2016 tüm zamanların en kötüsü mü?
Aslı Adıntaşbaş 01 Ocak 1970
2017’nin iyi bir yıl olacağını düşünenlerin sayısı, yok denecek kadar az. Anaakım gazetelerin bonzai uçuşundaki ekonomi ve gayrimenkul sayfalarını saymazsanız, kimse iyimser değil. Nedeni, malum.
2016, Latincede “annus horribilis” yani “korkunç yıl” denilen cinsten karanlık bir tüneldi.
Yılın son günlerinde, Sevgili Ahmet Şık’ın da tutuklanmasıyla, ölümler, isyanlar, bombalar, darbeler ve baskılarla bezenen lanetli 2016, altın vuruşunu da yapmış oldu.
Bu yılbaşı gecesi tek tesellimiz, bu korkunç yılın geride kalıyor olması.
Aslına bakarsanız, 2016’nın berbat bir yıl olduğunu düşünenler sadece bizler değiliz. Dünya medyasında herkes 2016 için “Bu ne berbat bir yıldı!” yazıları yazıyor. Kimileri Brexit, kimileri George Michael ya da David Bowie’nin ölümü, Trump’ın gelişi ya da Avrupa’daki IŞİD saldırıları yüzünden 2016’yı lanetli yıl ilan etmiş durumda. Sosyal medyada 2016 için “Defol git” anlamına gelen ve burada yazamayacağım ifadeler içeren yüzlerce görüş var.
İyi de, 2016 sahiden insanlığın en kötü yıllarından biri mi?
Homo sapien denilen insan cinsinin gezegendeki yüz binlerce yıllık mevcudiyetini düşünürseniz, geçmişte en az 2016 kadar, hatta daha da kötü yıllar olduğuna eminim.
Örneğin İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilerin Paris’i işgal edip Avrupa’nın dört bir yerinden insanları toplama kamplarına göndermeye başladığı 1940’tan daha mı kötüydü geçen yıl? Peki 1915’te Anadolu’nun dört bir köşesinden Ermenilerin, köy köy, ev ev kayıt altına alınarak tehcire yollandığı ve bu sayede Anadolu nüfusunun beşte birinin yok edildiği yılla kıyaslarsak?
Vizigotlar, 410 yılında Roma kapılarına dayandığında, önce 40 bin köle, 2 ton altın, 16 bin kilo gümüş ve 1400 kilo karabiber ister ve alırlar. Ancak buna rağmen Roma’ya yürüyerek şehri yerle bir ederler. 2016’dan ne kadar şikâyet etsek de, hangimiz 410 yılı Roma’sında yaşamayı tercih ederiz?
Kısacası evet, 2016 çok kötüydü ama insanlık tarihi iyi, kötü ve çok daha kötü yıllarla dolu. İçinde olduğumuz zamanla ilgili en güzel anlatı, kuşkusuz Charles Dickens’dan. Yazar, İki Şehrin Öyküsü romanının girişinde şöyle der:
“Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de şüphe, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, her şeyimiz vardı, hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz doğruca cennete gidiyorduk ya da tam öteki yana - kısacası, tam da şimdiki bir dönemdi. Şimdikine öylesine yakın bir dönemdive dönemin bağıran muktedirleri, öyle ya da böyle, en iyi günler olduğunda ısrar ediyordu.”
Charles Dickens bu satırları 1859’da yazmış ancak 1775’i anlatıyor. Peki 2016’yı daha güzel betimleyen bir ifade var mı?
Biz yine de bu berbat yıl geride kaldı diye bir ‘oh’ çekelim.
2017’den beklentimiz, minimum. Ne para, ne pul. Birçoğumuzun tek isteği, bu kadar kötü olmaması.
Tüm okurlara iyi yıllar dilerim.