Yaşasın demokrasi!..
BEHİÇ KILIÇ 09 Temmuz 2008
Benİm Genel Yayın Müdürüm Ufuk Büyükçelebi’yi sevgili arkadaşımı “darbeci” diye göz altına aldınız ya cem-i cümlenizi tebrik ediyorum aslan demokrasi havarileri!..
Ufuk Büyükçelebi’nin silahı var, hep yanında taşıdığı silah..
Bu silah, bir yüzünde Mustafa Kemal Atatürk’ün kabartması, öteki yüzünde Bozkurt olan kolyesi...
Ufuk gravat takmıyor, bu kolyeyi taşıyor,çünkü kolyesi büyük bir silah, o silahtan ödleri patlıyor karanlıkların!..
Ufuk Büyükçelebi’yi Genel Yayın Müdürümüzü gözaltına alan polis, kendisini daha sonra gazetesine getirdi, odasında arama yapacak “darbe(!) dokümanı” bulacak... Kendisini getiren polislerin gözü öfke dolu, memleketi soyup soğana çeviren bir hortumcu, ya da Kandil dağının en vahşi eşkiyasını “taşıyorlar” sanki... Acısı da bu, bizim çocuklarımız bize karşı ve kimlerin bu manzara karşısında etekleri zil çalıyor...
Bizler, Tercüman’ı yöneten ve yazı yazanlar hep tehdit ediliriz... Susmayız, bu can bizim değil ki, Allahımızın verdiği can...
Bize saldıran alçakların kalibresi de bellidir koalisyonu da... Bunlar, Barzani’nin, Haçlı tarafından devşirilmiş, Müslüman görünümlü cemaatın ve PKK’nın militanlarıdır... Tabii,biliyorduk ki, şu maliyesi perişan edilen memleketin hazinesi de bunlara bir biçimde kemirtiliyordu ve bu yüzden de sesleri pek gür çıkıyordu... İşte bu gürüh, küfür ve saldırılarını hep şu ortak “temenni-bilgi” ile bitiriyorlardı...
“Ulan Ergenekon,seni daha niye içeri almadılar!!?”
Bu “sözcük-bilgi” boş saldırı değildir ve “Ergenekon” parolası ile, kimlerin saldırıya kalktığının göstergesidir...
Şimdi şu son olaylara bir bakınız...
İngiliz işgali sürseydi diyen kız ,Devrimlere travma diyen beyefendi, Bağımsızlık barbarlıktır, AB elbette hesap sormalıdır, Atatürk de kim oluyormuş diyen aydınlar...
Ve, 1925 yılında, İngilizlerin dümen suyunda genç Cumhuriyet’e, hem de kutsal dinimizi kullanarak saldırmaya kalkışan, Şeyh Sait adlı satılmışın anılması, yüceltilmesi!..
Kurtuluş Savaşı kahramanlarına karşı ordu kuran, Mustafa Kemal Paşa için idam fetvası veren hain Şeyhülislam Sabri’nin adına vakıf kurulması...
İşte bu icraatların mümessilleri, büyük bir iştiyak içerisinde alkış tutmaktadırlar “Ergenekon” denilen beceriye...
Neden!.. neden!.. neden?!.
Oynasınlar, eğlensinler tadını çıkarsınlar... O zaman da öyle yapmışlardı...
Ak Parti, “kapatma” başlığı ile ortaya çıkan mesele ile ilgili bir haksızlık ve hukuksuzluğa muhatap olduğunu belirtiyor... Peki, demokrasiden sıkça söz eden bir siyasi iktidarın, dünya siyasetinin 60 yıl öncesinde kalan “infazlar-cadı avları” çerçevesinde uygulamalara seyirci kalması acı verici değil midir?!.
Bu operasyona destek veren bir kısım daha var ki adlarına “köşe yazarı!” da deniliyor...
Şunların temel ahlaki dayanaklarına, fırdöndülüklerine bile aldırmadan, “yandaşlıklarından” keyif almak da, bu işin önderlerinin çıtasını işaret eden bir göstergedir...
Ergenekon işinin ucunun ABD-AB mahreçli olması da bir düşündürücü konudur...
Ufuk Büyükçelebi “darbeci” öyle mi?!
Atatürk yaşasaydı ona ne diyecektiniz?.. Hoş şimdi de zaten söylüyorsunuz ya!.. Bir de O’nun fotoğraflarına sığınmanız da yok mu!?.
Ufuk’un silahından korkuyordu bunlar...