« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Oca

2017

1982 Anayasası'nın gerisindeler

Ahmet Gürsoy 01 Ocak 1970

Konumuz öncelikle anayasa. Ülkemizin birçok meselesi var lakin en temel meselemiz bu. Çünkü Türkiye'ye egemen olacakların, gidişatımıza yön vermek isteyenlerin hedefi burası.

Bir millî mesele..

"Ne olacağız" sorusunun cevabı.

Nasıl yaşayacağız, kim tarafından hangi yöntemle ve nasıl yönetileceğiz sorusunun da cevabı burada.

Türkiye'nin geleceği meselesi...

Ülkenin dirlik düzeni, barış huzur içinde yaşayıp yaşamayacağı, millî kalıp kalamayacağı konusu.

Hatırlatırım.

Bugüne kadar birçok kere anayasa değiştirdik. Pek çok kere darbelerle karşılaştık. Ancak hiçbirinde Türklük bu kadar tehlikeye girmemişti. Hiç kimse millî varlığımızın teminatı olan kurucu topluma bu kadar ön yargılı davranmamıştı.

Kısacası, anayasalar değişmişti ama toplumsal temel değişmemişti... O hep aynı kalmıştı.

Devletin kurucu değerleri zarar görmemişti.

Şimdi?

Zarar görüyor.

Zararı ne boyutta olduğunu anlamak isteyen herkes kendisine şu soruyu sorsun: 1982 Anayasası'nda halka verilmeyen ne vardı ve bunlar ondan daha iyisi olarak ne veriyorlar?

Daha fazla özgürlük mü?

Daha çok eşitlik mi?

Değilse çok daha hassas bir adalet mi?

Yoksa temel hakları mı genişletiliyor?

Evet soruyoruz: Eskisinde olmayan ve fakat ondan çok daha iyi olan ne veriyorsunuz?

Meclis'te biri açıklıyor: "Efendim eskiden bakanlar, vekiller arasından seçiliyordu.. Bir beklenti oluşuyordu. Vekiller kendini bağımlı hissetmekteydi.."

Eee?

Hükümeti tek başına partili cumhurbaşkanı atayınca, vekiller partili cumhurbaşkanının kontrolü dışında mı davranacak? Yoksa tekrar Seçilmek (atanmak) ve her zaman Meclis'in imtiyazını üzerinde taşımak için kendini partili Cumhurbaşkanına çok daha bağlı ve mahkûm mu hissedecek?

"Efendim hükümet kendini bağımsız görecek. Çünkü vekillerden değil dışarıdan atanıyor.."

O daha kötü.

Kim denetleyecek hükümeti?

Kendini ipin ucuyla partili Cumhurbaşkanına bağımlı hisseden milletvekilleri mi? Yani efendilerinin "benim hükümetim ve seçtiklerim" dediği kimseleri, diğer seçtiği vekiller denetleyecek öyle mi? Biz de bunun adına oldu da bitti maşallah diyeceğiz. Ve bu "Yeni Türkiye'nin" büyük demokrasisi sayılacak..

Süpersiniz...

Yoksa onlar değil de hukuki yönden hemen hemen tamamını partili (tarafsız olmayan) cumhurbaşkanının atadığı yargı kurumu mu denetleyecek?

Kim?

Size bir şey söyleyeyim mi?

Daha ilk başta, Cumhurbaşkanını, partili (taraflı) yapmakla, adil yönetimin en önemli maddesi olan "tarafsız devlet" ilkesini çiğnediniz...

Bu halinizle birinci adımda 1982 Anayasası'nın gerisine düştünüz. Güven veren tarafsız devleti alıp, yerine taraflı/partili devleti getirdiniz.

Bu gerçekleştikten sonra gerisini yazmasak da olur ama devam edelim. İkincisini parlamentoya yaptınız.

1982 Anayasası'nda parlamento daha fazla etkin ve denetleyebilen bir kurum iken, yeni anayasanızda hükümet bile kuramayan, kurulu hükümete karşı hiçbir yaptırımı veya etkili denetimi olmayan sadece kanun yapan bir kurum haline geldi. Üstelik partililik öne çıktığı için de milletvekillerinin lidere bağımlılığı daha da kuvvetlenmiş oldu.

Hukuk devleti ilkesini ise 1982 Anayasası'nın gerisinin de gerisine düşürdünüz.. Yüksek yargının hemen tamamını ya doğrudan veya dolaylı yoldan, tek kişinin insafına, yeteneğine, vicdanına hatta insafına terk ettiniz.. Bu durumda hak ve özgürlükler ileri değil geri gitti. Adalet kişiye bağımlı hale geldi. Bu manzarada haklı olan nasıl kazanacak?

Partili yönetimin atadığı yargıyla partiye karşı işlenecek bir suçta nasıl adil olacaksınız?

Ziyaret -> Toplam : 125,24 M - Bugn : 123530

ulkucudunya@ulkucudunya.com