Sistemle beka arasında ne ilişki var?
Ahmet Gürsoy 01 Ocak 1970
Kimse kusura bakmasın. Ülkelerin yönetim biçimleri ile toplumların devamı, geleceği (bekası) arasında bir ilişki yoktur. Bu sebeple "Türklüğün bekası" Türkiye'deki yönetim biçiminden dolayı tehlikede değildir. Türklüğün bekası, ülke kötü yönetildiği için tehlikededir.
Bunun böyle olduğunu öteden beri hep söylüyoruz.
Söyleye söyleye dilimizde tüy bitti.
Kırk kere Oslo'yu anlattık.
Kırk bir kere 'terörle pazarlık yapılmaz' dedik.
Bin kere, 'Büyük Orta Doğu Projesi Türklüğe hizmet etmiyor' dedik.
Neden söyledik bunları?
Çünkü bu tür gelişmeler Türklüğün bekası için tehlikeli adımlardı. Ülkeyi bölecek adımlardı da ondan.
Dolayısı ile Türklüğün bekasının tehlikeye girmesi, parlamenter sistemden değil, parlamenter sistemin kötü yönetilmesinden kaynaklanıyor.
Kısacası ülkeyi yönetenlerin hatalı politikalarından kaynaklanıyor. Aynı politikayı Arabistan rejiminde de yapsan, Amerikan başkanlık sisteminde de uygulasan fark etmez. Gene ülkenin geleceğini tehlikeye atmış olursun.
Eğer ülkelerin kaderi rejime bağlı olsaydı -mesela- Avrupa Birliği ülkelerinin hemen tamamının, ülkelerinin bekası için derhal Partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmesi gerekirdi.
Aynı şekilde 1215'ten bu yana parlamentoyu öne çıkaran İngiliz monarşisinin yönetim sistemini değiştirmesi gerekirdi. Keza, Fransa'nın yarı başkanlıktan vaz geçmesi icap ederdi.
Bir başka söyleyişle, eğer ülkelerin kaderi yönetim sistemlerine bağlı olsaydı, şu anda dünyanın tek tip yönetiliyor olması gerekirdi.
Bakın Kuzey Kore'ye..
Kuzey Kore gibi sosyalist diktatorya balistik füze yapıyor... Daha birkaç gün önce ABD ve Japonya'nın ortak toplantı yaptığı sırada deneme gösterisinde bulundu. Meydan okudu yani...
Parlamenter sistemin önde gidenlerinden Almanya, bütün sanayide Avrupa'nın da dünyanın da sayılır ülkelerinden. O Almanya ki, İkinci Dünya Savaşı'nı atlattı. Ülke yerle bir oldu. Rejimi çöktü. Yeni bir rejim kurmak zorunda kaldı. Ordusu dağıtıldı. Bu da yetmedi Soğuk Savaş yıllarında ikiye bölündü. Sovyetlerin çökmesinden sonra Doğu Almanya gibi geri kalmış parçasını içine aldı, bütünleştirdi ve yeniden ayağa kalktı. Bütün bunları ne ile başardı? Partili cumhurbaşkanlığına geçerek mi?
Asla!
Dünyada partili cumhurbaşkanlığı diye bir yönetim sistemi yok zaten. Bu ucube bizimkilere ait.
Dolayısı ile beka bakımından önemli olan rejimin adı, biçimi değil, nasıl yönetildiğimizdir. Rejimin adı, yönetim biçimi, halk açısından önemlidir. Demokrasiler özgürlüğü, insan haklarına uygun yaşamayı, adaletle yönetilmeyi, otoriter ve totaliter rejimler ise baskıyı, zorbalığı, adaletsizliği içerir. Bu nedenle rejimlerle beka arasında doğrudan bir ilişki yoktur, ancak insanların yönetilesi ve özgürlükler açısından kesinlikle vardır.
Hali hazırdaki temel sorun, beka meselesinden değil, AKP'nin kurulu düzene yönelik sistemli saldırısından kaynaklanıyor. Ortada yönetim sisteminin kendisinden kaynaklanan bir sorun yok.
Bunların tek derdi, Atatürk'le uğraşmak, Cumhuriyetin geçmişiyle kavga etmek, alternatif ideolojiden hareketle kendilerine uygun bir yönetim sistemi ortaya çıkarmaktır. Halkı, benim olanlar olmayanlar diye bölmelerinin nedeni de budur.
Şimdi sürdürülen bu kavgadan sonuç almaya sıra geldi diye düşünüyorlar. Referandum bunun aracı olarak görülüyor. Çünkü ileride kendilerine haklılık kazandıracak en önemli yol bu. İleride halktan birileri haksızlıklara itiraz etse, bunu yönetime bağlasa hemen "Halk kendisinin böyle yönetilmesini istedi kardeşim. Size ne oluyor" diyecekler ve yaptıkları bütün kötü şeylerin faturasını 'evet' diyenlere kesecekler.