Kıbrıs, Girit olmasın
Agah Oktay Güner 01 Ocak 1970
Daima "Önce Vatan" diyen dört değerli insanımız; Emekli Büyükelçi Onur Öymen, Balyoz tezgahının mazlum mağdurlarından E. Tümamiral Soner Polat, millî olmayı varlık sebebi bilen değerli gazeteciler Saygı Öztürk ve Sabahattin Önkibar geçtiğimiz günlerde Kıbrıs'a gidiyorlar. Bu değerli kadro tespitlerini kamuoyuna duyurdu. Bir bölümünü bildiğimiz, tahmin ettiğimiz Kıbrıs'taki çok acı gerçeklerin daha ilerisini onların tespitlerinden öğrendik.
Dış politika iflas etti
Bu iktidar "her şeyi bilen hiç kimsenin bilgisine muhtaç olmayan, üstün zekalılar topluluğu" olduğu için ne yazık ki devletimizin çok kötü yönetildiği bir dönemi millete yaşatmaktadır. Özellikle iktidarın dış politikası iflas etmiştir. Daima kavga eden bir anlayışla yönetilen dış politika, yıktığının yerine neyi koyacağını düşünmediğinden ülkemizi dostsuz, yalnız ve çaresiz bir hale getirmiştir. Yunanistan'la olan ilişkilerimiz tamamen onların menfaat rayına oturmuş devamlı bizim aleyhimize yürüyen ve gelişen bir çizgide ilerlemektedir. Ege Denizi'ndeki 18 adayı işgal eden, bayrak diken, asker yerleştiren Yunan Devleti, Ege Denizi'nde Türk Bayraklı gemilerin serbestçe hareketine son verme amacına doğru ilerlemektedir. Bu şuursuz gelişmeye yürekli bir diplomasi tokadı inmezse Yunanistan Ege'yi iç denizi ilan edebilecektir.
Bazıları Kıbrıs'ta çözümsüzlüğün sebebi Denktaş'tır diyerek millî kahramanımıza nankörlük ve düşmanlık yaptılar. Ancak zaman Denktaş'ın yüceliğini ve bizim Rumperestlerin cüceliğini millî hafızaya nakşetti. AKP iktidarı dünyanın dört bir yanıyla meşgul. Ama iş 18 adaya ve Kıbrıs'a gelince ilgisiz ve soğuktur. Kıbrıs Rumları öksürürken bile Atina'dan izin alır. Sorumlu ve dirayetli bir hükümete yakışan KKTC Cumhurbaşkanı'nı Ankara'ya davet etmek O'na ciddi bir müzakere planı ve stratejisi vermekti.
Tarihî fırsat ve hatamız
Annan Planı'nın taraflardan biri reddederse geçersiz olacağını o zamanki BM Genel Sekreteri Kofi Annan açıklamıştı. Rumlar bu planı reddettiğine göre artık gündemden çıkması gerekiyordu. Türk tarafı tarihi bir fırsatı kaçırmış ve müzakerelerin Annan Planı üzerinden yürütülmesini kabullenerek hata yapmıştır. Plan, Rum tarafı lehine Türk tarafı aleyhine akıl almaz değişikliklerle yeniden gündeme oturmuştur. Müzakerelerde Türklerin nüfusunun Rumların dörtte biri olması prensibinde anlaşma sağlanmıştır. 803 bin kişilik Rum nüfusuna karşılık 220 bin kişilik Türk nüfusuna razı olunmuştur. İşin gerçeği; adada bulunan Türkler ile yurt dışında yaşayan KKTC vatandaşlarının yaklaşık üçte biri kadardır. Nüfus artışının sınırlandırıldığı bir anlaşmanın gündeme gelmesi ve kabulü aklın kabul edebileceği yanlışlardan değildir.
Gaflete düşülmesin
İngiliz sömürge yönetimi zamanında Türk vakıflarının malları hileli yollarla Rum kilisesine bırakılmış ve bunlara ait toprakların geri alınmaması için Rumlar müzakere masasında başarılı olmuştur. Kıbrıs çıkarması sırasında 10 yaşında olan Rum çocuklarının kuzeye istedikleri zaman geçip istedikleri toprakları alabilecekleri de Rum'ların başarı hanesindedir. Rumlar ısrarlı bir şekilde garantörlük anlaşmalarının son bulmasını ve Türkiye'nin garantörlük sıfatının kaldırılmasını talep etmektedir. Bunun Türk tarafının intiharı olacağını her halde apaçık anlatmakta sayısız fayda vardır. Seçmenin yüzde 37'sinin oyuyla Cumhurbaşkanı olan Mustafa Akıncı'nın kızının ABD'li bir Rum'la evli olması tam bir bahtsızlık örneğidir. Kadın Hakları Derneği Başkanı olan eşi Meral Akıncı AB fonlarından 309 bin Euro yardım almıştır. Akıncı'nın bedbahtlığı veya gafleti Rumların maaş verdiği iki ismin Türk heyetinde müzakereci olarak bulunmasıdır. Mustafa Akıncı, Anavatan kelimesini nisyana terk edebilir. Nobel almak için Kıbrıs'ı peşkeş çekebilir. Böyle yanlışlar yaparsa Türk tarihi kendisine Lût Gölü'nden daha aşağı seviyede bir yer verir. Temennimiz böyle bir gaflete düşmemesidir.
Kıbrıs varlık sorunumuz
Kıbrıs Türklerinin yöneticileri Rum'lar tarafından boğazlandıklarını tamamen unutmuş görünüyorlar. Aksi halde adadaki Türk askeri varlığının eritilmesine nasıl razı olurlar? Tablo apaçık bir biçimde Kıbrıs'ı Girit gibi kaybetmekte olduğumuzu gösteriyor. Yerli ve yabancı bütün siyasiler şunu unutmasın; Kıbrıs bizim için bir seçim meselesi değil, topyekûn Türk milletinin varlık sorunudur. Merhum Ecevit'in yürekli hamlesinin takipçisi olmak CHP'nin işidir. Millî davalarımızın sahibi olması gereken MHP için Kıbrıs'ı kurtarmak öncelikle kendisini kurtarmak olacaktır. Başta Sayın Meclis Başkanı olmak üzere TBMM'nin bütün üyeleri tarihi bir sorumluluk altındadır. Vaktinde duyulmayan sorumluluk duygularının sahiplerine düşen gaflet ve dalaletten Yaradan hepimizi korusun.