« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

13 Ara

2016

Dünyanın en yalnız adamı: Reis

Ali Sirmen 01 Ocak 1970

Beşiktaş’ın Gezi Direnişi’nden sonra, Siyah-Beyazlı camianın dışında kalanların da, hatta futbol ile uzaktan yakından ilgisi olmayanların da, sempatisini toplayan Çarşı Grubu’nun “Çarşı, her şeye karşı” sloganı, bana son zamanlarda Tayyip Reis’i anımsatıyor.
Sorabilirsiniz şimdi, Gezi Direnişi’nden sonra, “Reis’in can düşmanları listesinedahil edilen ‘Çarşı’ ile ne benzerliği olabilir” diye. Benzerlik Reis’in de, Çarşı gibi, her şeye, hatta daha ileri giderek herkese karşı olmasıdır.
Gerçekten Reis, parlamenter sisteme, kuvvetler ayrılığına, yargı bağımsızlığına, basın özgürlüğüne temel hak ve özgürlüklerin her türlü güvencesine, kendi kişisel hegemonyası dışında her şeye, ama her şeye karşıdır.
Bu her şeye karşıtlık, kaçınılmaz olarak herkese karşıtlığı da dönüşerek dış politikaya da yansımaktadır.
Reis “Reisleşme süreci”nin gelişmesiyle birlikte, dış politikada herkese karşı bir konuma girmiş bulunmaktadır.

***

Reis, kendisini temel hak ve özgürlükler, yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü konularında sıkıştıran AB’ye karşıdır.
Reis, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne başvurarak, NATO’ya karşı bir konuma düşmüştür.
Reis, Mısır’da Sisi iktidarını destekleyen ABD’ye karşıdır. Reis, ABD’ye ayrıca, bölgede PYD’yi desteklediği için bir kez daha karşıdır.
Reis, Suriye’de Esad’ın varlığına karşıdır. Bu ülkeye “zalim Esad’ı devirmekiçin” girdiğini açıklamış bulunmaktadır.
Reis, bu politikasıyla, Suriye’de Esad’ın varlığını politikasının temel taşı haline getirmiş olan Putin ile de karşı karşıya gelmiş durumdadır.
Ankara’nın Sovyet uçağını düşürmesinden sonra dibe vuran ve Türkiye’nin milyarlarca dolar zarara girmesine yol açan ilişkiler, daha sonra Türk tarafının özür dilemesi üzerine düzelme yoluna girmişse de tam olarak eski düzeyine varmış değildir.
Fırat Kalkanı operasyonunu yürüten Türk güçlerinin saldırıya uğraması olayını Rusya üstlenmemektedir, ama orada Suriye’nin de, Rusya’nın izni olmadan böyle bir işe tevessül edemeyeceği herkesin malumudur. Bu durum da, Reis’in Esad takıntısının kendisini nasıl Putin ile karşı karşıya getirdiğinin ve bu karşıtlığın ne gibi sonuçlara yol açabileceğinin göstergesidir.
İktidar dönemine, ABD projesi BOP’un eşbaşkanı olduğunu ilan ederek başlayan Reis’in artık bölgedeki Amerikan planları içindeki yeri, ikinci plandadır ve o konumundan da gittikçe uzaklaşmaktadır.
Oysa Reis’i iktidar yapan ve kişisel gücünü gittikçe artırarak Reis konumuna getiren etkenler, kendi üzerinde dünyanın geniş kesiminde oluşan mutabakat ve sağlanan destekti.
Reis, Reis olmadan önce, ABD ve Avrupa tarafından dünyaya örnek olarak gösterilen bir modeldi.

***

Tayyip Erdoğan’dan Reis’e giden yol, dış politikada desteklere sahip olan ve örnek gösterilen liderden dünyanın en yalnız adamına giden süreçtir aynı zamanda.
Şimdi soru tek başına kalmış olan Reis’in bu konumuyla iktidarını sürdürüp sürdüremeyeceğidir.
Bu soruya yanıt ararken, Reis’in dış politikadaki yalnızlığına karşın içeride halkın yarısı civarında bir desteğe sahip olduğunu unutmamak gerekir. Üstelik bu yüzde elli desteğin, bir bölümü Reis’e kayıtsız şartsız biat eden sağlam çekirdektir.
Ayrıca Reis daha ilk iktidara yürüdüğü günden beri, her kritik dönemeçte MHP lideri Bahçeli’nin koşulsuz desteğini yanında bulmuştur.
Çağımız dünyasında da, her şeye karşın iktidarların yazgıları iç dinamikler tarafından belirlendiklerinden, Reis’in sultasını sürdürebileceği söylenebilir.
Ama acaba öyle midir?
Sürekli sıcak dış kaynağa ihtiyaç duyan, vahim bir ekonomik krizin eşiğinde olduğu dönemde iç savaş boyutuna yaklaşan bir etnik çatışma ile birlikte bölgesel savaşa, yani Ortadoğu batağına bulaşmış olan Reis bütün dünyaya tek başına karşı koyarak, iktidarını sürdürebilir mi?

Ziyaret -> Toplam : 125,16 M - Bugn : 45311

ulkucudunya@ulkucudunya.com