Kanla alınan vatan toprağı dolarla satılıyor!
Batuhan Çolak 01 Ocak 1970
'Milli' ve 'yerli' kelimeleri son yılların belki de en çok kullanılan sıfatları haline geldi. Milli sermaye, milli irade, yerli girişim... Özellikle 'Türk' demekten sakınanlar sıklıkla bu dili kullanıyor. Dikkat edilirse Türk milleti yerine sadece 'millet' deniliyor.
Bu kapsamda atılan her adım ve politika da bu millilik kapsamında değerlendirilebiliyor. Örneğin 5 milyona yakın Suriyeliye vatandaşlık verilerek Türkiye'nin demografik yapısının değiştirilmesi dahi "milli Suriyeliler" olarak yorumlanabiliyor.
"Türk, Türk milleti, vatan" gibi kelimelerden sakınan bir diğer grup da 80 öncesinin sol fraksiyonları... Onlar da ısrarla "vatansever, milliyetçi, Türk vatanı" kelimeleri yerine "yurtsever, yurt" kelimelerini tercih ediyorlar.
Konumuza dönecek olursak, ekonomideki rakamlar sonrasında "milli" hamleler gelmeye devam ediyor!
Geçtiğimiz günlerde Atatürk posterinin yanına, Katar Emiri'nin fotoğrafını asıp, Trabzon'da yatırım yapılacak araziler helikopterle gezdirilmişti.
Trabzon kesmemiş olacak ki devletin ajansı AA da çok önemli bir haber geçti. Aynen aktarıyorum:
"En az 1 milyon dolar tutarında taşınmazı, tapu kayıtlarına 3 yıl satılmaması şerhi koyulmak şartı ile satın aldığı ilgili kurumlarca tespit edilen yabancılara Türk vatandaşlığı verilmesine ilişkin karar gayrimenkul sektöründe heyecan yarattı."
Özetle deniyor ki, yabancılar ev alırsa vatandaşlık onlara hediyemizdir.
Haberin devamında da inşaat firmalarının görüşlerine yer veriliyor. O şaşalı firmalardan birinin yönetim kurulu başkanı diyor ki: "Bu düzenleme ile beraber yabancıya satış konusunda çıtayı yükselterek hedefi yıllık en az 10 milyar dolara çıkarmalıyız. Yani son yılların en az 2 katı."
Nasıl da rahat satıyorlar değil mi?
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ev alabilmesinin imkansız hale geldiği bir ortamda hiçbir sınır getirilmeksizin konut satışı yapılıyor. Yetmiyor Türkçe bile konuşamayan insanlara bir de vatandaşlık veriliyor.
2017 itibariyle, bir vatandaş İstanbul'un en kötü yerinden ev almak istese en az 200 bin TL'yi gözden çıkarmak zorunda. Bunu da banka kredisiyle aldığını hesaplayalım. 10 yıllık bir kredi çektiğinde ödeyeceği toplam rakam 350 bin TL, aylık taksiti ise yaklaşık 3 bin TL olacak. 2 asgari ücretli bir araya gelse yemese içmese yine evin taksitini ödeyebilmeleri mümkün değil. Ödeseler bile oturacakları ev 1+1 ya bahçe katı ya da yer altı olacak!
Bu mudur eşitlik, bu mudur adil düzen, bu mudur milli ekonomi?
Konut satışının bir diğer anlamı vatan toprağının satılmasıdır. Adım adım, sessiz sedasız işgaldir. İsrail'in Filistin topraklarına nasıl yerleştiğini ve en sonunda orayı nasıl "İsrail toprağı" yaptığını unutmayalım.
Ekonomideki ferahlamayı hiçbir değer yargısı olmadan salt liberal anlayışla değerlendirmek ateşle oynamaktır.
Kanla alınan vatan toprakları, Dolar'la, Euro'yla satılamaz!
Abdülhamit'in cevabı
Tarihçiler üzerinde hem fikir olamasalar da, Yahudi milliyetçilerinin önderi Theodor Herzl yüklü bir ödeme karşılığında Filistin topraklarına yerleşmeyi istemesi üzerine Sultan Abdülhamit'in verdiği cevap uzun yıllardır İslamcı kanadın yayın organlarında yayınlanır, aktaralım:
"Ben bir karış toprak dahi satmam, çünkü bu vatan bana değil milletime aittir. Dünyanın bütün devletleri ayağıma gelse ve bütün hazinelerini kucağıma dökseler size bir karış yer vermem. Ecdadımızın ve milletimizin kanıyla elde edilen bir vatan para ile satılamaz… derhal burayı terk edin. Defolun!"
Her fırsatta 2.Abdülhamit'in Yahudilere verdiği Filistin cevabını siyasi propaganda yapıp, Lozan ve Cumhuriyet'i eleştirenler, her nedense vatan topraklarını satarken Osmanlı'yı hatırlamıyorlar!