« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

23 Oca

2017

KKTC Batı Trakya Türklerine Dönüştürülmesin...

Erol Manisalı 01 Ocak 1970

Türkiye’nin terörle ve Suriye’deki savaşla boğuştuğu, Ankara’daki iktidarın “başkanlık ve tek adamlık” dışında bir şey düşünmediği bir ortamda, Kıbrıs görüşmelerinin yapılması büyük bir yanlıştır.
“Kürt açılımı ve Esed açılımında(!) olduğu gibi” büyük yanlışlara gebedir. Çünkü Kıbrıs meselesi Kıbrıs Türklerinin sorunu olduğu kadar Türkiye’nin (ve Lozan’ın) güvenliği ile de ilgilidir.
Türkiye, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de etkili bir biçimde var olmak zorundadır. Sadece enerji kaynakları ve yolları bakımından değil, Kürdistan projesinin engellenmesi için de kaçınılmazdır. Kıbrıs’tan koparılmış bir Türkiye yalnız Kıbrıs Türklerinin yok olmasına değil, stratejik bölgesel çıkarlarının da ortadan kaybolmasına yol açacaktır.

Görüşmelerde Türkiye’nin kırmızı çizgileri
1) Türkiye’nin fiili ve etkili garantörlüğü kesinlikle kalmalıdır. Belli bir süre sonra kalkması, AB ya da NATO’ya devredilmesi gibi formüller kesinlikle kabul edilemez. Yunanistan ve Kıbrıs Rum Devleti AB’nin üyeleridir, istedikleri gibi oynarlar. NATO ve (ABD’nin) Suriye’de yapmakta oldukları ortadadır. PYD’yi Karpas’a bile uzatabilirler.
Türkiye, Yunanistan ve İngiltere fiili ve etkili garantörler olarak kalmalıdır.
2) TSK, en az kolordu düzeyinde KKTC’de sürekli olarak bulunmalıdır. Rum devletinin güçlü bir ordusu bulunuyor: Rum devleti ve Yunanistan askeri yönden bir bütün olarak çalışıyorlar. İngiltere’nin ABD tarafından da kullanılan Agratur ve Dikelya üsleri, Birleşik Krallığın “malı olarak” adada bulunuyorlar.
16 Mayıs 2008’de Bıçak Sırtı köşemde, “yeni yabancı üslerle ilgili olarak” yayımladığım yazıya ne Ankara’dan ne de ilgili yabancı büyükelçiliklerden “yalanlama gelmemişti”.(*)
Bazı “yabancı” ülkelerin KKTC’de fiilen üs ve tesis hazırlığında olduklarını yerleri ile yazmıştım. TSK’nin kullandığı hava üssü, çakma CAS şirketine devredilmişti. Sadece M. Ali Talat bir açıklama ile “ihalenin usulüne uygun yapıldığını” söylemişti. Yanılmıyorsam yazıma yanıt, FETÖ’nün Ergenekon kumpası ve Silivri ile verildi!
3) Rum yerleşiminin KKTC’de serbest hale getirilmesi, “ileride Kıbrıs Türklerinin aynen Batı Trakya’da olduğu gibi” azınlık haline sokulmalarına yol açar.
Bugün Türkiye, “Batı Trakya Türkleri üzerinden Yunanistan’da ne kadar var ise (bulunuyorsa) Kıbrıs adasında da o kadar marjinal konumuna düşer”.
1974 öncesinde de Kıbrıslı Türkler, Rum baskısından İngiltere’ye kaçmak ve göçmek zorunda kalmışlardır.
2002 sonunda iktidara gelenlerin ilk sözü şu olmuştu: “Bu iş Denktaş’la yürümez, 40 yıllık Kıbrıs politikamız değişecek.” Ve işler 2003 Annan Planı sonrasında bu noktaya getirildi. Türkiye’yi adadan ve KKTC’den tamamen koparmaya çalışıyorlar BOP’nin bir sonucu olarak.

Önce Ege, şimdi Kıbrıs
Son birkaç yıl içinde önce Ege adalarını fiilen işgale başladılar, Yunan askerleri ile birlikte bayrağı da dalgalanıyor. Şimdi sıra büyük lokma KKTC’ye geldi.
23 yaşımdan beri hayatım “Kıbrıs meselesi” içinde geçti. Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı’nda (TMGT) Dış İlişkiler Komisyonu başkanı iken, Avrupa Konseyi’nde (CENYC’te) 1960 Londra ve Zürih anlaşmalarının Kıbrıs Türklerine ve Türkiye’ye sağladığı hakların savunuculuğunu yaptım.
1974 sonrasında Ankara’daki ilgili siyasiler ve Denktaş’la yakın ilişkilerim oldu. Kıbrıs sorununu anlatan 10 dolayında kitap yayımladım. Ama bugünkü kadar hiç karamsar olmamıştım.
Bir yanda Kıbrıs’la ilgili çok kritik görüşmeler sürüyor, öte yanda Ankara’daki siyasilerin ve TBMM’nin tutumuna ve haline bakıyorum. Kıbrıs Türkleri de “hangi Türkiye” sorusunu kendilerine soruyor olmalılar!
İşin Kürt açılımında, “Müslüman Kardeşler” açılımında, Suriye Sünni açılımında olduğu gibi, Türkiye’nin stratejik ulusal çıkarları ile çatışması olasılığının korkusunu taşıyorum.
Yarın KKTC Batı Trakya Türklerinin konumuna düştüğünde acaba birileri yine “hata yaptık, aldatıldık” diyecekler mi?
Eğer Kıbrıs’ta korktuklarım başımıza gelirse, Meclis’teki yeni anayasa dayatmalarının bir bedeli de Kıbrıs olacaktır.
(*) Erol Manisalı, Bıçak Sırtı, Cumhuriyet, 16 Mayıs 2008

Ziyaret -> Toplam : 125,24 M - Bugn : 128884

ulkucudunya@ulkucudunya.com