En büyük hasarı Erdoğan görür
Can ATAKLI 09 Temmuz 2008
Artık çok açık bir gerçek ki Ergenekon adı verilen olay bir çete ve darbe davasından ziyade siyasi hesaplaşma haline dönüştü. Kimse “Ortada bir suç var, hukuk yoluyla üzerine gidiliyor” diyemez. Eğer gerçekten bir suç varsa işin bu kadar uzatılmaması gerekirdi. Oysa sakız gibi uzatılarak ve hemen her operasyon birkaç gün öncesinden yandaş medyaya sızdırılarak sürdürülüyor her şey.
Şimdi bunları bir kenara bırakalım. İktidar ve Başbakan olayın neresinde, bu konuyu irdeleyelim.
Ergenekon olayı başlatıldığında ortada henüz kapatma davası yoktu. Olay başladığında iktidar darbeye karşı kendini güvence altına almak istiyordu gözlediğim kadarıyla.
Bir taraftan güçlü iktidar portresi çizilirken, öte taraftan da “Bizi yıkmak isteyen derin güçler var” propagandası ile de dengeler tutulmak isteniyordu. Ancak kapatma davasının açılmasıyla işin seyri değişti. İktidar hiç de akıllıca olmayan bir yöntemle “kapatma davası ile Ergenekon davasını” birbirinin alternatifi gibi gösterme çabasına girdi.
Yandaş medya doğruluğu kesin olmayan bilgi ve belgelerle donatılırken, AKP’li olmayan ama AKP destekçiliğine soyunan liberaller darbe, derin devlet, yeni anayasa tartışmalarını başlattılar.
Ancak gözlediğim kadarıyla Tayyip Erdoğan burada çok önemli bir hesap hatası yaptı. Ona danışmanlık yapanlar belli ki, “Bu süreç lehimize işler, hem kapatma davasını etkileriz hem de rakipleri teker teker ortadan kaldırırız, üstelik dış destek de alırız” fikrini işlediler.
Ancak aynı zamanda AKP içinde başka bir oyun oynandığı da biliniyor. Bu da olası bir kapanma halinde parti içi egemenliğin kime geçeceği konusu. Şu anda “Tayyip Erdoğan kimi işaret ederse o kazanır” görüşü hâkim gibi olsa da, örneğin Cumhurbaşkanı Gül’ün süreçte etkin bir rol oynamaya hazırlandığı biliniyor.
Gül’ün “Hedefe giden yolda fedakârlık yapılabilir” mantığı ile Erdoğan’ı devre dışı bırakma formülleri aradığı çok konuşuluyor.
Çünkü bu süreçte Gül, Erdoğan’a göre avantajlı durumda. Nedeni basit: Eğer Anayasa Mahkemesi AKP’yi kapatır ve Erdoğan’ı da sorumlu tutarsa, Başbakan o an makamını boşaltacağı gibi milletvekilliği de düşecek.
Oysa aynı karar alınsa bile Abdullah Gül’ün durumu tartışmalı. Gül, ceza alsa bile bir ihtimal Cumhurbaşkanlığı’na devam edebilir. İşte Gül ve ekibini iştahlandıran da bence bu. Tayyip Erdoğan feda edilebilir, yola devam kararı alınır.
***
İddianame
Gözaltı operasyonunda herkesin en çok konuştuğu konu “Neden bir yılı geçmesine rağmen hâlâ iddianame” yok sorusuydu. Kesin bir açıklama yok ama AKP’liler “Süreçte her gün bir şey bulunuyor, tüm kişiler toplanınca iddianame yazılır” diyorlar. Peki.
Ancak anladığım kadarıyla iddianameyi yazmakta zorlanıyor savcılar. Çünkü bir darbe planı varsa, bu takdirde arkasında silahlı bir güç de olmak zorunda. Bu silahlı güç de askerde var. Bu durumda iddianameye “darbeye hazır askeri birliklerin ve komutanlarının da eklenmesi” gerekir. Böyle bir şey olmadığı kesin.
O halde iddianame “Askeri darbeye kışkırtmak için terör eylemleri ve kaos yaratmak” iddiasını ortaya atılabilir. Ama böyle bir iddiayı çürütmek de çok zor olmaz.
Bu nedenle Ergenekon olayı için “siyasi bir hesaplaşma” demek çok da yanlış olmayacaktır.
Belli ki bu konuyu tartışmaya günlerce devam edeceğiz.
***
Konunun zorlukları
Ergenekon olayı ile ilgili bir gazeteci olarak yaşadığımız sıkıntılar var. Bunları belirteyim.
1- Bu dava ile ilgili hiçbir şey bilmiyoruz. Sadece AKP medyasına sızdırılan bazı telefon konuşmaları, e-mail yazışmaları ve bulunan bazı silah ve patlayıcılar var.
2- Tutuklanan ve gözaltına alınanlar arasında dengesizlik var. Bir tarafta emekli orgeneraller, parti başkanları, diğer tarafta gazeteci ve yazarlar ile mafya artığı isimler bulunuyor. Kafalar karışıyor.
3- Tutuklanan ve gözaltına alınan isimlerin hangi ilişkiler içinde olduklarını bilmiyoruz. Bu nedenle kimse kefil olma cesareti gösteremiyor.
4- Bu isimlerin darbe yapamayacağını söylemek sıkıntı yaratıyor. Haklarındaki iddialar konusunda hiçbir bilginiz olmadığı için “darbecileri savunma” gibi abuk sabuk bir durumun içine düşüyorsunuz.
5- Bir yılı aşan süreç boyunca kimsenin aklına gelmeyen isimlerin tutuklanması ya da gözaltına alınması, herkesi kuşku ve endişe içinde bırakıyor. İster istemez sıranın kendinizde ya da tanıdığınız başka birinde olabileceği aklınıza geliyor.
6- Karmakarışık gelişmeler nedeniyle yazdığınız yazıların ya da yaptığınız konuşmaların “soruşturmayı etkilemek” adına suç teşkil edip etmediğine dikkat edemiyorsunuz. Bu da olmadık başka davaların başınızı derde sokmasına neden olabilir.
***
Hodri meydan
Deniz Baykal dünkü parti grup toplantısında Erdoğan’a “Başkasının değil Meclis’in değil sadece Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Deniz Baykal’ın dokunulmazlıklarını kaldıralım” teklifi vererek “Hodri meydan” dedi.
Dokunulmazlıkların demokrasimizin işleyişine ne derece ket vurduğundan söz etmeyeceğim. Hoşuma giden, Deniz Baykal’ın çıkışı oldu. Tecrübeli siyasetçinin gözaltıların bu derece belirsiz olduğu bir dönemde bu çıkışı yapması CHP’de bıçağın kemiğe dayandığını gösteriyor.
***
“Yargı taraflı” iddiası havada kaldı
AKP’ye açılan kapatma davasından bu yana AKP yandaşlarının medyada ısrarla tartıştığı bir konu var. O da Yargı’nın tarafsızlığını yitirdiği. Hele kapatma davasının üstüne bir de Anayasa Mahkemesi’nin türbana izin veren anayasa değişikliğini iptal etmesi gelince koro daha yüksek sesle bağırmaya başladı.
Ama son bir haftada yaşadığımız olaylar bu iddiaların hepsini havada bıraktı. Hemen neler olduğunu hatırlayalım.
1- Yargıtay Genel Kurulu Fethullah Gülen hakkında verilen beraat kararının bozulmasını isteyen kararı reddetti. Böylelikle Gülen’in “Şeriat devletine geçmek için çete oluşturmak” suçlamasından beraati kesinleşti.
2- Anayasa Mahkemesi CHP’nin hesaplarında usulsüzlük bularak 1 milyon YTL’ye yakın varlığını Hazine’ye irat kaydetti. Ayrıca CHP yönetimi için suç duyurusunda bulundu. Baykal’a yargı yolu açıldı.
3- Aralarında bir eski kuvvet komutanı ile bir orgeneralin bulunduğu çok sayıda kişi sabahın erken saatlerinde gözaltına alındı.
Bütün bu olaylara bakınca Türkiye’de Yargı’nın hukuk dışına çıktığını herhalde kimse söyleyemez. Son bir not daha yazayım: Dünün en ilginç açıklaması AKP’li Dengir Mir Mehmet Fırat’tan geldi. Haftalardır yargı bağımsızlığının kalmadığından şikâyet eden bu siyasetçimiz dün “Herkes yargı kararına uymalı” dedi. Hoş...