« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

02 Tem

2008

Bu dava neyi çözecek?

Ruşen Çakır 02 Temmuz 2008

Bugün Başsavcı Yalçınkaya, Anayasa Mahkemesi’nin karşısına çıkıyor ve AKP’nin neden kapatılması gerektiğine inandığını bir kez daha anlatacak; Perşembe günü de AKP temsilcileri yine Mahkeme üyelerine sözlü savunmalarını yapacaklar. Ardından raportör raporunu hazırlamaya koyulacak ve nihayet, rapor hazır olduktan sonra Mahkeme Başkanı kapatma davasının karar oturumu için gün verecek.

Görüldüğü gibi artık davanın sonuna geldik. Olağanüstü gelişmeler olmazsa Temmuz sonu, Ağustos’un ilk yarısına kadar hem AKP’nin, hem de Erdoğan, Gül, Arınç başta olmak üzere bu hareketin önde gelen birçok isminin geleceği belli olacak.

Her ne kadar “demokrasilerde parti kapatma olmamalı”, “AKP kapatılmamalı” şeklindeki görüşler baskın gözükse de davanın açılmasını sevinçle karşılayan ve AKP’nin kapatılmasını dört gözle bekleyenlerin sayısının hayli yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Bu kişi ve çevrelerin, bazı samimi ortamlarda kimi zaman benzer, kimi zaman farklı hesaplar peşinde olduklarını söyleyebiliriz. İşte AKP’nin kapatılmasını umanların bazı beklentileri ve bunların gerçekleşme şansları:

1) “AKP kapatılırsa laiklik güçlenir”
Basit bir mantıkla, AKP’nin güçlenmesinin doğrudan laikliğin zayıf düşmesi anlamına geldiğini düşünen çok kişi var ve bunlar yine aynı basit mantıktan hareketle bu partinin kapatılmasının laikliği güçlendireceğini umuyorlar. Halbuki iktidar partisinin kapatılması tam ters bir etki yaratabilir, örneğin, normal şartlarda laiklikle çok fazla sorunu olmayan bazı AKP seçmenleri, laik cumhuriyet ve onun bazı kurumlarıyla aralarındaki mesafeyi bilinçli olarak açabilirler.

2) “AKP kapatılırsa dağılır”
FP’nin kapatılmasından sonra yenilikçilerin Erbakan çizgisinden ayrılıp AKP’yi kurmaları gibi, bu sefer de bir bölünme bekleyenler hayal kırıklığına uğrayacağa benziyorlar. Çünkü parti içinde, FP’deki yenilikçiler gibi güçlü bir akım, fraksiyon yok; olacağa da benzemiyor. Kuşkusuz trenden atlayanlar veya siyaseti bırakanlar çıkabilir ancak bütün bunlar AKP’nin yerine kurulacak partinin tek başına hükümet kurmasına engel olamaz. AKP’nin bölünme ihtimalinin çok az olmasının temel nedeni, ortada ciddi anlamda bir alternatifin olmaması.
3) “AKP’nin yerine kurulacak partinin oyları düşer” İki görüş çarpışıyor: “Türk seçmeni mağduru sever” diyenlere göre AKP’nin devamcısı olacak partinin ilk seçimlerde yüzde 50’yi aşacağı kesindir. “Türk seçmeni güçlüye oy verir” diyenler de, seçmenin, sistem tarafından cezalandırılmış olan AKP’nin devamına oy vermeye çekineceğini düşünüyorlar. Aslında her iki görüş sahiplerinin de haklı olduğu noktalar var. Örneğin 1999 erken genel seçimlerinde FP’nin oylarının düşmesi “mağdur kaybeder” teorisini; 27 Nisan e-muhtırasından sonra AKP’nin 22 Temmuz 2007’de oy patlaması yapması da “mağdur kazanır” teorisini doğrulamıştı. Bu sefer hangi görüşün etkili olacağını kestirmek gerçekten çok güç, ancak 1999 seçimleri öncesi yükselişteki bir Ecevit’in DSP’si ile Bahçeli’nin MHP’sinin olduğunu; bugünse muhalefetin fazlasıyla pasif olduğunu göz önüne alırsak, “AKP’den kaçacak seçmen nereye yönelecek?” diye zor bir soruyla karşı karşıya kalırız.

4) “Bu davayla Erdoğan’ın siyasi hayatı biter”
Normal şartlarda AKP kapatılsa ve Erdoğan’a yasak gelse bile, hem bu hareketin, hem de Erdoğan’ın, belki de daha güçlenerek, yollarına devam edeceklerini söyleyebiliriz. Kuşkusuz hem yeni kurulacak partinin, hem de Erdoğan’ın önüne yeni engeller çıkarılmak istenecektir. Örneğin bir yolunun bulunup Erdoğan’ın bağımsız olarak milletvekili seçilmesinin de engellenmesini, onun en az beş yıl aktif siyasetten mutlak anlamıyla men edilmesini arzulayanların sayısı hayli fazla. Böyle bir durumda AKP’nin devamı olacak partinin işinin iyice zorlaşacağı açıktır. Ancak hem yeni kurulacak olan partinin içinde, hem de muhalefet bünyesinde kendisine gerçek anlamda alternatifler ortaya çıkmadan, Erdoğan’ın siyasetten tasfiyesi söz konusu olamaz.

Sonuç olarak, davanın bitmesiyle Türkiye’deki siyasi belirsizlik ve kriz ortamından çıkmak mümkün olmayacak. Hatta varolan krizin daha da derinleşeceğini ve uzun bir zamana yayılarak iyice kronikleşeceğini öngörebiliriz.

Ziyaret -> Toplam : 125,52 M - Bugn : 109346

ulkucudunya@ulkucudunya.com