Otoriterleşmeye teslim oyları...
Şükran Soner 01 Ocak 1970
Meclis’te göreve başlarken yemin etmiş milletvekilleri bu kez geçerli hukuk devleti düzeni içinde oylarını kullanacaklarına ilişkin kendi iç vicdanları ile hesaplaşabilmekten çok uzakta bir konumdalar.
AKP-MHP liderlikleri ittifakında, gözlerimizin önünde ortaya çıkan, oylanacak metnin çok partili parlamenter rejimimizi ortadan kaldırması kaygı duyulacak tek olumsuzluk değil. Ötesinde, dünyada göreceli demokrasileri ayakta tutabilecek başkanlık rejimlerinin tümü ile çeliştiği içindir ki Liderlik açıklamaları savunmalarında dahi “Türkiye tipi cumhurbaşkanlığı rejimi” olarak pazarlandı.
Oylamaya sunulan metnin ülkenin tek partili liderliğe teslim edildiğini saklama olanağı bulunmadığı içindir ki.. Getirilmek istenen metnin diktatörlük içeriğini saklamaya yönelik, “Güçlü lider, güçlü yönetim ile ülkenin içinde bulunduğu sorunların altından kalkılabilir” soslu kampanyalara öncelik veriliyor.
Öncelik Meclis’te evet oyu kullanmaları talimatı verilen AKP ve MHP’li milletvekillerinin, seçmene verdikleri sözlere, yeminlerine sadık kalma kaygısı ile vicdani içyargı, iradelerini kullandırmamak, hayır oyu firesi verdirmemekte...
***
Şimdilik birkaç MHP’li dışında kamera karşısında konuşmak zorunda kalacak AKP ve MHP milletvekillerinden, hukuken kapalı olması hakları olan oylarına nasıl el konulduğunun itirafları beklenemez. Taslak metinde topunun birden imzası olan AKP milletvekilleri üzerinden yapılmış bir araştırma sonucu çok düşündürücü. Büyük çoğunluğunun metnin bütünü, içeriğinden haberdar olmadıkları ortaya çıkmış.
Koşulsuz destek, sorgulanamayan Liderlik iradesine biat üzerinden. Aslında MHP Başkanı Bahçeli’nin var olan fiili duruma destek gerekçesi de aynı kapıya çıkmıyor mu?
İktidardaki AKP’nin biat kültürüne mahkûm milletvekilleri için açıklanabilir bu durum MHP iradesine nasıl dönüştürülmüş olabilir? Hem de yıllardır siyaset arenasında en çok AKP’nin sınır tanımaz otoriterleşmesinden yakınılmışken.
***
Nedenlerinde MHP’deki yakın tarih yönetim kavgalarına bakmakta yarar olabilir. İktidarlarının avuçları içindeki yargı eliyle, söz konusu kararlarında, MHP liderliğinin demokratik seçim yenileme hamlelerine karşı nasıl kollandığını anımsadınız mı?
Kulaklarını sevgiyle çınlatalım, romancı, siyasal sosyal örgütlenmelerden çok birikimli Erol Toy o tarihlerdeki bir sohbetinde; “Bu işlerin sonunda Bahçeli ve yakın çevresi sonunda Erdoğan Liderliğine sığınacaklar..” öngörüsünde bulunmuştu.
Özellikle 15 Temmuz FETÖ’cü darbesinin ardından, Erdoğan liderliği AKP iktidar erki icraatlarında, kamu kaynaklarının kullanımı en çok da kilit kamu görevleri İktidar kadrolaşmasında ödünsüz FETÖ’cüler operasyonu zorunluluğu ortaya çıkmıştı. Laf aramızda AKP iktidar kadrolaşmalarında en başından dindarlık kimliğinin başı çekmesi koşulu ile Kürt-Türk kimlik ayrışması bölgelere göre ancak ağırlık alabilirdi. AKP örgütü belediyeler tabanlarında dindarlık yanına eklemlenmiş alt kimlik ağırlıklarını selamlaşmalardan kolaylıkla ayırt edebilirsiniz.
AKP’nin güçlü iktidar ilk yıllarında, Cemaat ortaklığında su sızmazken 1. tezkerenin dönüşünde Meclis içindeki milliyetçi damar oyları açıklaması vardır. 17 Aralık ilk keskin Cemaat’le yol ayrımında, örgüt içi hesaplaşmaya gidilememişti. Erdoğan liderliği gücü ile temizlik stratejileri gündeme girmişti. Yeni seçimler, yöneticiler, milletvekili listeleri, bakan, başbakan seçimleri ile yola devam edilmişti.
Zorunlu TSK, polis, yargı üst operasyonları süreci, acil FETÖ’cü darbeyi üretince işin rengi değişti. En üst kadrolardan tabana kitlesel, on binler, yüz binlerin ayıklanmasında, işin içine Kürt barış sürecinin kırılmış olması da eklenince.. Öncelikli dindar kindar AKP kökenli kadrolaşma yetmeyince, dindar milliyetçiler için de kapıların açılması gereği doğdu...
Ülkenin rejimi, laik Cumhuriyet, demokrasi, hukuk devleti düzeni.. tehdit altında; yeminine, seçmenine ihanet söz konusu, diktatörlüğün önü açılıyormuş... Milletvekili, vicdanının iç sesini dinleyebilecek mi?