En ağır şartlarda referandum!
Arslan Tekin 01 Ocak 1970
Yeni anayasalar olağanüstü şartlarda hazırlanıp halkoyuna sunulmuştur. 1961 Anayasası da, 1982 Anayasası da öyle... Ya başkanlık sistemini/rejimini getirecek olan 18 maddelik değişiklik? Hangi şartlarda referanduma götürülüyor? İnanın darbe dönemlerinden daha ağır şartlarda.
Türkiye'de başkanlık sistemi tartışması zaman zaman alevlenmiştir. Liberal Düşünce dergisi, 1996'da, bir sayısını başkanlık sistemine ayırmıştır.
Bu dergide, sonra profesör olacak iki doçentin makalesi dikkat çekiyor: Mustafa Erdoğan ve Burhan Kuzu. İkisinin makalesi de aynı neticeye varıyor: Başkanlık sistemi demek en sert kuvvetler ayrılığı demektir!
Aynı neticeye varan iki hoca, şimdi iki ayrı uçta. Bahsetmiştim... Burhan Hoca Saray'da, Mustafa Hoca Saray'ın çok çok uzağında.
Mustafa Erdoğan, Başkanlık sisteminin "kuvvetler ayrılığı"na ABD'nin "başkanlık-federatif sistemi"ni örnek verir ve ABD anayasasının fikir babalarından Thomas Jefferson'un bir sözünü aktarır: "Bizim uğrunda mücadele ettiğimiz hükümet seçimli bir despotizm olmayıp, özgürlük ilkelerine dayanmanın yanında, aynı zamanda güçlerin farklı organlar arasında bölünmesini ve dengelenmesini öngören bir hükümet idi; öyle ki, (bu organların) her biri diğerleri tarafından fiilen dengelenip kısıtlanmalı ve kendi hukuki sınırlarını aşmamalıdır.'" (Mustafa Erdoğan, "Başkanlık Sistemini Doğru Tartışmak", Liberal Düşünce, S. 2, Bahar 1996).
"Saray'daki" Burhan Kuzu, 1996'da, başkanlık sisteminde, kuvvetler ayrılığının, parlamenter sisteme göre daha sert olduğunu vurgular:
"Yürütme ve Yasama organlarına birbirlerinin taşkınlık eğilimlerini önleyecek yetkiler verilmiştir. Kuvvetler parlamenter sistemin aksine yumuşak olarak değil, sert bir şekilde ayrılmıştır. Birbirinin yetki sahası sert çizgilerle belirtilmiş yasama organı, yürütme organını düşüremediği gibi yürütme organının da yasama organını fesih yetkisi yoktur. Buna karşılık kuvvetler arasında kurulan kontrol sayesinde organların mevcudiyetleri tehlikeye girmemektedir." (Burhan Kuzu, "Türkiye için Başkanlık Sistemi -I-", aynı dergi).
Görüldüğü gibi, Ak Parti'nin kurucularından eski Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, özellikle kuvvetler ayrılığı üzerinde durmuştur. Daha sonra başkanlıkla ilgili yazdığı kitabında da kuvvetler ayrılığının olmadığı başkanlık sisteminin, başka bir şey olduğunu söyler. O "başka bir şey"i, ister istemez "diktatörlük" diye anlıyoruz.
Burhan Kuzu'nun, aynı makalesinde, 1961 ve 1982 anayasalarının halk oyuna sunuluşuna dair değerlendirmesi de, bugüne ışık tutacak niteliktedir:
"1961 Anayasasını % 60'ı, 1982 Anayasasını % 92'si kabul etmiş. Ancak, tartışmasız hatta aleyhte konuşmanın suç teşkil ettiği bir ortamda elbette ki sağlıklı sonuç alınamazdı. Anayasanın lehine konuşmak serbest aleyhine konuşmak yasak. 1961 Anayasası CHP ve CKMP'ne mensup üyelerce hazırlanmış DP'den hiç üye alınmamış. 1982 Anayasasını hazırlayan ekibin mümkün olduğu kadar siyasi partilere bulaşmamış kimselerden oluşmasına dikkat edilmiştir. (...) Sonradan referanduma sunmak olağanüstü şartlarda sembolik olmaktan öteye geçemezdi."
Şimdi ise kararnamelerle devlet yönetilmektedir. Mülkî âmirler, ister istemez "muktedir" ne derse onu yapacaklar. Başlarında öyle bir Demosles'in kılıcı var ki!...
27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980 sonrası şartlarını aratacak vaziyetle karşı karşıya olmadığımızı söyleyebilir miyiz?!