« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

30 Oca

2017

Paris Barış Konferansı

01 Ocak 1970

Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan İttifak Devletleri, ağır antlaşmalarla ülkeleri bölünerek paylaşılacaktır. Savaşın gali olan İtilaf Devletleri, bu paylaşım ülkelerinin çıkarlarına uygun ve anlaşmazlık çıkmadan çözebilmek için Paris Barış Konferans’ını topladılar. Konferansa hakim olan ABD, İngiltere, Fransa, Japonya ve İtalya yapılacak bütün antlaşmalar ve alınan kararlarda öncelikli söz sahibiydiler. Özellikle konferansa tek bir amaç için katılan ABD Başkanı Woodrow Wilson, yapılacak antlaşmaların Wilson İlkeleri’ne uygun yapılabilmesi için Milletler Cemiyeti’nin kurulmasını istiyordu. Fakat ABD tarafından alınan destekle 1. Dünya Savaşı’nı kazanan grubun en güçlü devletleri olan Fransa ve İngiltere bu desteği kaybetmemek için ılımlı gözükse de; saman altında su yürüten bu çıkarcı iki devlet ne şekilde olursa olsun bu büyük galibiyetten kazançlı çıkmak istiyorlardı. Özellikle Avrupa’da Fransa ve İngiltere’nin çıkarlarına aykırı bir politika güden Alman Devleti, konferansın birinci öncellikli konusunu oluşturuyordu. Fransa kendi sınırlarını koruma altına almak isterken İngiltere ise Avrupa’da söz sahibi olmak için en azından kendi himayesinde parçalanmış bir Almanya hayalleri kuruyordu. Savaş öncesinde kabul edilen Wilson İlkeleri’ne aykırı ne kadar uygulama varsa hepsi antlaşmalara dahil edildi. Bu söz de barış antlaşmaları aslında yenilen devletleri sindirme ve parçalama planından ibaretti.

Birinci dünya savaşının fitilini ateşleyen ve Avusturya veliahtının öldürülmesinin ardından Sırbistan’a savaş açılmasıyla başlayan Birinci Dünya Harbi, hem İtilaf hem de İttifak Devletleri için hem yıkıcı hem de askeri kayıp bakımından muazzam derecede yok edici oldu. Fakat özellikle Almanya’nın müttefik cephelerinde aldığı yenilgiler, Osmanlı Devleti’nin bütün savaş yükünü Alman devletine yıkmış olması (mühimmat ve askeri teçhizat) birinci dünya savaşını bitiren sonu daha da kolaylaştırdı. Savaşın bitiminden sonra kazanan devletler yenilen devletlerle imzalayacakları barış antlaşmalarını kararlaştırmak için bir araya gelmek istemişlerdir. Bu anlaşmaların hazırlanması için 32 devletin katıldığı Paris Barış Konferans’ında göze çarpan en büyük sorun, Avrupa kıtasında ortaya çıkan siyasi ve devletlerarası dengesizlikti. Örnek vermek gerekirse Avrupa’daki büyük devletler olan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Almanya ve Osmanlı Devleti; ayrıca ülkesinde ihtilal çıktığı için savaş dışı kalan Rus Çarlığı’nın durumu alınan kararları ciddi anlamda güç duruma düşürüyordu. Alınan kararlar ve yapılan barış antlaşmalarında Orta ve Doğu Avrupa’nın sınırları öyle çizilmeliydi ki, Almanya’nın bu ortamda yeniden filizlenmesi önlenmeli ve çizilen sınırların tümünde İtilaf bloğunun çıkarları ve hakimiyeti gözle görülür şekilde bariz kılınmalıydı. Paris Barış Konferansı’nda Doğu Anadolu’da kurulması planlanan Ermeni Devleti fikri ilk defa uluslararası bir platformda dile getirildi.

Konferansın ilk oturumunda (18 Ocak 1919) diğer yenilen devletlerle yapılacak olan barış antlaşmalarının uzaması üzerine ilk öncelik Almanya ile yapılacak olan sözde barış için başlatıldı. Böylece Almanya ile yapılan barış öncelikle gerçekleşmiş ve karara bağlanmıştır. Fransız Cumhurbaşkanı olan Raymond Poincare tarafından, Alman İmparatorluğu’nun yaklaşık yarım asır önce kurulduğu yer olan Versailles Sarayı’nın ünlü Aynalar Galerisi’nde yapılacak barış anlaşmasını detayları belirlendi. 18 Ocak günü başlayan konferansın çalışmaları 7 Mayıs’a kadar üç buçuk ay sürdü. Savaşın kazanılmasında yardımları olan küçük devletlerin paylaşıma dahil olmasını hoş karşılamayan İtilaf Bloğunun ileri gelen devletleri aralarında “Onlar Konseyi”ni oluşturarak alınan kararlarda tek söz sahibi olarak yol haritasını çizmek istediler. Onlar Konsey’i terimini açıklamamız gerekirse, ülke çıkarları ve savaşta verilen gerek askeri gerekse lojistik destek için paylaşımdan nemalanmak isteyen küçük devletlerin bu konferansa katılmaları hem alınacak kararları tehlikeye düşürecek hem de üç büyük devlet (Fransa, İngiltere, Amerika) olan İtilaf Bloğu’nun en güçlülerinin çıkarlarını zedeleyecekti. Bu sebeple Amerika, Fransız, İngiliz, İtalyan ve Japon Başbakanları ve Dışişleri bakanlarından oluşturulan bu “Onlar Komisyonu” ile devletler konferansa istedikleri gibi yön verdiler. Tabiî ki daha sonra buda yetmeyince “Crillon Oteli Komisyonu” olarak bilinen Dörtler Konseyi (Amerika, İtalya, İngiltere, Fransa) oluşturuldu. Bunun komisyonların yanı sıra alınan kararların onaylanması, araştırılması ve görüş sunulması için yaklaşık 52 komisyon kurulmuştur. Bu komisyonlarda devletlerin ileri gelenleri, üniversite öğretim üyeleri diplomatlar ve gazetecilikten gelmiş kişilerde bulunmaktaydı. Yapılan görüşmelere bu komisyon üyeleri katılmakla beraber alınan kararlara müdahil olmak yerine zamanla susmayı seçmişlerdir. Devletlerin uzlaşamama ve çıkar çatışmaları arttıkça bu defa da ülkeler kendi aralarında önemli kararları görüşmek ve konuları karara bağlamak için toplanmaya başladılar. Tahmin edildiği gibi paylaşılamayan sınırlar Onlar Konseyi’nin sonu olmuştur.

Fransa ve İngiltere’nin karşı çıkmasına rağmen ABD Başkanı konferansa özellikle barış antlaşması için ve ülkelerarasındaki sürekli bir barış ortamı için Milletler Cemiyeti’nin kurulması amacıyla katılmıştı. Fakat böyle bir kurulun oluşturulması ve Amerika Başkanı Wilson’un açıkladığı 14 maddelik Wilson İlkeleri, İtilaf Devletlerinin paylaşım planına uymamaktaydı. Wilson’un idealist ve barışçıl tutumuna karşı; Fransa ve İngiltere her zamanki gibi işgalci ve emperyalist tutumlarıyla Avrupa’nın sınırlarını çizmeye çalışıyorlardı. İngiltere ve Fransa, Wilson ilkeleri’ne ter düşmemek için “savaş tazminatı” yerine “savaş onarımı”, “sömürgeciliğin” yerine ise “manda-himaye sistemini” gündeme getirerek kendi kararlarının uygulanmasını sağladılar. Amerika’nın Avrupa’nın toprak sorunlarının çözülmesinden bir çıkarı olamayacağı için konferansta hakem görevini üstlenmiştir. Ayrıca, savaştan ağır kayıplarla çıkan İtilaf Bloğu’nun; Amerika’nın daha yeni kurulan ve savaş görmemiş askeri birliklerinden gelecek yardımı da kesmeye niyetleri yoktu. İtilaf devletlerine kredi ve mali yardım sağlayan Amerika’nın böylesi bir konferansta aktif rol oynaması da şaşkınlık uyandırmadı. Kendi düşüncelerinden ödün vermek istemeyen Fransa iktidarı olan Clemenceau, Wilson’a “soylu saf” yakıştırmasında bulunmuştu. Ünlü İngiliz iktisatçı Keynes de Wilson için “kör ve sağır bir Don Kişot” benzetmesini kullanmıştı. Konferansta başkanlık eden ülkelerden Fransa ve İngiltere, Avrupa’da bir daha uyanmayacak bir Almanya için çabalarken; Japonya’nın ise Avrupa kıtası üzerinde hiçbir beklentisi yoktu. İtilaf bloğuna sonradan katılan İtalya ise konferansta dışlanmış ve yenilen devlet muamelesi görüyordu (Daha sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun paylaşılmasında İtalya’nın payı olan Ege kıyılarının Yunanlılara verilmesiyle bu durumu daha güzel gözlemleyebilirsiniz).

Konferansa katılan Ermeni temsilcileri, Doğu Anadolu’da kurulmasını istedikleri Ermeni Devleti haritasını ilk kez uluslararası bir konferansta kamuoyunun önüne sermişlerdir. İngiltere ve Fransa’nın desteğini alan bu girişim bilindiği üzere daha sonra Ermeni çetelerinin Doğu Anadolu Kolordu Komutanı Kazım Karabekir tarafından bertaraf edilmesiyle hayal olmuştur. Boğazlar çevresinde güçlü bir İtalya istemeyen İngiltere ve Fransa, İzmir ve çevresinde Yunan işgaline izin vererek İtalya ile olan ilk çatışmayı başlatmıştı. Osmanlı Devleti ise Paris Barış Konferansı’na 22 Nisan 1920’de çağırılmıştır.

İngiltere adına 25 Martta bir öneri sunan Llyod George, Almanya’nın gücünden fazla bir tazminat ödemeye mahkum edilmesini veya Almanları isyana teşvik edecek bir ayrışmanın sağlanmamasını istiyordu. Fakat İngilizlerin aksine Fransa adına konferansa katılan Clemenceau’ya göre ise, bu öneri sadece İngilizlerin sömürgelerini mutlak koruma altına alıyordu. Çünkü donanması alınan ve denizlerde etkisiz hale getirilen Almanya’nın İngiltere’ye karşı tamamen silahsızlanması sağlanmıştı. Bunun aksine Fransa ve Avrupa’nın kara sınırlarında imtiyazlar elde etmek isteyen diğer devletlerin isteği, federal yapıda parçalanmış bir Almanya’ydı. Wilson’un barışçıl ve tarafsız tutumunun aksine Milletler Cemiyeti’nin kendi sınırları için bir tehlike arz ettiğine inanan Fransa, tamamen parçalanmış bir Almanya yerine federal yapıda bir kukla devlet istiyordu. İngilizler ise Almanya’nın güç kaybetmesinden yana değillerdi. Almanya ile ticari ilişkiler kurmak isteyen Llyod George iktidarı, Almanya’nın ağır bir tazminat ödemesine ve parçalanmasına karşıydı. Ayrıca Almanya üzerinde aktif bir Fransa, İngiltere’nin hiç işine gelmezdi. Avrupa’nın sorunlarının çözülmesi ve tamamen güçsüz bir Almanya yerine güçlü bir Fransa ve Almanya çatışmasının varlığı İngilizlerin çıkarlarını bir süre daha devam ettirebilirdi. Bu yüzden Avrupa’daki siyasi istikrardan yana olan İngiltere, Wilson’un Milletler Cemiyeti fikrine tam destek vermişti. Ülkeler arasında yapılan bu tartışmalar ve Wilson’un kendi çizgisinde yapılmadığını anladığı bu barış konferansı, 24 Mart ve 6 Mayıs tarihleri arasında “Dörtler Konseyi”ndeki hararetli tartışmalarla devam etti. Dörtler konseyi, almış yedi kez toplanmasına rağmen bir antlaşmaya varmak yerine Almanya ile yapılacak barışın ana hatları belirlemiş; diğer devletlerle yapılacak olan antlaşmalar ise ertelenmiştir. Osmanlı Devleti ile yapılacak olan barış antlaşmasının ertelenme sebebi, Rusya’nın savaştan çekilmesiyle birlikte, Osmanlı Devleti topraklarından Rusya’ya verilecek olan payın, paylaşımının kararlaştırılmış olmamasındandır. Konferans Amerika Başkanı Wilson’un kurulmasını onaylattığı Milletler Cemiyeti’nin (20 Ocak 1920) kurulmasıyla sona erdi. Yapılan ağır antlaşmalar sonucunda açıkladığı ilkelere uymayan devletlere sırt çeviren Woodrow Wilson, Avrupa ile ilişkilerini askıya aldı. Konferansın sonunda İtilaf Bloğu’nun yenik devletlerle imzalandıkları barış antlaşmaları şunlardır:

1. Almanya Versailles (Versay) Antlaşması (28 Haziran 1919).
2. Avusturya St. Germanin Antlaşamsı (10 Eylül 1919).
3. Bulgaristan Neuily (Nöyi) Antlaşması (27 Kasım 1919).
4. Macaristan Trianon Antlaşması (4 Haziran 1920).
5.
· Paris Barış Konferansı’nın Aşamaları

1. Milletler Cemiyeti fikrinin tartışılması (13 Ocak-15 Şubat 1919).
2. Dörtlü konseyin oluşturularak konferansa hakim olduğu dönem (14 Mart-7 Mayıs).
3. Almanya ile yapılacak barış antlaşmasının maddeleri ve müzakereler (7 Mayıs-28 Haziran).
Paris Barış Konferans’ının dağılmasının ardından her ne kadar devletler uzlaşamasa da yapılan antlaşmayla donanması ve askeri gücüne el konulan Almanya, etkisiz hale gelmiş ve İngiltere kendi devletine Avrupa adasından gelecek bir tehlikeden kurtulmuş oldu. Böylece Almanya’yı Ortadoğu’dan uzaklaştıran İngiltere, bölgeye egemen oldu. Bölgede Rusya’nın kendi içindeki çatışmaları ve Fransa’yı ikinci plana atmakla bölgenin birinci gücü oldu. Fransa ise savaştan yenik çıkan Avusturya-Macaristan ve Almanya’nın durdurulmasıyla sınırlarını korumuş ve savaşın ikinci kazançlı devleti çıktı. Her ne kadar güçsüz olarak gözükse de İtalya ise Akdeniz’de aldığı adalar ve elde ettiği yerlerle kendi hakimiyetini kurdu. Bu üç devlet, özellikle Akdeniz ve Ortadoğu’da, Japonya ise Uzakdoğu’da geniş çıkarlar elde ederek dünyada söz sahibi oldu. Almanya üzerinde yapılan bu paylaşımlar daha sonra kin ve nefretle dolu Versay Antlaşması’yla taçlandırılmış; fakat her ne kadar harita üzerince bir kontrol sağlanmış gözükse de gerçekte bölgede istikrar yoktu. İkinci dünya savaşının patlak vermesi Avrupa’nın bu istikrarsız yapılanmasının bir sonucudur.

Ziyaret -> Toplam : 125,21 M - Bugn : 93641

ulkucudunya@ulkucudunya.com