Kafalarımız aydınlanmadı daha da karıştı
Ruşen ÇAKIR 16 Temmuz 2008
Ergenekon’da iddianamenin bir türlü hazırlanamaması, soruşturmadan şu ya da bu nedenle rahatsız olan kesimler tarafından öteden beri bir bahane olarak kullanılıyordu. Soruşturmaya asla toz kondurtmayanlarsa ilişkilerin çok geniş çaplı ve karmaşık olduğunu, yüzbinlerce sayfalık belgenin incelendiğini vb. söyleyerek bu gecikmeyi makul gösteriyorlardı. Benim gibi hem Ergenekon denen yapıya karşı sonuna kadar mücadeleyi savunan bununla birlikte bu soruşturmanın Türkiye’nin demokratikleştirilmesi çabalarından ziyade iktidar mücadelelerinin bir uzantısı olduğunu, dolayısıyla AKP’ye kapatma davasıyla ilintisi bulunduğunu düşünen soruşturma boyunca yapılan bir dizi hata ve hak ihlalinden rahatsız olan kişiler de bir an önce iddianamenin bitip davanın başlamasını istedik.
Başsavcı Engin’in dünkü kısa basın açıklamasından sonra beklentilerimin, en azından şimdilik karşılanmadığını düşünüyorum. Zaten kafalarımız karmakarışıktı dünkü açıklamayla varolan birçok soruya cevap bulamadığımız gibi yeni sorular ve kaygılar ortaya çıktı. Bazılarını sıralamaya çalışayım:
1) 2455 sayfa
İddianameyi henüz görmedik ama denildiği gibi 2500 sayfaya yakın çıktı. 86 sanıklı bir davanın iddianamesinin bu kadar geniş olmasının hiçbir inandırıcı açıklaması olamaz, göz boyamadan başka. Mahkeme iddianameyi kabul eder ve dava açılırsa göreceğiz bakalım savcılar gerçekten sorgu tutanakları, telefon kayıtları vb. ile “şişirme” yoluna gitmişler mi, yoksa bütün bu sayfalarda bize çok şeyler öğretip kanıtlayacaklar mı, öğreneceğiz.
2) Telefon dinlemeler
Medyaya sızdırılanlara bakılırsa polis telefon dinleme konusunu bayağı abartmış. “Terörle mücadele” adına meşrulaştırılmaya çalışılan bu yöntemin daha önce de ve Ergenekon soruşturmasında da özel hayatın gizliliği ilkesini kolaylıkla zedelediğini gördük.
3) “Gizli tanıklar”
20 “gizli tanık” bulunduğu söyleniyor. 86 sanığa 20 “gizli tanık” çok çarpıcı. Bunların bir kısmı, bu yapıya bir şekilde girip sonradan pişman olanlar olabilir ama bir bölümünün içlerine sızdırılmış ajanlar veya içerdeyken devşirilip muhbirleştirilmiş kişiler olması kuvvetle muhtemel. Eğer dava, bu tür muhbir, ajan ve pişmanlar üzerine temellendirilirse belli bir güven sorunu yaratır.
4) Tanıklar gizli mi?
Tanıkların gizli olduğu söyleniyor ama dünkü Star Gazetesi’nde Şamil Tayyar, bunlardan üçünü bildiğini, birinin emekli asker, ikincisinin akademisyen, üçüncüsünün de serbest meslek sahibi olduğunu yazdı. Bu tür “gizli” ve hayati bilgiler ortalıkta böyle dolaşırsa “FBI tipi tanık koruma” vs. haberleri de boşa çıkacağa benzer.
5) Bir numara muamması
Yine Tayyar ve diğer bazı gazeteciler Ergenekon’un başında “Bir Numara” denen biri olduğunu, ismini bildiklerini ama yazmadıklarını belirttiler. Son operasyonun ardından bazı gazeteler “adım adım bir numaraya” diye yazdılar, ama anlaşıldığı kadarıyla tarif edilen kişi henüz gözaltına alınmadı. O zaman “böyle bir kişi var mı?” “Varsa neden alınmıyor?” soruları gündeme geliyor. Eğer “Bir Numara” yoksa bugüne kadarki Ergenekon yayınlarının büyük ölçüde fabrikasyon olduğunu düşünmemiz gerekecek. Eğer var da davaya katılmıyorsa, o zaman bu soruşturma ciddi olarak eksik kalmış olacak.
6) Darbe girişimleri
Ayışığı, Sarıkız ve Eldiven adlı darbe girişimlerinin iddianamede yargılama konusu yapılmayacağı kesinleşti. Savcıların, ellerindeki asker kökenli zanlıları askeri mahkemelere kaptırmamak için onların resmi görevdeyken işledikleri iddia edilen suçları kapsam dışında bıraktıklarını düşünebiliriz. İyi de o zaman ne yargılanacak? Bu soruşturmayı, gelmiş geçmiş tüm darbeler ve darbecilerin yargılanması için bir depar olarak görenler büyük hayal kırıklığına uğrayacağa benziyor.
7) Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet bombaları
Bu iki olayın Ergenekon kapsamına alınması ilginç ve önemli. Böylece terör örgütüne somut terör suçları da atfedilmiş oluyor. Fakat bu olayların yürüyen davaları Ergenekon’la birleştirilecek mi? Evetse nasıl olacak? Bir de, Cumhuriyet’in başyazarı ve Ankara Temsilcisi’nin kendi gazetelerini bombalatan bir terör örgütüyle ilişkili olmakla suçlanmalarının garipliği var ki dünkü Cumhuriyet’te Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız, gazetelerine atılan bombalarla Ümraniye’de ele geçirilenlerin ilişkisiz olduğunu yazdı uzun uzun.
Bu arada Danıştay ve Cumhuriyet olaylarına ek olarak Rahip Santoro, Hrant Dink, Malatya’da misyonerlerin öldürülmesi olaylarının da Ergenekon’la ilişkili olduğu yolunda çok sayıdaki iddianın en azından şimdilik değerlendirmeye alınmadığını görüyoruz. Dün için “dağ fare doğurdu” yorumunu yapanlar bence abartıyor. Hele mahkeme kararını versin ve kabul ederse iddianameyi bir görelim. O zaman üzerinde tartışacak resmi bir belge olacak elimizde.
Tabii iş bununla bitmeyecek son operasyonların ek iddianamesini de beklememiz bir de tabii yeni operasyonlar olursa onlara da bakmamız gerekecek.
Bakalım Ergenekon’da sonuna kadar gidilecek mi?