Ham hum yasa!
Melih Aşık 01 Ocak 1970
CHP’nin hukukçu milletvekili Haluk Pekşen önceki akşam Halk TV’de Uğur Dündar’ın programında anayasa değişikliği paketindeki tutarsızlıkları anlatırken çok ilginç örnekler verdi... Örneğin anayasa teklifinin kabul edilen 10. maddesi diyor ki:
“...Cumhurbaşkanı’nın hastalık ve yurtdışına çıkma gibi sebeplerle geçici olarak görevinden ayrılması hallerinde, Cumhurbaşkanı yardımcısı Cumhurbaşkanı’na vekâlet eder ve Cumhurbaşkanı’na ait yetkileri kullanır. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olanlar arasından Cumhurbaşkanı tarafından atanır ve görevden alınır.”
Haluk Pekşen dedi ki:
- Cumhurbaşkanı, diyelim ki yurtdışına gitti. Bu maddeye göre vekil bıraktığı yardımcısı aynı yetkilere sahip olduğundan o daha uçaktayken kanun gücünde kararname çıkarabilir, Cumhurbaşkanı’nı görevden alabilir veya onu emekliye sevk edip diğer yardımcıların tümünün görevine son verebilir. Af çıkarıp cezaevlerindeki bütün FETÖ’cüleri serbest bırakabilir.
Diyelim ki Cumhurbaşkanı bir kaza geçirdi ve hayatını kaybetti. Veya aniden iş yapamayacak derecede hastalandı. Vekil bıraktığı, seçimle gelmemiş, dolayısıyla milli iradeyi temsil etmeyen yardımcısı bir anda ülkenin en etkili ve yetkili kişisi konumuna gelebilir, milli iradeyi yüzde yüz temsil eden Meclis’i feshedebilir. Buna engel yok.
Cumhurbaşkanı yardımcısı Meclis dışından biri de olabiliyor. Bu durumda Türkiye’yi halk tarafından seçilmemiş biri yönetecek demektir.
Getirilen düzenlemeyle Cumhurbaşkanı parti üyesi, yani taraflı oluyor. Ama değiştirilmeyen- ya da değiştirilmesi unutulan- yürürlükteki Anayasa’nın 103. maddesine göre ‘Cumhurbaşkanı üzerine aldığı görevi tam bir bağımsızlıkla yerine getireceği’ne dair yemin ediyor.
Hem partili, yani taraf ve hem bağımsız!
Yeni anayasa teklifi belli ki Tayyip Erdoğan’ın ömür boyu Cumhurbaşkanı kalacağı inancıyla hazırlanmış. Oysa 2019 ve sonrasında kimin o göreve geleceği ve nasıl kadrolar kuracağı bilinmiyor... Hazırlayanlar anlaşılan bu ihtimali hiç düşünmemiş!
Sosyal takip!
CHP’nin gazeteci kökenli milletvekili Barış Yarkadaş TBMM’de konuşuyor:
“Bir süre önce ‘Sosyal Medya Takip Birimi’ adı altında, yasalarda yeri ve hangi yönetmeliğe göre oluşturulduğu belli olmayan bir birim kuruldu. Bu birimde çalışanların tek işi sosyal medyada kim ne yazmış, kim ne paylaşmış, hangi tweeti atmış onu izlemek... Bu birimde görevlendirilen polisler şu ana kadar 17 bin kişi hakkında fezleke düzenledi, 45 bin kişinin de isim ve adresini tespit etmeye çalışıyor. 3 bin 500 kişi yazdıklarından dolayı gözaltına alındı, bin 500 kişi sadece ve sadece sosyal medyada yazdıklarından dolayı tutuklandı. Soruşturma, gözaltı ve tutuklamaların tamamının gerekçesi de Türk Ceza Yasası’nda yer almayan ‘devlet büyüklerine hakaret’ suçlaması...”
Anayasa’yı halk, ifade özgürlüğünün işte bu düzeye indirildiği ortamda tartışıyor.
Dil yaresi!
Başbakan Binali Yıldırım geçenlerde Irak ziyaretinden dönüşte dedi ki:
“Bizim Başika’da bulunmamız bir keyfiyet değil, ihtiyaçtan.”
Çok sık görülen bir yanlışı Başbakan da yapmış. Binali Bey, burada Başika’da asker bulundurmamızın keyfimiz öyle istediği için değil, zorunluluktan kaynaklandığını söylemek istiyor. Ancak keyfiyet keyfilik anlamına gelmiyor. “Nitelik, durum” anlamına geliyor.
Laf Türkçe’den açılmışken Melih Gökçek’i anmamak olmaz tabii. Geçen gün attığı bir twitte “herkes” yerine “herkez” yazınca bir takipçisi, “Önce Türkçeyi öğren” mealinde uyarmış kendisini. Aldığı yanıt ne mi olmuş bu takipçinin?
“Ukelalık etme!”
Çok çocukludan çok vergi alınacakmış!
Ne olacak şimdi?
Millet gidip fazla çocuklarını
“En az 3 çocuk yapın”
diyen partiye
iade
mi edecek?
? ? ?
Meclis’te
‘Köpek giremez’
yazısı açan hanım milletvekilleri umarız bir gün
arama kurtarma için bu hayvanlara muhtaç durumuna düşmez!
Akif Kökçe