Yol ayrımında ‘hayır’lar ve ‘evet’ler
Erol Manisalı 01 Ocak 1970
Meclis’ten “geçirilen” referandum önerisinde “evet” ve “hayır”ın ne anlama geleceğini yediden yetmişe, cahilden aydına, zenginden fakire halkın çok iyi anlaması gerek. “Anlasınlar” demek yetmez. AKP, CHP, MHP, HDP, partiler dışındaki tüm sivil toplum örgütlerinin bunu iyi “anlatmaları” Türkiye’nin yarını
açısından yaşamsal önem taşıyor.
Var olmak ya da yok olmak arasında bir seçim kadar önemli. “Evet” ve “hayır”ları sıralayalım;
- Yargı düzeninin bir adam tarafından belirlenmesine “hayır”.
-Dinciliğe ve yobazlığa “hayır”, inanç özgürlüğüne ve laikliğe “evet”.
-Diktatörlüğe ve antidemokratik düzene “hayır”, demokrasi içinde kuvvetler ayrılığına “evet”.
-Yönetimlerin “denetim dışı” bırakılmalarına “hayır”, denetim ve şeffaflığa “evet”.
-Kulluk düzenine “hayır”, hukukun üstünlüğüne “evet”.
-Kadın-erkek eşitsizliğine “hayır”, eşitliğine “evet”.
-Basında baskı ve kısıtlamalara “hayır”, basın özgürlüğüne “evet”.
-Irk ve din ayrımcılığına “hayır”, birlikte eşit koşullarda yaşamaya “evet”.
-Çağdışı ve dinci eğitime “hayır”, çağdaş ve pozitif bilime dayalı eğitime “evet”.
-Sadece sandık demokrasisine “hayır”, katılımcı demokrasiye “evet”.
-Parti-devlet bütünleşmesine “hayır”, parlamenter rejime “evet”.
-Üniversite özerkliğini ortadan kaldıran merkezci ve otoriter yönetime “hayır”, üniversitelerin idari ve bilimsel özerkliğine “evet”.
-Partili cumhurbaşkanına “hayır”, tarafsız olana “evet”.
-Sanata ve sanatçılara getirilen yasak ve kısıtlamalara “hayır”, sonsuz sanat özgürlüğüne “evet”.
-Sevr’e “hayır”, Lozan’a “evet”.
-Her türlü askeri ve sivil darbelere “hayır”, çağdaş demokratik düzene “evet”.
- Dinci odaklı örgütlenmelerin düzene egemen olmalarına “hayır”, demokratik ve toplumcu örgütlenmelere “evet”.
Saydıklarıma eklenecek daha çok şey var: Siyahla beyaz gibi ayrılırlar. “Evet”ler ve “hayır”lar arasındaki karşıtlık çok nettir: biri demokrasiden uzaklaştırır, otoriter ve totaliter bir düzene, yani faşizme götürür, diğeri ise çağdaş ve demokratik bir düzene götürür.
‘İyileri’ dışlayan bir düzen mi?
AKP’ye bakıyorsunuz: Abdüllatif Şener gibi çok değerli bir insan partisinden ayrılmak zorunda bırakılıyor: çok olumlu, yararlı şeyleri savunduğu için: ülkenin ulusal çıkarları için çaba gösterirken dışlanıyor.
MHP’de Ümit Özdağ’dan Meral Akşener’e kadar cumhuriyeti, Atatürkçülüğü savunan birçok milliyetçi adeta kovuluyorlar, Türkiye’nin yararına görüşleri savundukları için. Bir FETÖ komplosu ile Deniz Bölükbaşı’nın da yolu kesildi.
CHP’de bile Onur Öymen, Süheyl Batum, Nur Serter, Umut Oran, Birgül Ayman Güler ve birçokları ayrılıyorlar. Komplo kurulan Deniz Baykal’ın başına gelmedik kalmıyor.
Atatürk Türkiye’sinin değerlerini korumaya çalışan insanlar dışlanıyorlar.
Partilerin (ve Meclis’in) iç yapısı zamanla değiştirilerek 18 maddelik son öneriyi çıkaracak hale getiriliyor. Hem de kadınların bile fiziki kavga ve şiddete dahil olduğu bir ortam yaratılarak.
Ve sonuçta Türkiye nisanda “evet”lerini, “hayır”larını sıraladığım siyahla beyaz kadar zıt, ayrıştırmacı ve keskin bir ortama sokuluyor. Terör, Güneydoğu, Suriye’de çatışmalar ve “OHAL” ortamı içinde yeni bir rejime götürülmek isteniyor.
BOP için Lozan’ın tersyüz edilmesine yönelik çok kuvvetli sinyaller var. Irak ve Suriye’de Kürdistan kantonları, Güneydoğu’da çatışmalar, içerde rejim değişikliği: FETÖ, PKK, IŞİD, Irak ve Suriye’de savaş: ülkemiz sanki bir sonuca doğru götürülüyor. Halk bu gerçeği görmek zorunda. Aklı başında kalan insanlar ve kurumlar bütün bunları halka anlatmak yükümlülüğünde. Yoksa ülke yarın Afganistan’a döner. Kimse, “bize bir şey olmaz” diye kendini aldatmasın.
Ankara’nın Esad’la savaşı, Suriye Kürt kantonuna neden oldu. Trump, “Suriye’de güvenli bölge” diye Kuzey Irak’taki eski senaryoyu tekrarlıyor. Putin, yeni Suriye anayasası önerisinde bu kantona Kürtlere özerklik ile yeşil ışık yakıyor. Ve iktidar “tek adamlı bir anayasa” istiyor. Sonuç belli değil mi? Televizyonlardaki kimi uzmanlar da, acaba Trump ne istiyor diye saçmalamazlar mı?
Aptalı oynaya oynaya bu hale geldik zaten. “Kara mizah” bu olsa gerek…