bir uzvu haline gelen alışkanlıklarından yeni nesilleri uzak tutmak. Her ne konuşulacaksa yüz yüze, açık açık, 'ne der, ne düşünür' endişelerinden azâde olarak konuşmak. Kelâmın haysiyetine sahip çıkmak.
İnsanlık tarihinin düşünce sistemlerine âşina olabilmek. İnsanlık tarihinin kahramanlarını tanımak. Kendi kahramanlarımızı iyi tanımak. Unutulanları, vefasızlık edilenleri, hatırlanmayanları unutturmamak, hatırlatmak, anmak, hepsini yâd etmek. Bu ülkenin erozyona verdiği topraklar için hayıflanmak, beton yığını haline gelen şehirleri için üzülmek, yükselen gökdelenlere bakıp ikrah etmek, kaybolan şehir silûtlerimize kahırlanmak, çürüyen tarihî eserlere esef etmek.
Bu ülke'nin yazılmamış, yazılmayacak tarihine geçmeyi kabullenmek. Surların üstünde üzerine kızgın yağlar dökülüp ölen adı sanı bilinmeyen bir yeniçeri gibi olmayı dert edinmemek.
Dâvâsı olmayana adam dememek.
Bu yükün altına girebilecek olanlar…
Bir hususun daha üzerinde durmanız ve düşünmeniz gerekmektedir.
Elli yaşın üzerindeki büyüklerinize saygınız olsun, saygıda kusurunuz olmasın. Lakin, onları hesaba katmadan söyleyecek sözler biriktirin, çünkü ideolojik kavgalar, hayat gailesi, üst üste gelen darbeler, ihtiraslar, hırslar, komiteler, menfaat grupları, localar, aşılamaz, nüfuz edilemez, tesir edilemez, sirâyet edilemez ve ıslah edilemez gruplar.. ve daha birçok şey, elli yaş üstü nüfusumuzu deforme etmiştir.
Bu topraklarda, her şeye sıfırdan başlamak için genç nüfusun bir dâvâsının olması gerekir. Ocaklar tüttürülmelidir.
Politika, tabiatı icabı içinde pislik barındırır. Olacaksa kendiliğinden olacaktır, siyâset/politika bir gâye ve bir araç değil, netice olarak anlamlı olabilecektir. Bu dâvânın politik çatısı bir gün külliyen ortadan kalksa bile yukarıda 'saf tutanlar ve hizalananlar' olarak tavsif edilen kadrolar yollarına yani bir dâvâya inanmaya devam edeceklerdir…
Muktedir olmak liyâkatin hücceti değildir…