« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

30 Oca

2017

BEŞİR FUAD (1852 [?]-1887)

Orhan Okay 01 Ocak 1970

Fikir adamı ve tenkitçi.

Maraş ve Adana mutasarrıflıklarında bulunmuş olan Hurşid Paşa ile Giresunlu Memiş Paşa’nın kızı Habibe Hanım’ın oğlu olarak İstanbul’da dünyaya geldi. Anne ve baba tarafından Gürcü asıllıdır. Devrine göre seviyeli bir öğretim veren Fâtih Rüşdiyesi’nde beş yıl okuduktan sonra bir müddet babasının görevi dolayısıyla bulundukları Suriye’de Halep Cizvit Mektebi’nde tahsil gördü. 1871’de Askerî İdâdî’den, 1873’te Mekteb-i Harbiyye’den mezun oldu. Aynı yıl Sultan Abdülaziz’in yaverliğine tayin edildi ve bu görevi üç yıl devam etti. Yaverlik unvanı üzerinde kalmak şartıyla gönüllü olarak 1875-1876 Sırp savaşına iştirak etti. Aynı şekilde yine gönüllü olarak Rus Harbi’ne (1877-1878) ve Girit isyanlarının bastırılması harekâtına da (1878) katıldı. Kolağası rütbesiyle Harbiye Levâzımât-ı Umûmiyye Dairesi Teftiş Komisyonu üyesi iken askerlikten istifa ederek kendisini tamamen yazı ve yayın hayatına verdi. Bir ara Dârüşşafaka Mektebi’nde fahrî olarak öğretmenlik yaptı. Annesinin tutulduğu zihnî bir hastalığa yakalanmak korkusuyla sefahat hayatına daldı. Bu yüzden, ailesinin geçimini teminde daha fazla zorluğa düşmemek için hayatına son verdiğini açıklayan bir mektup bırakarak 5 Şubat 1887’de intihar etti. Mektupta cesedini teşrih malzemesi olarak Tıbbiye’ye hediye ettiğini yazmışsa da cenazesi Eyüp Sultan Kabristanı’na defnedilmiş, ancak mezarı daha sonra kaybolmuştur. Hayatında olduğu gibi ölümünden sonra da şahsiyeti ve intiharı üzerine, hükümetin müdahalesini gerektirecek münakaşalar olmuştur.

Beşir Fuad’ın, 1883 sonlarından başlamak üzere, intiharına kadar geçen dört yıllık kısa fakat çok yoğun bir yazı hayatı olmuştur. Önce Mustafa Reşid’in çıkardığı Envâr-ı Zekâ mecmuasında telif ve tercüme yazıları çıktı, daha sonra birkaç arkadaşıyla Hâver dergisini çıkarmaya başladı. 1884’te hemen tamamıyla fennî konulara dair yazıların neşredildiği Güneş dergisinin imtiyazını satın aldı. On iki sayı çıkabilen Güneş, mukaddimesine göre, Osmanlı gençlerinin çağdaş müsbet ilimlere ve fennî gelişmelere yabancı kalmamasına çalışacaktı. 1884 yılının sonlarına doğru Türkiye’nin en eski özel gazetesi olan Cerîde-i Havâdis’in ıslah edilmesi teşebbüsüne geçilince bu maksatla başmuharrirliğine Beşir Fuad getirildi. Buradaki idareciliği ve yazarlığı da bir buçuk ay sonra, hükümet kararıyla gazetenin kapatılması üzerine sona erdi. Son yıllarında Tercümân-ı Hakîkat ve Saâdet gazetelerinde çeşitli konularda makaleleri yayımlandı.

Beşir Fuad doğrudan doğruya edebî türde eser vermiş olmadığı için edebiyat tarihlerinde yer almamıştır. İntiharı, bu intiharın sebep olduğu tartışmalar ve bu konu üzerinde zamanında konulan yayın yasağı da Beşir Fuad’ın uzun süre unutulmasına sebep olmuştur. Halbuki edebî türlerde eser vermemesine rağmen edebî tenkit alanında getirdiği dikkate değer görüşler, fikrî ve felsefî alanda devrin aydınlarına göre sahip olduğu kültür seviyesi, ona son devir Türk fikir tarihinde önemli bir yer verilmesini gerektirir.

Beşir Fuad üç Batı dilini (Fransızca, İngilizce ve Almanca) tercüme yapacak ve bu dillerin öğretimiyle ilgili metot kitapları yazacak kadar iyi biliyordu. Bunun dışında edebiyata, özellikle şiire ve şiirde hayalperestliğe karşı menfi bir tavır takınması, devrinde pek çok edebiyatçının kendisine düşmanlık göstermesine sebep olmuştur. Buna rağmen kendi nesli içinde belki de tek örnek olarak bu üç yabancı dili bilmesi, müsbet ilimler ve felsefe sahalarında küçümsenmeyecek seviyedeki mâlumatı, onu devri içinde farklı bir şahsiyet haline getirmiştir. Müsbet ilimlere, dil konularına, askerliğe, felsefeye ve edebiyata dair kitap ve makalelerinin ortak tarafı, hissîliğe ve hayalciliğe karşı olması, buna mukabil akılcı, materyalist ve pozitivist bir dünya görüşünü aksettirmesidir.

Oldukça kısa süren yazı hayatında çeşitli konularda 200’den fazla makale, telif-tercüme on altı kitap neşreden Beşir Fuad, Ahmed Midhat ve Muallim Nâci ile edebî musahabeler, Nâmık Kemal ve Menemenlizâde Mehmed Tâhir ile zaman zaman şiddetli polemiğe varan münakaşalar yapmıştır. Bu münakaşalar onun kendi nesli içinde olduğu kadar sonrakilere de örnek teşkil edecek objektif tenkit ve münazara usulünü ortaya koyar. Osmanlı aydınlarının çoğu Zola, Daudet, Dickens, Flaubert, Comte, Büchner, Spencer, D’Alembert, De la Mettrie, Chambers, Diderot, Claude Bernard, Ribaut, Tarde gibi Batılı düşünür ve edipleri ilk defa Beşir Fuad’ın kitap ve yazılarıyla tanımışlardır. Bu isimleri birbirine bağlayan ortak vasıflar da edebiyatçıların realist-natüralist bir çizgide, filozof ve mütefekkirlerin ise rasyonalist, pozitivist, materyalist ve ansiklopedist oluşlarıdır. Batı edebiyatından ve düşünce tarihinden getirdiği bu isimler Beşir Fuad’ın şahsında tesadüfî olarak birleşmiş değildir. Makalelerinden bir edebiyat aleyhtarı olduğu anlaşılan Beşir Fuad, edebiyatın ancak gerçeğe, müsbet ilimlere hizmet etmesi şartıyla makbul olduğu kanaatinde idi. Ona göre estetik açısından hiçbir değeri olmayan şiir eğer gerçeklere uygunsa en güzel şiirdir. Beşir Fuad, Victor Hugo hakkında yazdığı ve Türk edebiyat tarihinde yazılmış ilk tenkidli monografi sayılabilecek küçük fakat önemli eserinde, çağdaşı olan Türk yazarlarının istisnasız büyük üstat kabul ettikleri Hugo’yu ve romantizmi tenkit ederek onun karşısına gerçek bir romancı olarak Zola’yı ve natüralizmi koyar.

Beşir Fuad’ın bazı yazılarında materyalizmi de benimsemediğini belirtmesi, sadece bütün felsefî sistemlere karşı oluşunun tabii bir sonucudur. Yoksa yazılarının genel havası, bilhassa çağdaşı olan Alman materyalist filozofu Büchner’den övgüyle bahsedişi, onun belki bir sistem olarak değil fakat bir doktrin olarak materyalizme yakınlığını gösterir. Voltaire hakkında kaleme aldığı diğer bir monografisinde ve bu kitabın sebep olduğu tartışmalarda da bu düşünceleriyle beraber skolastik zihniyeti yıkıp yerine akılcılığın, sonra bir adım daha atarak yalnız müşahede ve tecrübe edilenin gerçek olduğunu ileri süren pozitivizmin müdafaasını yapar. Edebiyatta natüralizmi benimsemesi de bu mektebin Zola tarafından, tıpta tecrübeyi (pozitivizm) esas alan Claude Bernard’a bağlanmasındandır.

Avrupalı pozitivistler gibi Hıristiyanlık aleyhinde bulunan, birçok yazısında ilmin gerçeklerine karşı geldikleri, dini zulümlerine alet ettikleri gerekçesiyle papazları yeren Beşir Fuad, İslâmiyet aleyhinde doğrudan doğruya bir söz sarfetmiş değildir. Hatta hıristiyan Ortaçağ’ında İslâm’ın aydınlığından söz eden ifadeleri bile vardır. Ancak bu ifadeleler bazı İslâm filozof ve bilginlerinin ilmî gerçekleri dile getirmeleriyle sınırlı kalır. Bunun dışında onun, benimsediği bütün bilgin ve filozoflarla sadece hıristiyanî değil bütün dinlere ait inanç ve sistemlere karşı hiç olmazsa ilgisiz olduğunu kabul etmek güç değildir. Esasen XIX. yüzyıl Osmanlı toplumu içinde dine karşı daha cüretli bir tavrın beklenmesi de yersiz olur. Nitekim bu tavrı ile onun zamanın gençleri ve özellikle Tıbbiye öğrencileri üzerinde materyalist ve ateist tesirleri olduğu bilinmektedir.

Beşir Fuad devrinin Türk yazı hayatına objektif, açık ve sade bir üslûp, şahsiyattan uzak bir münakaşa âdâbı getirmiştir. Natüralizm dolayısıyla edebiyat düşmanlığı, pozitivizm yoluyla din aleyhtarlığı ise devrinde her iki alanda da mevcut skolastik düşünceye ve taassuba bir reaksiyon olmaktan başka bir değer taşımaz.

Eserleri. A) Edebî, Felsefî, İlmî Kitapları. 1. Viktor Hügo (İstanbul 1302). Victor Hugo dolayısıyla romantizmi tenkit eden ve natüralizmi Türkiye’de tanıtan ilk eserdir. Ayrıca Türkiye’de yazılmış tenkitli biyografilerin ilki olup Beşir Fuad’ın edebî ve felsefî düşüncelerini göstermesi bakımından da önemli bir kitaptır. 2. Beşer (İstanbul 1303). Üç cilt olarak hazırlanması düşünülen bu eserin ancak iki cildi tamamlanabilmiştir. Eserde önem sırasına göre insan vücudunu korumaya ait ilimler, matematik ve tabii ilimler, çocuk terbiyesi, bazı pratik bilgiler ve güzel sanatlar yer almaktadır. 3. Volter (İstanbul 1304). Bu eserinde Voltaire dolayısıyla dinî ve felsefî fikirlerini az çok izah eden Beşir Fuad, Hıristiyanlığın taassup, cehalet ve zulümle yayılışının kısa bir özetini yaptıktan sonra Doğu’da yeni bir dinin yani İslâmiyet’in ilim adamları yetiştirerek geliştiğini anlatır. Türkiye’de dinsiz olarak tanınan Voltaire’in gerçekte sadece Hıristiyanlık aleyhinde bulunduğunu da bu vesileyle söyler. 4. İntikad (Muallim Nâci ile, İstanbul 1304). Viktor Hügo kitabının neşri üzerine Beşir Fuad’la Mualim Nâci’nin birbirlerine gönderdikleri ve daha çok edebî meselelerin ele alındığı mektuplardan meydana gelen bir eserdir. 5. Mektûbât (Fazlı Necib ile, İstanbul 1313). Yine Viktor Hügo dolayısıyla Fazlı Necib ile o günün edebî konularıyla ilgili olarak karşılıklı mektuplardan meydana gelen bir kitaptır. Eser, İlk Türk Materyalisti Beşir Fuad’ın Mektupları adıyla yeni harflerle de yayımlanmıştır (haz. C. Parkan Özturan, İstanbul 1989). B) Yabancı Dil Öğreten Metot Kitapları. Bedreka-i Lisân-ı Fransevî (Emil Otto’dan tercüme, İstanbul 1301); Miftâh-ı Bedreka-i Lisân-ı Fransevî (İstanbul 1302); Almanca Muallimi (Emil Otto’dan tercüme, İstanbul 1303); İngilizce Muallimi (Emil Otto’dan tercüme, İstanbul 1303); Usûl-i Ta‘lîm (Emil Otto’dan tercüme, İstanbul 1303); Miftâh-ı Usûl-i Ta‘lîm (İstanbul 1304). C) Tercüme Tiyatroları. İki Bebek (Victor Bernard – Eugène Granger’in Fransızca eserinden tercüme, İstanbul 1300); Binbaşıyı Dâvet (K. F. Mor’un Almanca eserinden tercüme, İstanbul 1300); Birinci Kat (James Cobb’un İngilizce eserinden tercüme, İstanbul 1301).

Beşir Fuad’ın bütün kitap ve yazılarının tam bibliyografik künyeleri, Orhan Okay’ın İlk Türk Pozitivist ve Natüralisti Beşir Fuad adlı eserinde verilmiştir (s. 223-233).

Ziyaret -> Toplam : 125,17 M - Bugn : 51461

ulkucudunya@ulkucudunya.com