Kıbrıs'a `Haçlı kuşatması`!
Kenan Akın 01 Ocak 1970
Stratejik önemini, konumunu neredeyse "yediden yetmişe" bütün Türklerin yıllardan beri kavradığı ancak "fiili" bir şekilde dile getiremediği Kıbrıs'ın tamamen Rumlara teslim müzakereleri bugün Cenevre'de başlıyor.
Kıbrıs'ta, "Federal bir devlet kurma" müzakereleri 9, 10 ve 11 Ocak'ta Akıncı ve Anastasiadis arasında devam ederken 12 Ocak'ta ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da katılacağı 5'li toplantı vesile yapılarak "çoklu" konferansa dönüşmesi bekleniyor.
Konferansta, KKTC'nin sözde "Garanti ve Güvenlik" konuları ele alınacağı sanılıyor.
Oysa, Erdoğan'a baskı uygulanarak, "garantörlük ve güvenlik" yetkilerinin budanması hatta çalışmaz hale gelmesi için kararların alınması şimdiden tahmin ediliyor.
En önemlisi, KKTC'nin yok edilerek, adanın Rum egemenliğine geçmesi ve Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de güvenliği ve haklarının kuşatılmasının temeli atılmış oluyor.
***
Gazeteci olarak, fiilen katıldığımız 2. Barış Harekatı'ndan beri, Kıbrıs sorunuyla çok yakından ilgilenmemizin ve belki de yüzlerce "uyarı" yazılarımıza rağmen, bu millîi davamıza tam anlamıyla destek verilmediğine tanık olmamız esef ve üzüntü veriyor.
Gerçi "son dakikada" Birlikte Türk Milletiyiz Hareketi ve Millî Düşünce Merkezi, Türkiye Barolar Birliği'nin desteğiyle 5 Ocak'ta İstanbul'da muhteşem bir panel gerçekleştirmesi yüreklere su serpmiş sayılıyor. Sadi Somuncuoğlu'na da çabalarından ötürü teşekkür etmek icap ediyor.
Ne yazık ki, gelen felaketten bihaber Türk halkının çoğunluğunun yanı sıra sivil toplum kuruluşları ve medya susuyor.
Ne var ki, Kıbrıs Türk'ü vatanında "azınlık" durumuna düşürülmek isteniyor.
Armağan Kuloğlu'nun önceki gün Yeniçağ'daki "Kıbrıs gitti gidiyor" başlıklı yazısında bakınız nelere dikkat çekiliyor;
"Müzakereler, her konuda Türkler aleyhine gelişmektedir. Kıbrıs Türkü kendi vatanında azınlık durumuna düşürülmektedir. Bu çözümle Kıbrıs Türkü, kısa zamanda yersiz ve yurtsuz kalacak, adada yaşama imkânı bulamayacaktır.
"Sözde çözüm" gerçekleşirse, Doğu Akdeniz'deki stratejik denge Türkiye aleyhine bozulacaktır. Ege'deki sıkıntılı duruma, Akdeniz de eklenecek, Türkiye Batı'ya ilaveten, güneyden de kuşatılmış, Doğu Akdeniz'deki alaka ve menfaatlerini yitirmiş, Orta Doğu'daki etkinliği de yara almış olacaktır.
Kıbrıs'taki kaybı, Suriye Kuzeyindeki oluşumun da eklenerek Büyük Kürdistan yaratma düşüncesiyle birlikte değerlendirmek gerekir.
Rumlar bir süredir 12 Ocak'ta Cenevre'de yapılacak 5'li konferansa, BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesini de dahil etmeye çalışmaktadır.
Rusya'nın GKRY Büyükelçisinin, ABD'nin, AB'nin, Yunanistan'ın, İsrail'in ve daha birçok ülkenin, Türkiye'nin garantörlüğünün sona ermesi ve Türk askerinin Ada'dan çekilmesini savunması dikkat çekicidir. GKRY Dışişleri Bakanı, Rusya'nın tüm yabancı orduların Kıbrıs'tan ayrılması gerektiği yönündeki görüşünün, kendi görüşleriyle aynı olduğunu belirtmiştir. Rumlar BM Güvenlik Konseyi üyelerinin tümünün desteğini almış durumdadır. Konunun buraya götürülmesi tuzaktır."
***
Aslında üç-dört sene kadar önce, Türk Deniz Kuvvetleri'ne yapılan operasyonlar ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ne sızma gayretleri Kıbrıs'ın düşürüldüğü bugünkü durumunu açıkça gösteriyor.
Öte yandan, "Sayın Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'ya" başlığı altında 12 Aralık 2016'da Yeniçağ'da yazdığımız açık mektupta belirttiğimiz gibi, çözümün nasıl olacağı ile ilgili "esrar" perdesinin devam ettiğini öne sürdüğümüzü hatırlatmamız gerekiyor.
Ayrıca "...gizlilik içinde yürütülen görüşmelerin halkı yine aldatma operasyonuna dönüşme ihtimali akıllara geliyor.
En önemlisi, 1974'ten beri devam eden barış ortamından uzaklaşacağımız ve bir iç savaşa doğru gidileceği kaygısı soydaşlarımızı kaplıyor.
Temelleri çürük sadece güçsüz toplumların ezilmesini sağlayacak bir federasyonun kurulmak istenmesi kaygıları daha da artırıyor.
Hiçbir yerde görülmemiş, sadece güçsüz toplumların ezilmesi sonucu doğuracak bir federasyon kurulmak isteniyor olması beraberinde bir çok bölgesel hatta küresel sorunlar getireceği de şimdiden hesaplanıyor." şeklindeki görüşlerimiz yeniden öne çıkıyor.
Haçlı kuşatması; şimdi de, şehitlerimizin kanı ile gazilerimizin kahramanlığı ile yoğurulan topraklarımızı elimizden kapma zihniyetini güdüyor.