« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

27 Ara

2016

Suikastçı, FETÖ’nün mü yoksa devletin mi has adamı?

Orhan Bursalı 01 Ocak 1970

Suikastçı, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, 8 kez Cumhurbaşkanı’nın ülke içi gezilerinde çevik kuvvet polisi olarak görev almış. Eğer gerçekten FETÖ’ye bağlı bir fanatik dinci olsaydı, bu fırsatları değerlendirebilirdi. Çünkü Türkiye’yi dönüştürmede çok sıkı bir işbirliği yaptıktan sonra, görülmemiş bir ölüm kalım savaşına dönüşmüş ve FETÖ’nün kanlı darbe girişimine varmıştı.
Eğer istenseydi, suikastçı, Cumhurbaşkanı’nı koruma faaliyeti içinde bir girişimde bulunabilirdi.
Çünkü dünkü yazımda da belirttiğim gibi, katil, profesyonel bir suikastçı değil, ama kör bir dinci fanatik olarak her şeyi yapabilecek bir karakterde olduğunu kanıtlamıştır. Suikastçının iktidar mensuplarına yönelik bir girişimi hiç düşünmediği görülmektedir. Öyle olsaydı eline geçen çeşitli fırsatları değerlendirirdi. Bu nedenle suikastçının, devletine ve iktidarına bağlı kimliğe sahip, bir fanatik olduğu söylenebilir.

Ecevit’e Çiğli suikastı
Bu noktada akla Ecevit’e yönelik 10 kadar suikast girişimi ve ihbarı arasında en önemlisi olan Çiğli suikastı geliyor. 1977 seçimlerine yönelik çalışmalar için 29 Mayıs’ta İzmir’e giden Ecevit’e havaalanında bir polis özel bir suikast silahıyla ateş açmış, ama kurşun Mehmet İsvan’a saplanmıştı. Bu Amerikan malı silahtan üç tane bulunduğu ve Özel Harp Dairesi (Kontr-Gerilla, Türk Gladyosu) hesabında olduğu belirtilmişti. Ecevit, NATO’nun çok önemli savaş ve kanat ülkesi için tehlikeli görülüyordu ve bertaraf edilmek isteniyordu.
Şimdi suikastçı Mevlüt Mert Altıntaş’ın mutlaka FETÖ’cü olduğuna ilişkin zorlama bir algı operasyonu içindeyiz gibi. İktidarın adamları başından beri buna inandırmaya çalışıyor. Ama benim için henüz inandırıcı kanıtlar sunmaktan uzaklar.
Dört koldan araştırılıyor, adamın ilişkilerinin hallaç pamuğu gibi atıldığını varsayabiliriz. Telefonla yaptığı görüşmelerin hepsine daha o gece ulaşıldığına eminim, ama bugüne kadar yaptıkları araştırmalardan elde ettiklerini kamuoyuna açıklamıyorlar. Neden? Ama bunun yerine, dayısı Cemaat ile ilişkiliymiş haberleri pompalanıyor.

İki olasılık ve bir canlı bomba
Açık bilgilerden şu sonuca varabiliriz.
1) Adam cinayet işlemeyi kafaya koymuş. Serginin açılacağı haberini almış, Çağdaş Sanatlar’a yakın otelde rezervasyon yaptırmış. Demek ki en azından suikasttan 3-4 gün önce sergi açılacağını biliyor. Serginin bir-iki gün ertelenmesini izliyor. O da kendini buna göre ayarlıyor.
2)Cinayete ne zaman karar verdi? Medyada, 13 Aralık’ta Halep’in düşmesi üzerine Ankara’da Rusya Büyükelçiliği önünde iktidar taraftarlarının protesto gösterisi sırasında elçiliği koruyan çevik kuvvet içinde olduğu haberleri var. Eğer doğruysa, acaba, gönlü “protestocu”lardan yana olduğu için, Halep’in intikamını Rus Büyükelçisi’ni öldürerek almaya karar verdiği ve fanatik cihatçı ruhu taşıdığı söylenebilir mi? Tabii, eğer “tekil bir davranış” içindeyse.
3) Yok bir “suikast ağı” içinde davranıyor ve yönlendiriliyorsa, yine fanatik bir cihatçı örgütle ilişki ağı içindedir. Dünkü yazımda da belirttiğim Rusya Büyükelçiliği önünde (ve eşzamanlı olarak İstanbul Başkonsolosluğu önünde) gösteri yapan yeşil bayraklılar vb, acaba hangi örgüt tarafından harekete geçirildiler? El Nusra vb ile ilişkileri nedir? Yoksa iktidarın yanında El Nusracı bir taraftar kitlesi var mı?
Kesinlikle araştırılması gereken bir ideolojik yön budur. Araştırılır mı?
4) Her iki durumda da suikastçının fanatik düşünce yapısı içinde bir canlı bomba olduğu kesindir.
Böyle bir canlı bombayı, genellikle ideolojik yandaşları yönlendirebilir.

Devlet içi fanatiklerle mi dolu?
Çok önemli bir sonuç çıkartırsak: Devletin güvenlik birimleri içinde bol miktarda cihatçı fanatik olduğunu söyleyebiliriz.FETÖ’cülerin ayıklandığını varsayarsak, bunlar iktidar içinde veya yanında, kafaları bağlanmış fanatiklerdir.
İktidar, tamamen kendine bağlı bir güvenlik örgütü oluşturmuştur. Devletin, anayasanın, yasaların güvenlik gücü mü, yoksa aynı zamanda devletle bütünleşen iktidar partisinin güvenlik gücü mü?
Mesela, kazara CHP iktidara gelecek olursa, diye düşünmeye başlayın, olabilecekleri hayal edin.
Burada, üzerinde durulmayan, ters bir yönü bilinçli olarak irdeliyorum.

Ziyaret -> Toplam : 125,23 M - Bugn : 119998

ulkucudunya@ulkucudunya.com