Karar vermek
Mahir KAYNAK 16 Temmuz 2008
Gerçeğe akli delillerle ulaşırız ama bir yargıç karar verirken maddi delillere göre hareket etmek zorundadır. Yani aklı ileri sürülen iddianın doğru olmadığını söylese bile var olan maddi deliller onu karar vermeye zorlar. Üstelik yargıç sıradan bir adamın sorabileceği soruları soramaz ya da bu soruların cevabı kararını etkilemez.
Mesela bugün yargıçlar geçmişte siyasete müdahale ya da ona yön verme güç kullanılarak yapıldığı halde şimdi neden yargı yoluyla yapıldığına cevap arayamaz. Önündeki deliller onu karar vermek zorunda bırakır.
Oysa maddi deliller onları kullanmanın haksız bir karara vermesine neden olabilir. Maddi deliller yaratılabilir ya da kişilerin böyle bir delil bırakması sağlanabilir.
Mesela bir darbe günlüğünün yazılması akla aykırıdır ama eğer böyle bir günlüğün varlığı maddi delillerle ispatlanırsa bunu reddetmek mümkün olmaz. Sadece bir kişi uygun olmayan, sıradan bir insanın bile yapmayacağı bir işi yapmış olur ve bu bir iddiayı ispatlamak için kullanılan bir delile dönüşür.
Hiçbir somut olaya atıfta bulunmadan ya da bunu ima etmeden şunları söyleyebiliriz. Belli bir amaca ulaşmak isteyenler, eğer bu yargı ya da kamuoyunun yönlendirilmesiyle mümkün olacaksa, gerekli maddi delilleri hazırlarlar ya da kamuoyunun istedikleri yönde oluşmasını sağlamak için gerekli eylemleri düzenlerler. Eğer amaç dinci bir hareketi mahkum etmekse içlerinden bazılarını suç teşkil eden bir eyleme sürüklerler. Burada bir açmazın içinde olduğumun bilincindeyim. Düzenlenmiş maddi delillerle gerçeklerini bir birinden nasıl ayıracağız? Her iki halde de maddi deliller aynıdır ama biri hareketin niteliğini ortaya koyarken diğeri ona yönelik bir operasyonun aracı olarak kullanılmaktadır.
Bireysel suçların cezalandırılması gerektiğine şüphe yoktur ama bunu genelleştirip bir hareketin tümünü itham etmek için başka bir analizin de yapılması gerekir. İlk iş olaya karışanların bu amacı gerçekleştirecek gücü olup olmadığının sorgulanmasıdır. Mesela El-Kaide hasım saydığı gücü bertaraf edebilir mi? Ya da bu hedefe varılması ihtimal dahilinde mi? Karşı tarafı bertaraf ettikten sonra kuracağı düzenin gerektirdiği kadro ve imkanlara sahip mi? Eğer bu soruların cevabı olumsuzsa eylemciler cezalandırılır ama söz konusu tehdidin varlığından bahsedilemez.
Son günlerde ülkemizde bir darbe hazırlığından söz ediliyor. Öyle bir niyeti olanlar bulunabilir ama iç ve dış şartların amaca ulaşılmasına imkan verip vermediği sorgulanmıyor. Bu durumda birileri böyle bir teşebbüsü körükleyerek ve sonra ortaya çıkmasını sağlayarak darbe yapacağı varsayılan TSK’ni yıpratmak isteyebilir. Geçmişteki benzer olaylar bu zannın güç kazanmasına neden olabilir. Bir darbeyi bir avuç darbecinin sınırları içine sığdırmak, onun çok karmaşık ve dünya ölçeğinde bir hareket olduğunu göz ardı etmek geçmişte yaptığımız bir hataydı ve bu nedenle şimdi bazı kişilerin yan yana gelerek böyle bir işi başarabileceklerini zannediyoruz.