Yeni uğursuz ittifak
Nuray Mert 01 Ocak 1970
Yeni ABD Başkanı Trump, yeniden İran’ı düşman ilan edince, iktidarın Ortadoğu siyasetinde canlanma oldu, Cumhurbaşkanı’nın Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar ziyaretleri bu çerçevede gerçekleşti. Aslında, bölgede İran ve müttefiklerine karşı Batı müttefiki Sünni monarşiler ve Türkiye’nin teşkil ettiği ittifak hattı, İran devrimi sonrası devreye giren eski bir senaryo. Suriye’de başarısızlığa uğrayan bu ittifak, ABD desteğini bir süreliğine yitirince, iktidar medyası, “ABD, İran ile ittifak içinde İslam dünyasına savaş açtı” falan diye çılgına dönmüştü. Soğuk Savaş döneminden itibaren, İslamcılar, ABD’nin Müslüman dünyada izlediği siyasetlerin en önemli payandalarından biri olmaya alışıklar, ABD desteğini yitirince paniğe kapılmalarını da bu çerçevede anlamak mümkün. Gerçi ilerde Trump’ın ne dediği, ne yapacağı henüz tam belli değil, ama şimdilik “İran’a karşı Arap kuşağı”, müjdesinden memnunlar. İktidar yanlısı bir gazete 12 Şubat’ta bu haberi, “Göreve geldiği günden bu yana Ortadoğu barışına tehdit olarak gördüğü İran’la karşı karşıya gelmekten çekinmeyen ABD’nin 45. Başkanı Donald Trump, Tahran’a karşı bölgesel ittifak için harekete geçti” şeklinde vermiş. Batı yanlısı Sünni ittifaka göz kıptı diye Trump, birdenbire barış adamı olmuş. O Trump ki, Suriye dahil birçok Müslüman ülkeye vize yasağı koymuş, kimin umurunda? Gerçi, bırakın Trump’ı, Suudi Arabistan başta, söz konusu ülkeler, bu ülkelerin vatandaşlarını sınırlarına bile sokmuyor, az sayıda Suriyeli mülteci kabul ediyor diye Danimarka’ya bile laf edenler, niye zengin Arap ülkeleri Suriyelilere kucak açmaz diye tek laf edilmiş değil. Şimdi, Türkiye bu ülkeler ile Trump’ın yeni hamlesi çerçevesinde harekete geçiyor.
O Trump ki, İsrail’de yerleşimciler yanlısı ve dahi finansörü damadını Ortadoğu danışmanı yapmış, damat Ürdün kralı aracılığı ile Arap ülkeleri ile İsrail’in arasını bulmaya çalışıyor. Ama ne gam, başları sıkışınca çareyi İsrail ile arayı düzeltmekte bulmuş İslamcılar, İsrail’in başındaki en feci hükümetlerden biri olan mevcut Netanyahu hükümetinin son yerleşimci kararına da, Gazze’ye füze saldırısına da gık demiyor. Bırakın İslamcı basını, o esnada İsrail ziyaretinde olan Kültür ve Turizm Bakanı, o konulara hiç girmiyor, bu yaz İsrail’den gelecek turistlerin müjdesini veriyor. Trump’ı barış adamı ilan eden gazete, dün TİKA’nın Gazze temsilcisinin İsrail güvenlik birimleri tarafından gözaltına alınması haberini pul büyüklüğünde bir haberle geçiştirdi. Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak da, olayı “Hoş bir şey değil… ama biz bu hadiseleri öfkeyle değil, sabırla ve akılla yönetmeye çalışıyoruz” şeklinde karşılamış. Keşke, şu öfke kontrolünü, şu sabır ve aklı bir de ülke içinde yaşayanlara karşı gösterseler, ama tabii mesele sabır, akıl değil, hesap kitap meselesi.
Malum, ülkeler, yönetimler çıkarlarına göre hareket ediyor da, en göze batanı, bir ideolojinin savrulduğu ilkesizlik çıkmazının vardığı nokta. İslamcıların günün sonunda, ABD destekli Ortadoğu planlarına, işlerine gelince gönüllü yazılıp, İslam dünyasının en yüz karası rejimleri ile kol kola gitmesi. Gerçi, şimdiye kadar sergiledikleri ilkesizlik örneklerini sıralamaya kalksak sütunlar yetmez ama, hiç olmazsa “Arap Baharı” esnasında, Bahreyn yönetiminin demokrasi taleplerini kanla bastırmasına da, Suudi ve Körfez ittifakının bu ülkeye askeri müdahelesine de ses çıkarmadıklarını hatırlayalım. Son olarak, Suudi Arabistan’ın, Yemen’e askeri müdahalesinde binlerce sivili öldürmesine ses çıkarmadıklarını hatırlayalım. “Mekke’ye tanklar ile gireceklermiş, İslam dünyası tedbirini almalıymış”, tanklara lüzum yok, zamanında bir grup isyancı Kâbe’yi işgal ettiğinde, Suudlar kurtuluşu Fransız istihbaratçılarının operasyonunda buldu, böyle mevzularda Türkiye’yi yardıma çağırmak gibi bir telakkileri yok unutmayalım. İslam dünyası dediğinizin hali bu, kol kola girdiğiniz Suudiler bunlar.
Baş dost Katar ise, babasına karşı “darbe” yapıp, başa gelen bir önceki emirin ilk işinin en büyük ABD üslerinden birine ev sahipliği olduğu bir ülke. Dahası, ülkesinde çalışmaya gelen fukara işçilere köle muamelesi uygulayan, üzerine oturduğu enerji kaynaklarının parasını bir yandan Suriye’de yaşanan vekâlet savaşlarına, diğer yandan Londra’da saray almaya harcayan yoz bir rejimden başka bir şey değil. İşte yeni ittifakın mensupları bunlar.