Terör
Mahir KAYNAK 16 Temmuz 2008
Bir terör eyleminde gördüğümüz manzara ve buna yönelik tepkiler benzer niteliktedir. Herkes olayın nasıl gerçekleştirildiğini polisiye bir bakışla inceler, ayrıntılar ön plana çıkar ve asıl tartışılan eylemcinin kimliği ve yakalanması olur. Yetkililerin beyanatları seri üretime benzer. Teröristlerin mutlaka yakalanacakları ve hak ettikleri cezaya çarptırılacakları söylenir ve terörle mücadele konusundaki kararlılığımıza vurgu yapılır.
Terörün kaynağını bulmakta iki metot kullanılır. Birincisi en sık kullanılandır ve buna ‘olsa olsa’ metodu denebilir. Eğer failler hakkında herhangi bir bilgi yoksa adı en sık geçen örgütün bunu yapmış olacağına karar verilir. Failler hakkında bir bilgiye ulaşılmışsa ikinci metoda başvurulur. Failin kimliği onu kullanan odağın anlaşılmasını sağlar. Eğer sakalı varsa, cebinde dua kitabı çıkmışsa İslamcı, devrimci bir yayın bulunmuşsa sol bir eylem olduğuna karar verilir.
Eylemciler gençtir ve çoğu işsizdir. Bu insanların bir ideal uğruna hayatlarını tehlikeye atmasının mümkün olup olmadığı sorgulanmaz. Düşünce ve inançları uğruna can vermeye hazır olanlar en az inanç sahibi olanlardır. Bunlar paralı askerler gibidir ve inanmış göründükleri ideoloji ve inançlar savaşta kullandıkları üniformadan ibarettir.
Her dönemde siyasete yön veren araçlar değişir. Kıyafetlerimiz gibi eylem türlerinin de modası vardır. Geçmişte bir ideolojiyi benimsemiş kitlelerle yapılan hareketler yerini bir avuç teröristin eylemlerine bırakmıştır. Üstelik insanlar çok değişken yaratıklardır. Bir zamanlar dünyayı komünist yapacağını sandığımız Rus halkı ve yönetimi bu ideolojiye en yabancı bir halka ve yönetime dönüştü. Günümüzde din uğruna yapıldığı söylenen mücadele tarihe karışırsa şaşırmayalım.
Benim modelim şudur: Terör ve ekonomik operasyonlar günümüzdeki mücadelenin araçlarıdır ve mücadele, her zaman olduğu gibi, büyük güçler arasındadır. Bu büyük güçlerin terörle mücadele ettiği ama yeteri kadar başarılı olamadığı iddiası geçersizdir. Hiç kimse kullandığı aracı yok etmez. Ülkemizdeki eylemleri analiz ederken ideoloji ve inanç boyutunu yok sayıp siyasi hedeflerin tespitine çalışılmalıdır. Bu açıdan bakıldığında son eylem için iki farklı senaryodan söz edilebilir. Birincisi Irak’ta uygulanan modelin ülkemize taşınması, yani ABD’ye karşı mücadele edildiği imajı yaratılıp ülke içinde bir iç çatışma yaratmak. Ülkeyi ABD yandaşları ve karşıtlarının çatıştığı bir alan haline getirmek. ABD konsolosluğunu koruyan bir polisin hedef seçilmesi uygun bir simge olabilir. İkinci ihtimal bugüne kadar PKK’ya mal edilen eylemlerin, Kürt sorununda uzlaşma ihtimalini göz önünde tutarak, başka bir alana kaydırılması. Her eylemin arkasında PKK arayanlar artık her şeyin El-Kaide tarafından yapıldığını söyleyecekler. Buna ikame etkisi diyebiliriz ve pirinç bulamayanların bulgur yemeleri gibi bir örgütün üstü örtülürken diğeri sahneye çıkarılmak isteniyor olabilir. Çatışma market işçiliğinden teröristliğe geçen militanla güvenlik güçleri arasında değil büyük güçlerin oyun sahasındadır.